Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Mehmet Gazi'nin kızları

Mehmet Gazi'nin kızları
 

Mehmet Gazi bir roman kahramanı olacaktı. Roman yazılamadı. Tasarı olarak kaldı. Orada Mehmet Gazi’nin iki kızı vardı. Kadriye ve Şehbal. İkisi de tam bir baş belasıydı. Zavallı adamcağız ve karısı bu iki kızları yüzünden perişan durumdaydılar. Şehbal daha ufacıkken köyün oğlanlarıyla çirkin davranışlar sergiliyor ana babasını rezil ediyordu. Bir gün adam çok kızdı. Köyün ortasında kızını dövdü. Çünkü onu yine bir veletle samanlıkta yakalamıştı. Köylüler baba kızın etrafına biriktiler. Babasından dayak yiyen Şehbal iyice azıtmıştı. O kadar insanın gözü önünde entarisini açtı. Altında bir şey yoktu. Mehmet Gazi çıldırmış gibi ”Beni vurun! Birisi beni vursun!” diye bağırıyordu. Sonra başını samanlığın duvarına vurdu vurdu ve çekip gitti dağlara doğru.

Bazılarımızın maalesef bu Şehbal gibi çocukları var. Elbette anne babaların çocukları üzerinde baskıları oluyor. Bunları kabul etmiyoruz. Ancak çocuklar da tamamıyla melek değiller. Elbette incelenemez ama aile içi birçok olayı görebilseydik hep büyüklere, erkeklere mal edilen iğrenç davranışların bazılarında mağdur dediğimiz çocuk ve kadınların da biraz katkıları olduğu görülecekti.

Yazılarında özgürlük diye ciyak ciyak bağıran Kerim Korkut neden böyle bir yazı yazma gereğini duydu acaba? Şöyle bir düşünelim. Şimdi ülkemizdeki ailelerin tamamının özellikle kızları anne babalarının yanında mı? Ne yaptıkları, nerede yaşadıkları biliniyor mu? Bir an için onların reşit olduklarını, dilediklerini yapmakta serbest olduklarını düşünelim. Hatta bir an için ailelerini de kaale almayalım. Günümüzde bazı erkek ve özellikle de kız çocukları ev tutup ailemizden ayrı yaşamak istiyoruz diyorlar. İki arkadaş, üç arkadaş birlikte yaşayanlar var. Üstelik ev arkadaşlığı çok yaygın. Gençler bu durumdan memnun. Çalışıyorlar, okuyorlar veya hiç bir şey yapmıyorlar.

Bu olgu toplum tarafından fazla yadırganmıyor. Ama toplumun pek bilmediği başka bir gerçek var. İnternet sitelerine girdiğinizde, hatta biraz da ne var ne yokmuş diye yasak bölgelerde dolaşmaya kalktığınızda inanamayacağınız bir durumla karşılaşıyorsunuz. Bu sitelerde on binlerce hem de 18’li 20’li yaşlarda kızlar “partner” arıyorlar. Bunlar porno siteleri değil. Hayat kadınları da değil. Peki, kim bunlar? Nasıl bir olgu bu? Bu belki sayıları on binleri aşan kızların aileleri, ana babaları yok mu? Üstelik resimlerini de yayınladıklarına göre aileleri biliyor. Daha doğrusu kabul etmişler. Rıza gösteriyor, belki normal karşılıyorlar. Belki de çocuklarına güçleri yetmiyor. Kimseyi suçlamıyorum. Ekonomik nedenlerle bu duruma razı olanlar da olabilir.

İnsanlar özgürdür. Herkesin belki haklı bir nedeni vardır. Sözlerim yanlış anlaşılmasın. Anne babaları da çocuklarını da sorgulamıyor ve suçlamıyorum. Benim derdim başka.

18 yaşında bir kız. Okuyor ve ailesinden habersiz bu anlattığımız şekilde işler yapıyor. Herhangi bir ters durum nedeniyle duyulduğunu düşünelim. Böyle bir olayı hazmedemeyecek ülkemizde milyonlarca anne, baba ve kardeş var. Bu kızımızın bu anlamda hayatı tehlikededir. Ama yaşının henüz küçük olması nedeniyle o bu durumun bilincinde olamayabilir.

Özgürlük çamura düşmüş bir pırlanta gibidir. Onu bu haliyle kullanamazsınız. Sizin bu aykırı yaşamlarda haklı istek ve tutkularınız olabilir. Özgür olduğunuzu, 18 yaşınızı doldurup reşit olduğunuz için artık anne babanız veya başkalarının size karışamayacağını düşünüyor olabilirsiniz. Haklısınız. Ben de sizi destekliyorum. Ancak bu durum biraz sanki bataklıkta çiçek toplamaya benziyor. Unutmayın sonsuz masmavi okyanuslarda sizleri yutacak balinalar, köpek balıkları var.

Ailelerinizin utancı da önemli bir konu. Onlar sizin bu hayatınızın mantıksız gerekçelerini kimselere anlatamazlar. Belli ki bazılarınız ailelerine yalan söylüyorlar. Okuyorum ya da çalışıyorum diyorlar. Bazılarınız kavga dövüş ayrılmış, bırakmışlar onları. Hatta bazılarınız ailesi bile bile bu işleri yapıyor.

Şu an bulunduğunuz yer bataklıktır. Ve siz çamurun içindesiniz. Çamurun içinde özgürlük olmaz. İçinizdeki bağımsız yaşama tutkusunu kaybetmeden dağlara çıkmalısınız.

Nedendir bilemiyorum. Sanki kadınların bu işe girmeleri çok kolay oluyor. Patates soyar gibi soyup soyup atıyorlar kadınları ve özellikle kızları bu iğrenç hayatın içine.

Özgür yaşama tutkusu, kendi kararıyla belirlediği yol haritası ve bugünkü gibi çamurun içinde olmaması kaydıyla “Hayat benim, dilediğim gibi yaşarım” yaklaşımına bu ülkede kaç kişi olumlu bakar, bilmiyorum.

Ben okyanuslarda yüzelim ama bizi balinalar yutmasın diyorum. Beni sizlerin güvenliği, hayatınız ilgilendiriyor. Nasıl yaşadığınız önemli. Aç mısınız, susuzu msunuz? İnsanlardan işkence görüyor musunuz?

Bu ilişkiler şimdilik gizli olarak yürütülüyor. Unutmayın sizi gizleyen bu örtü size yönelen tehlikeleri de gizler.

Sadece farklı kişilikleri, yaşam beklentileri nedeniyle böyle bir çizgi dışı aykırı yaşama bilinçli olarak kendi kararıyla yönelmiş insanlar diğerlerinden ayrı tutulmalı.

Gencecik insanların aile baskısını gerekçe göstererek evden kaçmaları ya da gitmeleri, bilmedikleri insanlarla bilmedikleri yerlerde birlikte yaşamaları, hayatı iki günlük zevk sanıp ölünceye kadar onlara lazım olacak iş, para, ev, dostlar, belki aile, çocuk gibi yaşamın gerekleri ve de güzelliklerini dikkate almamaları bence doğru davranış değil.

Aslında bu on binlerce “partner” sanki parasal ve tatlı yaşam gibi nedenlerle buralardalar. Yani sorun ekonomik. Kısa sürelerde birlikte olacağı kişinin vereceği para veya hediyeler zaten imkânsızlıklar içindeki insanları bu yollara sürüklüyor olabilir. Her türlü kişiyle her türlü ilişkiye açık bu partnerler paralı sitelere üyelik sağlamak amacıyla da kullanılıyor olabilirler.

İnsanların çoğuna göre internet nedeniyle bu durumlar var. Birbirlerini buradan buluyorlar. Kolay. Kıralım atalım. Bu sefer de mahalle bakkalına gidip tezgâhın arkasına geçerler.

Erkekler de partner arıyorlar. Ama nedense onlar biraz daha çekingenler.

Ülkemizde büyük bir çelişki yaşanıyor. Bir yandan komşunun oğluna baktı diye adı çıkan kadınlar, diğer yandan daha henüz 18’inde herkesle her türlü ilişki yaşayanlar. Bence aslında ikisi de olmamalı.

Bir ülkede tutuculuk, muhafazakârlık, mahalle baskısı, kanunlar, töre ahlaklı bir toplum yaratmanın sağlıklı yolları değildir.

Bu bahsettiğimiz aykırı yaşamlar çok ciddi bir gizlilik etiketi altında sürdürülmektedir. Tahmin edileceği gibi bu biraz bu şekilde yaşamı özendirmek ve sitelere ilgiyi artırmak için yapılıyorsa da kendini gizleyerek bu şekilde yaşamak zorunda olanlar mutlaka vardır. Bu kimselerin yanlış davranışları bir yana yaşadıkları üzüntü, travma, endişe, korku gerçekten büyük olabilir. Çünkü belki birileri onların peşinde olabilir. Ve ülkemiz de bu şekilde insanların saklanıp kendine özgü yaşamlarını sürdürebilecekleri kadar geniş değildir. Bir gün birisi tarafından duyulur, bilinir, açığa çıkar.

Belki de biz kendi kendimize boşuna endişe ediyoruz. Bu tür yaşamlar ve bu yaşamların içindeki kimseler bir menfaat şebekesi şeklinde örgütlenmiş. Herkes her şeyin bilincinde. Ortada büyük paralar dönüyor. Gittiğin zaman seni kaz gibi yoluyorlar. Adına üzülüp endişe ettiğimiz 18’lik kızlar bu hayatı kabullenmiş. Yani bu yolun yolcusu. Yüz binlerce üye kaydeden siteler köşeyi dönmüşler. Yani kısacası bu da bir başka genelev düzeni.

Ya da günümüzde arkadaşlık kelimesinin anlamı değişti. Özellikle gençler olmak üzere bir kısım insanlar ülkenin her tarafındaki insanlarla ve hatta yabancı ülkelerdeki insanlarla günlük sohbetlerden yatağa kadar uzanan çok geniş bir ilişkiler ağı kurmuşlar.

Kendilerine partner yani arkadaş arayan yüz binlerce üye şimdilerde kendilerine gitmeniz için evin anahtarını bile veriyorlarsa da siteye üye olduğunuz zaman sizi tanımayabilirler. Çünkü onların amacı sadece sizi siteye üye yapmak olabilir. Ya da sizi bu şekilde çağıran partnerler paranızı ve hediyelerinizi alıp sizi gönderebilirler. Burasının nasıl bir dünya olduğunu yaşamadan bilemezsiniz.

Benim bu yazıyı yazma nedenim başta da söylediğim gibi kimin ne yaptığını öğrenmek değil. Aslında birilerini eleştirmek için de bu yazıyı yazmıyorum. Ben hayat dağlarında akan ırmakların yataklarını temizlemeye çalışıyorum. Ola ki bir yavru ceylan hain avcıların eline düşmesin.

Evinizden, yuvanızdan sizi dinlemeyip ayrılmış, sizin deyiminizle çamura bulanmış, artık şimdi uzaklarda ne yaptığını bile bilmediğiniz, bilmek istemediğiniz sizi utandıran, yüzünüzü yere vuran olmaz olasıca yavrularınız görseniz inanamayacağınız yaşam tablolarının kareleri içinde yer alıyorlar. Onlara gidemezsiniz. Onlar size gelemezler. Yaşamlarınız ayrı sürmek zorunda.

Ya da sık sık gizlilikten bahsedildiğine göre siz onların ne yaptıklarını bilmiyorsunuz ve onlar da size hep yalan söylüyorlar. Resimlerini de koyduklarına göre sizi takmıyor da olabilirler. Türkiye’de evlilik kurumu neredeyse özelliğini yitirdi. Artık davullu, zurnalı, halaylı düğünler nostalji olacak gibi.

Ancak bu bilinçsiz, aceleci dönüşüm sizi asla kaldıramayacağınız bir yaşam şekline götürebilir. Oğlunuz ya da kızınız bir gün yanında bir partnerle gelip ”Biz birlikte yaşayacağız” diyebilirler. Oğluna kızına anlı şanlı salonlarda düğünler yapıp onların mürüvvetini görmek isteyen ana babaların böyle bir durumda ne hale geleceğini bir düşünün.

Bir arkadaşlık sitesinin 12 milyon üyesi olduğu söyleniyor. Toplumda insanlar arası iletişimin artırılması için bu tür sitelerin gerekli olduğunu düşünüyorum. İnsanlar bu siteler sayesinde konuşuyor, haberleşiyor, arkadaş oluyor veya evleniyorlar. Ancak iş o kadar kontrolsüz yürüyor ki bu sitelerde insanların başına her şey gelebilir.

Özgür olmayan, kendi başına bağımsız bir şekilde karar veremeyen bir kişi yaşamıyor demektir.21 yaşınızın üzerindeyseniz kendi hayatınızı dilediğiniz gibi kurma hakkına sahipsiniz. Tercihiniz bu ülkenin insanlarının asla kabul etmeyeceği şekilde de olabilir. Bizim yazılarımız derviş öğüdü değildir. İyiye de kötüye de hitap eder. Biz birilerini yola getirmek için yazı yazmıyoruz. İnsanların zaten aklı, mantığı, bilgisi var. Biz sadece kendimizce doğru olduğunu düşündüğümüz öneri ve seçenekleri ortaya koyuyoruz. Kimse bizim fikrimize göre hareket etmek zorunda değildir. Dilerse yararlanabilir.

İşte bu nedenle öncelikle 17.18.19 ve daha küçük olup yaşı büyütülen gençlerimizin kendilerinin iradesiyle ya da başkalarının yönlendirmesiyle bu âleme girmelerini çok sakıncalı buluyoruz. Özgürlük keskin bıçak gibidir. Onu kullanacak yaş, bilgi ve beceriniz yoksa elinizi keser. Çocuk yaşlardaki gençlerimizin sonunu bilmedikleri maceralara atılmalarına bakarsak:

* Ya yıllarca bu ülkenin baskılı toplumu yüzünden nefes bile alamayan insanlarımız, özellikle de gençlerimiz biraz serbest kalınca başları dönmüş, özgürlüğü abartmışlardır.

* Ya menfaat nedeniyle bir kısım aşağılık insanlar gençlerimizi kandırıyor, kullanıyorlardır.

Bazı anne baba ve yakınların çocuklarının bu tür yollara gitmelerine göz yumdukları, onları ihmal ettikleri hatta bazen kendi elleriyle sürükledikleri söylentileri inanmak istemediğimiz şeyler tabi.

* Ya insanlar kendileri kişi olarak gerek maddi, gerekse cinsel özgürlük tercihleri nedeniyle böyle bir yaşamı seçmiş olabilirler.

*Ya da bütün bunlar hiçbir mantıklı nedene dayanmayan, yozlaşmış, topluma uyum sağlayamayan insanların abuk sabuk davranışlarıdır.

Bilinçli özgürlüğe karşı değilim. Hatta bunu ben kendim de yaşamak isterim. Ancak ülkemin bu şekilde yaşayan insanlarına bildirmek isterim ki özgürlük dağları henüz deve dikenlerinden arındırılmış değildir. Gökyüzünün maviliğine aldanmayınız. Sokakta giderken selam verdiğiniz terzi Cezmi’nin selamınızı alması, hatta hoşgörülü bakışlarla size gülümsemesi de sizi yanıltmasın. Adınızın mahalle kahvesinde bir defa geçmesi yeter. Bu ülkede özgürlüklerin güvencesi yoktur. Allahın dağına çıkıp bir nara patlatsanız bile yakında bir kuytuda öğle uykusuna yatmış iki ayaklı bir ayı yavrusunun rahatsız olup size tepki göstermesi ve başınızı belaya sokması mümkündür. Kanunun ise başlamadan bir olayı önlediği bu ülkede görülmemiştir.

Sonra özgürlüklerinizi çirkinleştirmeden yaşamanız gerekir. Eğer mecbur değilseniz, aşk, arkadaşlık ve cinsel istekleriniz için üç kuruş para karşılığında onun bunun altına yatmak ve birileriyle birlikte olmak kendini satmaktır. Bu durumda onurunuz, namusunuz hiçbir şeyiniz olmaz. Bunu toplum diyor diye değil en başta kendiniz reddetmelisiniz. Kendinizi bataklığa saplarsınız. Ruhunuz ve bedeniniz bu yükü kaldıramayacağı için çöküntüye girersiniz. Hatta içinizde intihar edenler bile olabilir. Bu anda, bu ülkede yanınızda ve dostunuz olarak sadece Kerim Korkut vardır. O da sizin bu yaşamınızı onaylamıyor ancak ölümcül bir cezayı, daha doğrusu cezayı hak ettiğinizi düşünmüyor. İnsanlar yaşam şekilleri nedeniyle asla suçlu olamazlar.

Eğer parasal nedenlerle mecbur kalmışsanız. Yani “sokaklardan bir kadın” filmi gerçek olmuşsa. Devlet ve toplum sizi açlığa ve yokluğa terk etmişse. Şerefsiz kocanız sizi bırakıp gitmişse.(Bakınız burada koca boşanabilir, başka birisine gidebilir. Ancak eşini ve çocuklarını maddi anlamda asla terk edemez. Bu onursuzluktur)Anne baba ve yakınlarınız destek olmuyorlarsa istemiyoruz ve dilemiyoruz ama onur ve namusunuzu düşünemeyecek durumda olabilirsiniz.

Bütün bunlara rağmen direnen, hayatla amansız bir mücadeleye giren namusunu, onurunu, çocuklarının gururunu ayaklar altına aldırmayan kadınlar bizim gurur abidemiz, başımızın tacıdır.

Kişisel özgürlüklerin yaşanması da önemli elbette. Öncelikle toplumun size çizdiği sınırların dışına çıkmalısınız. Ben elli küsur senedir bu sınırların içindeyim. Yobaz bakışlar yüzünden eşimin, sevgilimin elini bile tutamadım. Yıldızları seyrettiğim için bile sopa yedim.

Sonra biyolojik yaşınız 21 ve üstü olmalı. Tabi ki akıl ve gönül yaşınız da. Hayat arkadaşlık, aşk ve seksten ibaret değildir. Ne biçim insansınız siz ya? Özgürlük deyince sadece bunları anlıyorsunuz. Ondan sonra kepçe sakallı size “Ahlaksızlar” deyince tepki gösteriyorsunuz. Adam haklı. iş, para, ev, dostlar, belki aile, çocuk gibi yaşamın gerekleri ve de güzelliklerini de düşünmeniz lazım.

Sonra ilişkilerinizin bir mantığı olmalı.”Hayat kadını” anlayışıyla kurduğunuz ilişkilerde toplumun sizi dışlaması hatta tepki göstermesi bazen haklı olabilir. Siz Ağrı Dağı’nın tepesinde yaşamıyorsunuz. Çevrenizdeki insanların hassas olduğu konular olabilir. Sizden incinip utanmamalılar. Elbette bu ilişkilerin tümüyle yanlış olduğu anlamına gelmez. Her şeyi yapabilirsiniz ama yer, zaman ve yöntem çok önemlidir. Bağırsaklar dışarı taşıyorsa Vurun Kahpeye filminde olduğu gibi Aliye öğretmeni boynundan iple sürükleyen gerici yobazların arasında ben de olabilirim. Yaşadığımız özgürlükler hayatın çöplükleri değildir.

İster evlilik, ister arkadaşlık, ister sevgili isterse kısa süreli, uzun süreli, keman faslı, yatak faslı, kahve falı, ayva dalı kişilerin her türlü ilişkisi bilinçli özgürlük kavramına girer ve feriştahını dahi ilgilendirmez. Ancak özgürlüklerini başkalarının inançlarını, duygularını, aile temizlik, kutsallık ve dokunulmazlığını rencide ederek yaşayamazsın.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..