Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardından

Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardından
 

Yanlışlıkları ve bildikleri ile birlikte gitti.


Helikopter kazasında yaşamını yitiren BBP Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardından çok şey yazıldı çizildi. bazıları anılarını anlattı bazıları düşüncelerini. Bütün yazılanlardan iki tanesi çok ilgimi çekti. Önce sizlere bunları sunalım. Prof. Süleyman Ateş yazısında bir toplantıya daveti edilen Muhsin Yazıcıoğlu’nun konuşmasından alıntılar yapmış.

“Biz 70’li yıllarda Türkiye’de sağ-sol kavgası içindeydik. Koskoca ülke bize dar gelmişti. Bu geniş topraklara sığamıyor, kavga ediyorduk. 1980 darbesiyle bizi içeri attılar. Hapishanede, dışarıda kavga ettiğimiz karşıt düşünceden insanlarla beraberdik. Biz dışarıda koca topraklar içine sığamıyorduk ama hapishanede daracık bir koğuşa sığmıştık. Aramızda kavga yoktu. Güzel geçiniyorduk. O halde biz dışarıda niçin kavga ediyorduk? Demek ki bu kavgalarımız aslında boştu. Birbirimizi yanlış anlamamızdan kaynaklanmıştı. Biz eğer konuşur, hoşgörülü davranır, karşılıklı olarak düşüncelerimize saygı gösterirsek kavga etmemize hiç sebep yok. Pekâlâ bu ülkede barış içinde yaşayıp gideriz.” (Süleyman Ateş 31.03.2009 tarihli Vatan gazetesindeki yazısından)

Sayın Reha Muhtar seçimler sebebi ile İstanbul’a gelen Muhsin Yazıcıoğlu ile baş başa yedikleri bir yemekte yaptıkları sohbetten alıntılar yapmış.

Kim bilir kaç kez, öldürülen arkadaşlarımın arkasından ağlarken ve haykırırken dolaylı olarak onu anmıştım...

Şimdi aynı masada beraber yemek yiyorduk...

Yıllar bizi öğütmüş, o hapse girmiş 7.5 yıl yatmış, hapishanede bir zamanlar öldürmeyi düşündüğü solcu gençlerle dost olmuştu...

Papermoon’daki yemekte “12 Eylül günlerinde cezaevinde, görüşmelerde solcu gençlerle nasıl yakınlaştığını anlatıyordu” bana...

Kim bilir belki de geçmişin bir muhasebesiydi yaptığı...

“Baktım cezaevinde bizim komünist dediğimiz, bunlar birbiriyle yatar kalkar, bunlarda namus kavramı olmaz” dediğimiz solcular, aralarında dert yanıyorlar...

Görüşmecileri onlara “Sizden sonra ODTÜ Dev-genç’i bıraktı Sev-genç’li oldu... Millet ağaç altında öpüşür sevişir oldu...” diye dert yanıyorlar...


Bunu duyunca Muhsin Yazıcoğlu “Vay anasına” demiş, “Biz de bu komünistleri birbirleriyle yatar kalkar zannederdik... Bu konularda bizden farkları yokmuş... Bunlar da karşıymış Sev-genç’li tiplere...”

Devrimcilerin ve ülkücülerin “birbirinin zıddı da görünse toplumsal kurtuluşları” dayanak aldığını o Papermoon yemeğinde söyledi bana...

“Şimdi herkes bireysel kurtuluşu arıyor... Bizim solla bakışımız farklıydı... Ama temel toplumsal bir kurtuluş arayışıydı... Bencil değildik biz...” (Vatan gazetesi)

Yine Devrimci Yol siyasi hareketinin yöneticilerinden olduğu iddiasıyla gözaltına alınan ve Muhsin Yazıcıoğlu ile aynı koğuşta kalan Nasuh Mitap şöyle anlatıyor.

2, 5 Metrekarelik koğuşta kalıyorduk ve askerlerden yediğimiz dayaktan sonra birbirimize su veriyorduk. Dışarıda düşman olduklarımız ile mecburen iletişim kuruyorduk. O günler çok şey konuştuk. Bana solcuları hep yanlış tanımış olduğunu belirtirdi.

Yukarıda yaptığım üç alıntıda aslında bir dönemin gerçeğini ortaya koyuyor. 1970 yılların sonunda Muhsin Yazıcıoğlu Ülkücü Gençlik Derneğinin Başkanı. Yani çok şey biliyor ve birçok eylemin yakından tanıdığı. Hiç tanımadığı kendisine öğretilen ( Ya da beyni yıkanmış) Devrimciler hakkındaki bir sürü olumsuz yargılarla onları düşman bellemiş.

Bir an için onların da bu ülkeyi sevebilecekleri onların da vatansever olabileceklerini düşünmemiş. Ona göre solcular yok edilmesi gereken vatan hainleri. Onlarda namus, ana avrat yargısı ne arar. Onun gibi düşünenlerin yok ettikleri binlerce genç. Katledilen, yok edilen kasabalar şehirler. Nice yanan ana yürekleri, ateş düşen ocaklar.

Peki bütün bunlar ne için yapıldı. Bugün MHP Başkanının görüşmek için naz ettiği Obama’nın başkanlığını yaptığı ABD’nin çıkarları için. Ona hizmet ettiklerinin bile farkına varmadan beyinsel olarak köreltilen ve komanda kamplarında yetiştirilen binlerce genç kendi ülkesinin vatandaşlarını öldürdüler. Sonra onların kullanma süreleri bitti ve 12 Eylül sonrası öldürmek istedikleri ile birlikte cezaevlerine tıkıldılar.

Geçmiş geçmişte kaldı diyemiyoruz. Bugün hala Alperen ocakları veya Ülkü ocaklarına gidip gelen gençler bu sefer de aynı amaç doğrultusunda fakat biraz farklı bir anlayışla beyinleri yıkanıyor. Onlara göre solcu denilen her kes PKK’lıdır. O zaman saldırın onlara. Şimdilerde Üniversitelerde çıkan olayların arkasında bu anlayış yatmıyor mu.? Bu sefer de yine 20 yıl 30 yıl sonra biz yanılmışız onlar PKK’lı değil miymiş diyecekler. BU nefret bu kin ne zaman bitecek. Polisler de aynı değil mi?. Bir Mayıslarda ya da öğrencilerin en masumane eylemlerinde acımasızca saldırmıyorlar mı? Daha birkaç ay önce Engin Ceber işkence ile öldürülmedi mi. Sanki onlar bu ülkenin çocukları değil sanki onların yürekleri yanan ana ve babaları yok. Onlara bu nefreti aşılayanların bir tek amacı var. Kendileri için en büyük düşman belledikleri Devrimcilerin başlarını ezmek. Çünkü Devrimciler biraz güçlenseler onların iyi giden çıkarlarına çomak sokacaklar. Adalet diyecekler, halkı kandırmayın diyecekler, din, ırk ve cinsiyet sömürüsü yapmayın diyecekler. Gözü açılan halkı idare etmek zor olacağından vurun abalıya.

Bugün maalesef halâ Devrimcileri düşman belleyenler yukarıda belirttiğim bir zamanlar sizin gibi düşünen Muhsin Yazıcıoğlu’nun sözlerine kulak verin. İlerde pişman olacağınız şeyler yapmaktan ve maşa olarak kullanılmaktan vazgeçin. Şunu iyi bilin ki bizler bu ülkeyi çok seviyoruz.

Saygılar.

Ali İhsan Uğuz

 
Toplam blog
: 72
: 2174
Kayıt tarihi
: 11.04.08
 
 

3 Ocak 1958 doğumluyum. S.Muhasebeci Mali Müşavir olarak çalışmaktayım. Edebiyat ve sinema ilgim ..