Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '19

 
Kategori
Anılar
 

Mandolin

Abdullah İnaler

    İlk defa bir mandolin evimize girmişti. Nereden geldiğini bilmiyorum. Erkek kardeşim Necati Öğretmen Okulunu kazanınca, onların müzik derslerinde mandolin zorunluymuş sanırım bu nedenlerle ona almışlardı. Eski bir şeydi, sanırım elden düşme. Ama son günlerde benim elimden hiç düşmüyordu. Kardeşim eylül ayında okula başlayınca mandolini alıp götürecekti. Benim müzik tutkum, bir şeyler çalma uğraşım evde pek desteklenmiyordu. Ben de gitar istiyordum ama, bu olacak iş değildi. Çaldıklarım kafa şişiren bir şey gibi geliyordu onlara.

 

     Bir gün misafir odasına kapanmış mandolin çalıyordum. Kapının önünde deh çuş sesleri gelmeye başladı. At arabasıydı gelen araba durunca, arabacı at arabasının üzerine yüklenen takta, kıymık parçalarını büyük bir gürültüyle kapının önüne dökmeye başladı. Pencerenin önüne gelerek perdenin arkasından at arabacısını ve onun yanında babamı gördüm. Hasan amcamın dükkanından kış için soba tutuşturmak için tahta parçası almıştı. Kapı önünde oynayan mahallenin çocukları hemen yardıma gelmişti. Annem dahil herkes avuçladığı tahta, kıymık parçalarını leğen veya çuvallarla evimizin bahçesinin arka tarafındaki odunluğa taşıyordu. Annem salonun ortasındaki kilimi kaldırmış, çocuklar yürüyerek salondan geçip odunluğa taşıdıklarını götürüyordu. Gülseren, Mürvet, Ali, Osman, Fatma tüm arkadaşlarım akşam hava kararmadan tahta parçalarını içeri taşımaya çalışıyor, babamda odunlukta taşınanları istif ediyordu. Bense elimde hala mandolini bırakmamıştım. Tahtalar nasıl olsa taşınıyordu. Beni arayıp soran da yoktu.

 

    Ama bütün çocuklar ortalıkta tahta parçalarının arsında gezinirken, benim olmamam babamın dikkatini çekmişti, anneme ''nerede bu oğlan'' diye seslendiğini duydum. Ben misafir odasında mandolin çalmaya devam ediyordum. Birden kapı açılıp babam içeri girdi.''Geliyorum baba'' dedim Hızla elindeki mandolini hızla çekip, dışarı çıktı. '' ulen herkes çalışıyor, tahta taşıyor, bu oğlan içeride mandolin çalıyor.'' Çocuklar kucaklarında tahta parçaları salonda donup kalmışlardı. Bu bağırış karşısında. mandolin havada geniş bir kavis çizdikten sonra hızla duvarla buluştu. Mandolinin ince narin bedeni parça parça olmuştu. Sapı hala babamın elindeydi. Hızla bana döndüğü an ben sokak kapısına doğru kaçtığımı hatırlıyorum. Oradan çıplak ayaklarla doğru aşağı çingen mahallesine.

 

     Genelde evde bir haşarılık yaptığım zaman, dayaktan kurtulmak için  kaçtığım yer aşağı mahalleydi. Gerçi dayaktan kurtuluş yoktu ama, hiç olmazsa evdekilerin öfkesi biraz azalırdı. Çok sevdiğim mandolinin kırılması beni çok üzmüştü. Hava kararana kadar eve dönmedim.

tabii ki bu duruma evde ben dahil herkes üzülmüştü. Bu olayın sonunda en karlı çıkan kardeşim olmuş, ona okula başlayınca Balıkesir'den yeni mandolin alınmıştı.

 

     İzmir astsubay okulunda öğrenciyim. İlk öğrenci maaşımızı aldık. 20.00 lira gibi bir şey. Eğitim sonunda ilk İzmir'e izinli çıkışımız. Doğru 19 Mayıs mağazasına. Vitrindeki gitarı gözüme kestirdim. 250.00 lira. 12 ay taksitle veriyorlar. Yılbaşına yakın bir hafta sonu. İlk taksidi peşin verip ilk gitarımı aldım. O kadar mutluyum ki. 1968 den 1969 'a okul gazinosunda yapılan ufak bir eğlenceyle girdik. İlk hocam arkadaşım Irfan Avcı'nın  gitar dinletisiyle. Biraz da ben tıngırtattım bir şeyler.

 

 
Toplam blog
: 12
: 121
Kayıt tarihi
: 29.12.12
 
 

1950 da Susurluk'ta doğdum, ilk ve ortaokulu Susurlukta okuduktan sonra,1965 yılında Balıkesir Sa..