Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '12

 
Kategori
Gelenekler
 

Misafir ağırlamanın ağırlığı – Seyrek görüşmenin hafifliği

Ben pratikte şunu gördüm, misafirin üzerine ne kadar az düşülür, ne kadar kendi evinde gibi hissettirilirse kendini o derece rahat ve keyifli hisseder. Birliktelik daha kaliteli olur ve hem siz hem de misafir daha sık görüşmek ister. Ama gelenek ve görenekler nereye kadar hayatı istenildiği gibi yaşattırıyor? Anne babamızı misafir ağırlarken görerek büyümüşüz. Misafirperveriz, misafiri severiz ama bir de zamansız gelmeler, aman iyi ağırlamadı demesinler kaygıları. Annem bazı hanım toplantılarında evsahibi mutfaktayken sehpanın altı tozlu mu diye kontrol edip diğer misafirlere gösterenlere dahi şahit olmuş.

Gelenekleri bir kenara koyarsak insan misafir istediğinde bunu hangi ana sebeple ister? Tabii ki sadece görüşmek ve beraber keyifli zaman geçirmek için.  Gelenekler araya girdiğinde, onlar bizi şu kadar çağırdı, şöyle ağırladı, biz de aynısını yapmalıyız, iyi ağırlayamazsak ayıp olur yanlış anlaşılır vb gibi hiç de doğal ve samimi olmayan kaygılar işin içine girebiliyor. Diğer taraftan, aman efendim rahatsızlık vermeyelim kaygılarıyla daha seyrek görüşmeler...

Neden rahatsızlık vermeyelim deniyor?

Genelde ev sahibinin yorulduğu ve yeterince keyfini çıkaramadığı biliniyor da onun için. Şimdi ben size Rus hanımlar toplandığı zaman tablo nasıl onu anlatayım o zaman ne demek istediğimi anlatmış olacağım. Oturun belli bir süre gözleyin, ev sahibinin kim olduğunu kesinlikle anlayamazsınız, bazen birisi arkadaşlarına çay servisi yapar, bazen insanlar çayı kendisi alır, herkes daire olup konuşmaz, birbirine tek ten nasılsın diye sormaz, üçlü dörtlü gruplar olabilir. Yani herkes tam olarak istediğini yapar ya da yapmaz. İsteyen sıkıldım der 1 saat gezer gelir, kimi televizyonu açar kimi bilgisayarında arkadaşlarıyla sohbet eder vb.

Çocuklar grup halinde oynarken kim denk gelirse ayırım yapmadan çocukları sert dille ikaz edebilir. Kimse kendi çocuğuna misafir önü diye normalde davrandığından farklı davranmaz. Bizde ise ev sahibinin çocuğuna bağırması, herhalde sıkıldı, yoruldu, kalksak iyi olur diye yorumlanabilir.

Ev sahibi de arkadaşlarını protokol gereği çağırmadığı için sonuçta tüm deneyim keyifli geçiyor ve bir dahaki buluşma iple çekiliyor.

Peki böyle misafir iyi ağırlanabilir mi?

Bence evet. Yeni öğrendiğiniz veya keşfettiğiniz bir meze ya da pastayı sevdiğiniz arkadaşlarınıza tattırmak hevesiyle keyifle hazırladınız, bardakları dizdiniz, çayı demlediniz, tabaklar, çocukların bardakları, herşey self servis düzeninde, yani misafirler geldiğinde herşey hazır. Böylelikle servis peşinde koşmak yerine arkadaşlarınızla birlikteliğin keyfini çıkarıyorsunuz, onlar da kendilerini evlerinde hissediyor. Giderken herkesin bir tabak alıp mutfağa koyması, iki kişinin onları bulaşık makinesine yerleştirmesi on dakikalık iş.

Bizde bunu böyle yapan tabii ki çok ama gerekmediği halde anne babasında öyle gördüğü halde hala protokol düzeninde kendini yoran küçümsenmeyecek bir kesim de var.

Bazılarımız emeklilik dönemlerinde bolca boş vakit olduğu ve diğer insanlarla görüşmek için o kadar fırsat olduğu halde, sırf bu protokol kültürü yüzünden, ağırlamaya üşendikleri veya sık rahatsızlık vermek istemedikleri için seyrek görüşüyorlar. Birbirlerinin yanında yeterince rahat değiller, duygularını rahat ifade edemiyor, hep başkalarının ne düşünebileceğine odaklanıyorlar, veya da falancanın davranışlarını hafif, filancanın düşüncelerini yanlış buluyorlar. Birbirini olduğu haliyle kabul etme, esneklik az. Zaten diziler de belli duyguları yaşatıp zamanı bir şekilde öldürmeye yetiyor.

İnsan neden sevmediği insanı misafir etsin? Tabii ki mümkünse etmesin. Peki sevdikleriyle neden seyrek görüşsün, protokol yapsın? İşte bunu anlamak zor...

 
Toplam blog
: 40
: 2627
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Petrol Mühendisi  İlgi alanlarım: Psikoloji, kişisel gelişim, eğitim En çok yapmayı sevdi..