Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '13

 
Kategori
Tiyatro
 

Meraklısı için öyle bir hikaye

Meraklısı için öyle bir hikaye
 

Bu sezon bir kısmetsizliktir gidiyor.
Tiyatro için neredeyse bir ay önceden bileti alıyoruz, heyecanla o günü bekliyoruz, fakat bendeniz tam da o günü buluyorum hastalanacak.

İki gündür soğuk algınlığıyla boğuşuyorum, ateşim çıktı cuma günü, halsizlik, kırgınlık, titreme derken aldığım ilaçlarla hafiflettim sandım. Ne gezer, akşam üzeri gene başladı halsizlik. Yemeğimi erken yedim, ilacımı içtim, kendimi sapasağlam sanarak düştüm tiyatronun yoluna.

Bu kez sadece ben değil arkadaşım da hastaydı, haftalardır öksürükle boğuşuyordu o da. Fakat ne iradeli kız yarabbim, tiyatroda bir kere bile öksürmedi ya, şaşarsınız.

Gelelim oyuna:

Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye,

Şehir tiyatrolarının internet sitesinde aşağıdaki gibi yazıyor.

'Savaş Dinçel, Türk edebiyatının en önemli kalemlerinden Sait Faik Abasıyanık'ın öykülerinden, anılarından, yazılarından yola çıkarak, onun şahitliğinde dolu dolu bir İstanbul turu yaptırıyor izleyenlere.'

Oyun tek kişilik, Naşit Özcan oynuyor. Yönetmeni Ergün Işıldar.

Tek kişilik oyunlardan sıkılırım sanırdım, ilk kez tek kişilik bir oyun seyrettim. Naşit Özcan alıp götürdü hepimizi önce Burgazada'ya, sonra Karaköy, Tünel, Beyoğlu ve Taksim Parkı'na.

Oyunun yönetmeni kendisi gibiydi, arada seyircilerle yaptığı esprili konuşmalar oyuna bir stand-up tadı verdi.

Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye ilk kez Savaş Dinçel tarafından, Macit Koper'in yönetmenliğinde 1993 yılında gene İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda sahnelenmiş. Bu oyunu 200'den fazla oynayan Savaş Dinçel'in 2007'deki ölümünden sonra Şehir Tiyatroları oyunu bir kez daha sahneye koymaya karar vermiş ve bu kez oyuncu olarak Naşit Özcan yer almış.

Naşit Özcan'ı ilk kez izledim sahnede, çok başarılıydı. İlginçtir, sanki her şeyiyle Savaş Dinçel'i andırıyordu.

Çok sevdiğim Sait Faik ve yine çok sevdiğim onun Burgazada'sını yad etmek çok iyi geldi bu akşam.

Zaten tiyatroya gittiğim her akşam iyi geliyor bana.
Oyunun sonunda ise bir sürpriz bekliyordu bizi. Oyun boyunca sahnenin bir köşesinde duran Sait Faik büstü çekilişle bir seyirciye verildi. Ne büyük mutluluk, o büstü kazanan seyircinin yerinde olmayı çok isterdim.

Tiyatroya gittiğim her akşam iyi geliyor bana dedim ya, oyunun ikinci perdesinin sonuna doğru bir üşüme, bir baş ağrısı peydah oldu bende. Hem de durup dururken birden bire. Oyun biter bitmez çıkışa zor attım kendimi, donuyorum, içim üşüyor. Tiyatro da eve yürüme mesafesinde, ne taksi alır bizi ne de boş dolmuş bulabiliriz o saate. Mecburen yürüdük, ama nasıl, bir de bana sorun. Şalımı burnumun üstüne kadar çekmiş, sanki arkamdan kovalayan varmış gibi koşar halde. O kısa yol nasıl uzun geldi, nasıl uzun geldi, eve girer girmez bir "Ohh" çektim. Hemen bir bardak Tylolhot'u alıp elime girdim battaniyenin içine. On on beş dakika içinde kendime geldim.

Kendime gelir gelmez de oturdum yazımın başına.

Bir dahaki oyunda hastalık bana uğramaz inşallah, tek dileğim bu.

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..