Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '14

 
Kategori
Deneme
 

Makyajlarımız Maskelerimiz

Makyajlarımız Maskelerimiz
 

Benzemez

Kızılderilinin yüzündeki

Savaş

Ya da sevinç boyası,

Sahneye çıkan şarkıcınınkine,

*

Benzemez

, Sınır dışı edilecek mültecinin

Yalanı,

Ağzında kaçamak tadı

, Eve geç gelmiş sevgilininkine.

Şahbettin Uluat

İnsan, doğadaki diğer canlılardan çeşitli yönleriyle farklıdır. Hem et, hem ot yiyen bir  varlık olmasıyla farklıdır, hem de gelişmiş beyni ile farklıdır. İnsan dışındaki canlıların aklın sağladığı kolaylıktan yararlanarak olduğundan farklı gözükme gibi bir şansları yoktur; bu insana özgü bir avantajdır.

İnsan hayatın pek çok sürecinde olduğu gibi, karşıdakini anlama, algılama sürecinde de doğal olarak aklını kullanır. Ancak aklın devrede olması genellikle  lehine olsa da bazen aleyhine sonuçlar da doğurur. Akıl, bireyin önceki bilgi ve deneyimlerini devreye sokarak belli çözümlemeler yapmasına, değerlendirmelerini farklı bir zemine oturtmasına yardım eder. O farklı zemin de zaman zaman kaysa da genellikle doğru yerdir.

Çoğumuz, özellikle yetmişli yılların bazı yerli ve yabancı filmlerinde zengin gözüken yoksullarla, yoksul gözüken zenginlerin konu edildiğini biliriz. Sinemada, bu çerçevede pek çok senaryo üretilmiştir, üretilmektedir. Zengin kızı ayarlamaya çalışan yoksul gencin kendini olduğundan başka göstermesi ya da tam tersi yoksul kızın böyle bir çaba içinde olması, çok sayıda güldürü ve dram eksenli filmde insanları güldürerek, ağlatarak sinema gişelerini canlı tutmuştur.

İnsanın olduğundan farklı gözükme isteğinin tarihsel bir geçmişi de vardır ve bu istek aslında pek çok durum için yanlış da değildir.

Her insan güzel gözükmek ister. Her insanın kendine göre hayata ilişkin farklı talepleri vardır ve bunları karşılayabilmek için değişik pozisyonlar alma gereği duyar. Zaman zaman çeşitli araçlara başvurarak olduğundan farklı görülmeyi, farklı bilinmeyi seçer. Farklılaşınca özgüveni artar, kendini daha güçlü, daha güzel, daha etkili hisseder. Ayaklarını yere daha sağlam basar ve istediği konuma erişme şansı artar.

İnsanın değişim isteğinin altında aklı ya da duyguları vardır. Sadece aklın ya da sadece duyguların etkili olduğu değişim taleplerinin yanında, akıl ve duyguların farklı oranlarda etkili olduğu talepler de pek çoktur.

İnsan, estetik cerrahiyi, dövmeyi, çeşitli aksesuarları kullanarak farklılaşır. Soyut ya da somut anlamda çeşitli boyaları türlü amaçlarla kullanır. Eğitim durumu, etnik kökeni, ailesi, ülkesi, bölgesi ile ilgili gerçek dışı ifadelere başvurur. Bu araçları birer maske, makyaj olarak kuşanır.

Makyajlarımız kimin seçimi sorusunun yanıtı bu aşamada önem taşır. Ayrıntılara yönelirken bu noktaya dikkat etmemiz gerekir. Biz mi seçiyoruz şu ya da bu şekilde görünmeyi, şu ya da bu işte çalıştığımız ya da şu ya da bu aileden, bölgeden olduğumuz ya da olmadığımız yalanını?

Biz mi karar veriyoruz vücudumuzun şu ya da bu yanının estetik cerrahiye gerek duyduğuna, başkaları mı bizi böyle düşünmeye zorluyor?

Vücudumuza dövme yapma gereği hangi nedene dayanıyor? Vücudun neresine, hangi dövmeyi uygulayacağımıza kim karar veriyor?” Bütün bunlar önemli, çünkü insan diğer insanların da bulunduğu sosyal yaşama kimi makyajlarla girerken, o makyajların kökeninin anlaşılır olması, olayı daha net görmemize yardımcı olur. Dudağına, burnuna piercing  yaptıran genç insan bu metali etkisinde kaldığı bir arkadaşının önerisiyle mi sevdiği bir sanatçıya öykündüğü için mi, annesinin tavsiyesi üzerine mi, kendi isteği ile mi takmış sorusunun yanıtı da konuya ışık tutacak niteliktedir.

Makyajlarımızın kalitesi işi de ayrıca mercek altına alınmayı hak ediyor. Maddi, somut bir makyajda doğal olarak kişinin ekonomik durumu önemli rol oynar ancak makyajın kalitesinin tek belirleyicisi paralı olmak ya da olmamak değildir. Kişisel beğeni, konu ile ilgili edinilmiş bilgiler, kimi yönlendirmeler ve şu anda aklıma gelmeyen ve pek çok şey ile kişiye özel başka değişkenler maddi makyajı etkiler. Estetiğin nerelere, ne düzeyde, hangi merkezde yapılacağı; hangi uzmanın seçileceği, hangi mevsimde uygulanacağı konularının her biri bazen ayrıntılı düşünülerek; bazen bunların kimilerine bakılıp, diğerleri atlanarak kararlaştırılır. Bu durumu bildiğimiz makyaj, dövme için de düşünebiliriz.

Görünüşümüzü değiştirecek aksesuarlar da ekonomik durum başta olmak üzere pek çok şeyden etkilenir. Modayı izleyen ya da izlemeyen biri olmamız; yurt dışına çıkma ya da oradan aksesuar edinme olanağına sahip olup olamamamız, renk, cins, kalite tercihlerimiz birer değişken olarak sürece katılır.

Soyut makyajlarımız için maddi durumumuz hiç önem taşımaz. Her insan dürüstlüğü bir kenara bırakarak kendisini daha asil, daha eğitimli ya da duruma göre daha cahil, daha sıradan gösterebilir. Etnik kökenini, bölgesini farklı ifade edebilir.

İnsanların soyut makyajlara yönelmesinin de kuşkusuz türlü nedenleri vardır. İnsanlar bazen soyut makyajları kuşanmanın kendilerini daha iyi hissettirdiğini düşünürler. Bazen de ne yazık ki, bu soyut makyajları kuşanmadan kimi amaçlarına ulaşamayacaklarının farkındadırlar ya da öyle zannederler.

Söz buraya gelmişken daha anlaşılır olma adına yaşanmış bir olayı siz sevgili okurlarla paylaşmayı yararlı ve gerekli görüyorum.

İstanbul’da iş arayan Doğu kökenli bir vatandaşımız bulduğu birkaç değişik işe kabul edilmiş ancak tanışma faslında hangi bölgeden geldiği anlaşılınca durum değişmiş, kendisine kapı gösterilmiştir. Sonunda başvurduğu bir matbaada da memleketi öğrenilmeden işe kabul edilmiş, çay ısmarlanmış ertesi gün gelip başlaması söylenmiş. İş bulmuş olmanın sevinciyle kapıya yönelen adam içini kemiren “köken sorunu” nu açıklayıp açıklamama konusunda bir süre iç çatışma yaşadıktan sonra tam çıkmadan geriye dönmüş ve bir çırpıda “beyefendi” demiş, beni işe aldınız teşekkür ederim ancak bilmenizi isterim ki ben Doğuluyum.”

İşveren gözlerini iri iri açarak, “yaa, öyle mi?” deyince bizimki işinin bittiğini düşünmüş. Oysa tam aksine işveren şöyle devam etmiş “Çok sevindim, benim geçmişte Doğulu arkadaşlarım oldu, hepsi birbirinden dürüst, çalışkan insanlardı, senin de öyle olduğundan eminim, seni işe kabul ettiğim için de şimdi daha mutlu oldum.” demiş.

Şu anda okumakta olduğum Erich Maria Remarque’nin eseri “İnsanları Seveceksin” romanında da, İkinci Dünya Savaşı sürecinde çeşitli nedenlerden ötürü vatansız duruma düşen insanların kaçak konumunda oldukları, gizlendikleri ülkelerde soyut hangi makyajlara sığındıkları, milliyetleri ve önceki yaşantıları hakkında yetkililere nasıl yalanlar söylemek zorunda kaldıkları konu ediliyor.

Bütün bunları dikkate aldığımızda fark ederiz ki, somut ya da soyut makyajlarımızı şekillendiren şey ya bizi zorlayan koşulların baskısı ya tamamen keyfi tercihlerimiz ya da bu iki etkenin sonsuz sayıdaki farklı bileşimlerinden biridir. Kendisinin hiç öyle bir talebi yokken, eşinin zorlaması ile estetik ameliyat olan pek çok insan var. Yine eşinin kesin karşı çıkmasına rağmen böyle bir amaçla ameliyat masasına yatan insanlar da var.

Eğitim durumundan, kökeninden ya da isminden memnun birine birileri bunları değiştirmesinin şart olduğunu dayatabilirler. Ya da kişi hiçbir etki altında kalmadan değişimi seçebilir ve az önce ifade edildiği gibi bu iki durumun farklı oranlarda (makyaj kullanmada) etkisi olabilir. Bütün bu makyaj türlerinin genel anlamda hayatı zenginleştirdiği, yoksullaştırdığı; insanları yanılttığı ya da sürekli onunla yüz yüze kalan kişileri daha uyanık kıldığı da söylenebilir. Dünyada yukarıda sayılan anlamlarda makyaja hiç ihtiyaç duymadan yaşayanlar da olmuş mudur, bilmiyorum.

Makyajın doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmaya çok gerek yok diye düşünüyorum. İnsanlar kimi şeyleri tercih ediyorlarsa, bu seçimlerinde kendilerine göre geçerli nedenleri varsa, yaptıkları iş diğer insanları ve olayların doğal akışını birileri aleyhine değiştirmiyorsa, neden olmasın?

Farklı birikimleri, inançları, beklentileri olan bizlereyanlış gelse de, başkalarının kendi doğrularını yaşıyor olmalarından biz niçin rahatsız olalım?

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..