Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '13

 
Kategori
Anılar
 

Mor fasulye fenomeni

Mor fasulye fenomeni
 

İlkokula başlamadan önce, okula gideceğim zamanların hayalini kurar dururdum. Ablamın arkasından koşar, bağırırdım. Onun okula gitmesi ayrı bir hüzün olurdu benim için. Çünkü, annem evhanımı olmasına rağmen maalesef bizimle o kadar da ilgilenemezdi. "Çalışan"  annelerin çocuklarıyla yeterince ilgilenemedikleri düşüncesine bu nedenle katılamıyorum.  Çünkü bu düşünce, sanki sadece çalışanların çocuklarını ihmal ettiklerini ima ediyor. Ancak gerçek çok daha farklı. "Kaliteli zaman geçirmek" kavramı esas olan. Ancak ev hanımı anne için de bu geçerli.  Şimdi hatırlıyorum da annem, beni sobalı odaya koyar, kapıyı kapatır, mutfağın soğuk olduğunu bu nedenle gelmememi ve gelirsem öldüreceğini söylerdi. İşi bitince geleceğini söylese de annemin işi hiç bitmezdi.

Oturma odasında yalnız başıma, babamın çok önemsediği radyosunu parçalara ayırır, yeşil leğeni ters çevirir Emel Sayın taklidi yapar, stres ve korku içinde Barış Manço çizerdim. Korkardım, çünkü annemle babam okula başlamadan önce boya kalemi ve resim defteri alınmayacağına karar verdikleri ve almadıkları için, ablamın gardropta ceket içlerine sakladığı boya kalemlerini o okula gittikten sonra alır, yazar, çizer, kırardım. O  gelince de haliyle dayağı  yerdim.

Kız çocuğu olduğum için bol bol ruj, küpe kolye çizerdim. Kiraz küpe, elma küpe, armut küpe, muz küpe diye başlar, bu çizimlerim böyle sonsuza kadar giderdi. Ara sıra dellenir, ağlayarak annemin yanına tekrar gider, tekrar paparayı yer ve ağlayarak geri dönerdim. Annem evhanımı idi, kardeşim de vardı. Ancak hep yalnızdım. (Bu nedenle özellikle bazı sosyal ya da becerikli çocukların yuvada büyütülmesi meselesinin abartılmaması gerektiğini düşünüyorum. Hatta faydalı buluyorum.)

Annem ise  her gün temizlik yapar, saçımı bile okşamadan koşar koşardı. Bazen komşularımız gelince annemin ne kadar güzel börek yaptığını ve ne kadar temiz olduğunu söylerler, annem de mest olurdu. Şimdi ise yaş döngüsünden midir nedir, bu günler daha çok aklıma geliyor. Düğmesine bastığımızda yıkayan makineler zamanında yaşamaktan şahsen çok mutluyum.

Ben bu kadar kolaylığa rağmen iyi bir anne miyim diye sorsanız, galiba ben de değilim.

Neyse, anlatacağım şey aslında başka idi. Ablam, birinci sınıfa başladığında ona bir kutu fasulye alınmıştı. Sınıfta yere yazı yazılan plastik fasulyelerden.  Özellikle bu bir kese fasulye içinde bir tanesi vardı ki aklımı başımdan alıyordu. Mor fasulye. Bir tanecikti. Mosmordu. İlkokul çağımın en değerli fenomenlerinden biri..

Ablam fasulyelerine o kadar düşkündü ki, okuma yazmayı öğrendikten sonra da onları özenle korudu. Bana vermedi. Boya kalemlerini bulan ben, fasulyelere ulaşamıyordum. Ablam ara sıra bunları meydana çıkarıyor, gösteriyor, sonra geri koyuyordu. Bir gün ablam okula gittikten sonra, fasulye kesesini de nihayet gardrobta buldum. :) Ablam gelene kadar aşk giderdim mor fasulye ile.. Diğer fasulyeler de cabası.

Ablam gelince kıyameti kopardı. Ama maalesef oynamıştım. Aradan epey zaman geçti. Eskiden her şey daha mı azdı daha mı pahalıydı bilmem. Ama fasulye kesesi ben ilkokula başlayana kadar gene kayboldu, başlayınca da ortaya çıktı.

Okuma yazma öğrenme esnasında mor fasulyenin çok faydasını gördüm. Bu hikayenin sonu ise biraz hüzünlü: Gözüm gibi sakladığım fasulye tanesi sonunda gerçekten kayboldu.

Beni saatlerce eğlendiren, saçımı okşamasa da ruhumu okşayan; gözüme hitap eden güzel fasulye tanesi..

Gözyaşıma değen güzel fasulye tanesi...

Çocuk kalbimi alan güzel fasulye tanesi....

Şimdi hatırladım da seni içim umutla doldu.

 

 

 

 
Toplam blog
: 82
: 6114
Kayıt tarihi
: 20.05.12
 
 

Hukukçu bir anne.  Hayatta her şeyin kontrol edilemeyeceğini zor da olsa öğrendim.  Hayat, kısa b..