Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '06

 
Kategori
Yurtiçi Tatil
 

Mürefte... Bir başkadır benim memleketim!..

Mürefte... Bir başkadır benim memleketim!..
 

Baktım herkesler memleketi hakkında çatır çatır yazılar döşeniyor. Okudukça gidip gezmiş kadar oluyoruz sayelerinde. Eee?!! Madem öyle?.. Ben sizi neden şöyle Mürefte taraflarına götürmeyeyim?!! Öyle ya! Benim memleketimin başı kel mi?!. Hem bir Mürefte’li olaraktan, İzmir hakkında yazdığım yazıları görünce bana gönül koymaz mı?!. Olur olur!..

Eee? O zaman? Daha ne duruyorum peki? Hadi bakalım hazırlanın! Mürefte’ye dolaşmaya gidiyoruz! Hem de dokuz sekizlik ritmle, gübecikler attırarak!

Şimdi Mürefte’yi anlatmaya başlamadan önce, orası neresi diye bir söylemem lazım biliyorum! Tecrübeyle sabittir ki, Mürefte deyince direk karşılaştığım soru şu:
Orası neresi?!!

Hatta üniversite yıllarımda, arkadaşlara kendimi tanıtırken "Tekirdağ’ın Mürefte mezrasındanım" diye takılırdım. O yıllarda bu "Mezra" kelimesi de yeni yeni başlamıştı dilimize girmeye ve pek bir yaygın kullanılırdı. Bilemeyen olduğu zaman hemen yapıştırırdım ardından:

- Doluca Şarapları’nı bilir misin arkadaşım?
Doluca’yı bilmeyen var mı? Yok! Dolayısıyla "biliyorum" yanıtını aldıktan sora eklerdim hemen:
- İşte o şarapların yapıldığı yer! Bizim şaraplarımız pek meşhurdur kızııım! (Burada hafif böbürlenen bir yüz canlandırınız lütfen!)
Az önce anlattıklarımdan hemen şıp diye anladınız değil mi? Mürefte nerdeymiş?
- Tekirdağ’daymış!
Hep birlikte tekrarlıyoruz. Nereye bağlıymış?
- T e k i r d a ğ’aaaaaaa!
Afferim herkese. (Aslında sevgili belediyemizin bana şilt neyim vermesi lazım. O kadar güzel öğretiyorum ki!)
Neyse.. Konuyu dağıtmayalım!

Mürefte, Tekirdağ’ın Şarköy ilçesine bağlı bir belde.. Deniz kenarında, küçücük bir sayfiye yeri olarak, son dönemlerde turistik anlamda da oldukça ilgi görüyor. İstanbul’a karayolu ile yaklaşık 3 saatlik mesafede olması da, özellikle İstanbul’luların hafta sonları kaçabilmeleri için biçilmiş kaftan. Taze taze balık yiyebilirsiniiiiz!.. Misler gibi şaraplar içebilirsiniiiiizz! Şarap fabrikalarını gezebilirsiniiiiiiz! Hava açıksa ve açık görüş varsa (cezaevi açık görüşü değil tabiiki), kıyıdan bütün azametiyle görünebilen Marmara Adası’na dalıp gidebilirsiniiiiiz! İskele’de yürüyüş yaparken, hafif rüzgarla birlikte, ferah ferah iyot kokusunu ve temiz havayı ciğerlerinize doldurabilirsiniiiiiz!.. Oo hoooo!??. O kadar çok şey yapabilirsiniz ki!

Yazıma eklediğim fotoğraf da zatem memleketimin oricınıl bir görüntüsü! Ben çekmedim fotoğrafı, beldemizin web sitesinden arakladım ama kötü niyetle değil vallahi! Meraklıları varsa, sitede daha çook fotoğraf var arkadaşlar!

İskele deyince aklıma geldi! Rahmetli babam, bir keresinde, Kasım ayının sonlarına doğru hem de( o soğukta yani) İskele’den denize düşmüştü! Ne korkmuştuk haberi aldığımızda… Ama sonra hikayeyi babamdan dinledikçe kahkalarla gülmeye başlamıştık ve ailemizde hoş bir anı kalmıştı bu. Meğer babam, iskele üzerinde, denizin açığına doğru yürüdükçe daha da bir güzel görünen komşu belde Hoşköy’ün deniz fenerinin ışığına dalıp gittiği için, başı da o yöne çevrili yürüdüğünden, fark edememiş iskelenin ucuna kadar geldiğini ve cumburlop suyun içine! O kadar nüktedan bir adamdı ki, bu hikayeyi herkesin onun ağzından dinleyebilmesini çok isterdim. (Abartmayı da pek severdi rahmetli her Atıcı(!) avcı gibi!).. Ayne şöyle anlatmıştı olayı sonradan:

- Rüzgar kaptırmış esiyor! Arkadaşlar dedi ki !!Hamit Aga, ne işin var şimdi iskelede? Denize uçarız valla! (babam da zaten sinek siklet ufak tefek bir adamcağız) Hadi dönelim!".. Ben dedim ki "Yoooooo!!!" Asıl böyle havada çıkar iskele sefasının tadı! Biz askerdeyken ne deli fırtınalar gördük! Onlar uçuramadı da bu mu uçuracak Allahaşkına?!! Bu da ne ki?! Meltem esintisi onların yanında! Haydiyin, bir turlayalım döneriz! (Babam askerliğini bahriyeli olarak yaptığından pek bi severdi denizi ve deniz hikayelerini).. Sonra başladık yürümeye.. Ben bi yandan fenere bakıyorum, bi yandan yürüyorum.. Meğer arkadaş yarı yolda dönmüş! Yürüdüm fenere baktım, fenere baktım yürüdüm..Birden ne göreyim?!! Cumburlop suyun içindeyim! Üstümde de pardösü..Etekleri uzun! Ben hareket etmeye çalışıyorum, pardösü beni aşağı çekiyor! O ara seslenmeye çalışıyorum ama anamla babam bırakmıyorlar ki bağırayım! Babam geliyor gözümün önüne, anam geliyor gözümün önüne! Sanki beni çağırıyorlar! En sonunda ben bir bağırdım" Gelmiyorum baba! Hiç boşuna beklemeyin! Benim daha yaşayacaklarım var! Prensesim karım var evde beni bekler! Çocuklarım var! Gelmiyorum işte!" diye bi bağırdım, kayboldu ikisi de. Zaten o ara arkadaş ben dönmeyince meraklanmış! Baktım adamları toplamış koşuyorlar bana doğru! Dedim "hiç merak etmeyin! Ben kendim çıkarım! Üstümden pardösüyü attığım gibi hoppaaaaa dışarı!"

Uzun süredir ben de gidemedim memleketime ama, ne zaman iskelede yürüyüş yapsam, hep babamın bu anlattıkları gelir kulağıma usul usul.. Ve sobanın başında, battaniyeye sarılı olduğu halde tir tir titrerken "Hanım at şuraya bi kaç odun daha" deyişi gelir ve hafif hafif tebessüm ederim..

Hoş!?? Ben babamı ve hikayelerini hatırladıkça hep tebessüm ediyorum zaten! Dedim ya?!. Komik adamdı vesselam ve bütün arkadaşları, uzun yola falan gidecekleri zaman, radyo niyetine dinlemek için babamı alırlardı yanlarına. (O zaman bu kadar geveze DJ ler yoktu şükürJ)..

İyi ki memleketimi anlatacaktım değil mi?!. Daldım gittim babamın hikayelerine..

Ama merak etmeyin! Edin daha doğrusu!

Mürefte’yi şimdilik merak edin! Bir ara yazarım ben devamını ve şöyle adam gibi anlatırım sokaklarını, bağlarını, bahçelerini, deniz kıyısındaki "Çınaraltı" çay bahçelerini.. İnce saz ekibi roman arkadaşları ve komşularımızı! Eppiciğini anlatırım suunra beya! Üj bej gün bekleyeseniz bakalım!

Hem babamdan laf açılmışken, fark ettim ki, babam için de bir özel bölüm açmam lazım! Öyle hikayeler var ki! Eminim hoşunuza gidecek!

Şimdilik bu kadar! Bu kez fotoğraflarla ve kendi araştırmalarınızla yetinin lütfen! Hem güzel hazırlanın konuya bakiiim!

Sözlü yapıcam sonra hepinizi...

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..