Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '15

 
Kategori
İlişkiler
 

Modern şehir insanı

Modern şehir insanı
 

Gökyüzüne değerken gökdelenlerin başı, ruhlarımız yeraltına iniyor, toprakla örtüyor üzerimizi.


Herkes bir telaş içinde... İnsanlar bir yerlere yetişmeye çalışıyor. Zaman şehirlerde köylerden daha hızlı akıyor sanki. Sanırsın kimseler işine gücüne yetişemeyecek!

Geçim şartlarının giderek ağırlaşması, istemesek de parçası olmak zoronda bırakıldığımız sonsuz rekabet durumu, gelişen teknolojiyle elektronikleşen, dijitalleşen dünyanın şehirlerde daha güçlü bir biçimde hissedilmesi; hızla yabancılaştırıyor bizi kendimize; ister istemez yabanileştiriyor başkalarına karşı.

Fırıncı odun ateşiyle boğuşurken, şarküterinin kasiyeri, bozuk paraları sektirmeden saymaya çabalıyor. Marketlerde alışveriş yapanların haline bakılırsa, her gün son gün, her alışveriş son çarşıya çıkış gibi...

Yemek yemenin de keyfi kalmadı buralarda. Adı gibi fast food davranmaya zorluyor seni önünde duran hamburgerle cola... Minik kahve dükkanlarında şöyle bir soluklanmak için oturmuş, yudumlarden içeceğini; garson abi, ne zaman masadan kalkacağını hesaplıyor! Söze dökmese de, anlıyorsun bir an önce çekip gitmen gerektiğini...

Eskilerin en itibarlı lokantaları; Osmanlı mutfakları, saray sofraları ziyaretçilerini bekleyen, kıyıda köşede kalmış, köhnemsi müzeleri andırıyor. Bir müşterinin keyfi gelecek de, onca insan nafakasını çıkaracak. Ölme eşeğim ölme! Beslenme kültür ve anlayışımız Avrupaileştikçe, bir bir kapanıyor işkembe salonları. Kokoreççilerin de sonu yakındır yakın... Sokaklardaki midye dolmacıların, tezgahta tatlı satanların eli kulağında...

Sevişmelerini bile iki kapı arasına, en sıradan kanepe üzerlerine, masa sandalye kenarlarına sıkıştırır oldu adam... Yasaksavar cinsten öpülen sevgili, hem mutsuz hem bitmez bir arayış içine düşmüş...

Ne anası babası, ne atası töresi kaldı modern şehir insanının. Ne hiyerarşi dinleyen var ne örf anane.

Bu modern şehirlilik denen şey bize hiç yaramadı galiba... Kimlik ve kişiliklerimiz karman çorman, giderek uzaklaşıyoruz benliğimizden... İthal bir yaşam biçimidir bizim için modern şehir yaşamı... Bir türlü tam olarak ayak uyduramadığımız...

Topraktan koptukça köksüzleşiyoruz, beton zeminler susuz bırakıyor ruhumuzu... Eskiden her evin bahçesinde kediler, köpekler, tavuklar, tavşanlar beslenirken; şimdilerde, bırakın bahçeleri, evlerin içinde bile hayvan besleme alışkanlığı kalmadı. İnsanlar kendi evlerinde misafir gibi...

Ademoğlu ne tuhaf... Yaşam standartlarımı yükselteyim, aman biraz daha iyi şartlarda geçireyim kalan ömrümü derken; hem niteliksizleştiriyor, sıradanlaştırıp, aynılaştırıyor hayatını hem neşesini, enerjisini yerle bir ediyor ruhunun...

Eksik olsun böyle yaşam! Eksik olsun böyle şehirlilik! Modernleşme kaygısı, insanlıktan çıkarıyor hepimizi; farkında mısınız? Aman biraz daha modern olayım, derken; kendimizi nasıl da yok ettiğimizi biliyor muyuz acaba? Sanmam. Yoksa hala akın akın şehirlere koşar mıydı güzelim Anadolu insanı?..

Not: Yazıda kullanılaqn görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..