Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '08

 
Kategori
Mizah
 

Mehteran Yürüyüşü...

Mehteran Yürüyüşü...
 

Bursa Mehter Takımı


Bir konuyu doğru bilmemek ayrı bir şey, doğru bildiği halde yanlış söylemek ayrı bir şey… Ya da doğru bilmemek, bilmediğin gibi söylemek…

Bildiğiniz gibi, son günlerde gündemimize oturan bir cümle var…

<ı>“Herkes bir adım geri atsın.”

<ı>

Tabi geri adım atmak hiç hoş bir şey değil. Eğer ucunda bir taktik anlayışı yoksa tabi. Hani geri çekilir, ama ilk hamlede çekildiğiniz noktadan daha ileri bir adım atarsınız. Bu bir kazanımdır, böyle olursa geri adım atmanın bir sakıncası yoktur, çünkü taktik gereğidir.

Şimdi ortalık toz duman…

Birileri <ı>“Geri” diyor, muhatapları <ı>“Nereye” diye soruyor.

Eh… Bir anlamda doğru söz, nereye gideceğini bilmeli insan…

Hoş delikanlılıkta <ı>“Nereye gidiyoruz” diye bir soru sorulmaz. Sadece gidilir… Bu kuralı da <ı>“Haza[1] delikanlılar” bilirler. Onlar, <ı>“Hadi” denilince <ı>“Hadi” derler ve yürürler.

Peki, bu <ı>“Delikanlı” takımı <ı>“aptal” mı ki <ı>“Hadi” denilince sorgusuz sualsiz yola düşsünler?

Hâşâ…

Delikanlının aptalı olmaz, olsa olsa saf ve temizi olur. Çok olsa <ı>“Bir kereye has” yanlış arkadaş seçmişi olur, onları da ilk fırsatta etrafından temizler…

Bir de etrafındakiler ve <ı>“Raconu bilenler” gayet iyi bilirler ki, delikanlıya yanlış yapılmaz, ondan yardım istenir, o da yardım eder, karşılıksız.

Ama bu <ı>“Geri-ileri” derken, bazıları <ı>“N’oluyor?... Mehter yürüyüşü gibi, iki adım ileri, bir adım geri” diyorlar.

Oysa <ı>“Mehteran yürüyüşünde” sanıldığı gibi iki öne bir arkaya bir yürüyüş yoktur. Mehteran, önce sağ ayakla başlayarak iki öne doğru adım atar, sonra üçüncü sağ adımda döner selam veriri, sonra aynı adımları sola selam verecek şekilde, ama yine ileri doğru giderek atar, bir selam daha verir…

Hatta sağa doğru selam verirken bir söz söylerler, sonra sola selam verirken ayrı bir söz söylerler, ama aklımda kalmadı ne dedikleri.

Yürüyüş tanımlamalarından söz etmişken, bir de <ı>“Kabadayı” yürüyüşü vardır.

Omuzlarını dikerler, kafalarını öne doğru eğerler, adım attıklarında ayakları dışarıdan içeri doğru şöyle bir kavis çizer. Her iki kolları da gövdelerinden biraz ayrık durur.

Ayakkabılarının genellikle ökçeleri basık, ceketleri omuzlarında atılıdır. Muhtemelen ellerinde bir de Oltu taşından ya da kehribar, tespihlerinin bulunmasına özen gösterirler.

Adımlarını bir ileri, bir geri atmazlar ama bir sağa bir sola yalpalayarak atarlar…

Karşınızdan gelirlerse, bilirsiniz… O, <ı>“Kabadayı”dır, belli olur…

Oysa <ı>“Delikanlı”nın geldiğinden, gittiğinizden, yürüdüğünden belli olmaz, bilemezsiniz… Delikanlılığı, yaptığı işin <ı>“Doğru” olmasından ve doğru sonuç vermesinden belli olur.

Demem o ki, <ı>“Mehteran yürüyüşü”nü yanlış anlamayalım…

O yürüyüş de <ı>“düz ve saygılı” bir yürüyüş şekildir. Hani ikide bir <ı>“İki ileri bir geri gidiyorlar” diye yanlış anlamalara yol açacak sözler söylemeyelim diyorum…

Aklıma gelmiş, kafama takılmışken, anlatayım dedim…

Gerçi herkes bilir de, bildiğini doğru olmayan şekilde anlatır her nedense?

<ı>31 MART 2008


<ı>[1]<ı> Eksiksiz, kusursuz.
 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..