Müslüman cihadı mı

Amerika Birleşik Devletlerinin New York kentindeki İkiz Kulelerin El Kaide militanlarınca uçakların kulelere çarptırılarak  yanması ve yıkılmasına neden olması üzerine zamanın ABD devlet başkanı Üçüncü Dünya savaşının Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında başladığını belirtmişti.

 

Arkadan Afganistan ve Irak gibi Müslüman iki ülkenin işgali gelmişti. ABD Başkanı haklı görünüyordu.

 

Sonra yine aynı düşünclerle Müslüman ülkelere yönelik olarak Arap Baharı başlatılmıştı. Bu olaylar sırasında Tunus, Libya, Mısır ve Suriye’de iç karışıklıklar çıkarılmış; bu iç karışıklıkların başarı ile sonuçlanması için askeri müdahaleler yapılmıştır.

 

Bu olaylar da bir Hıristiyan-Müslüman çatışmasının başladığının  belirtileri olmuştur.

Elbette bu saldırılar karşılıksız kalmayacaktı. Çünkü  bu  olaylar sırasında oluk gibi Müslüman kanı  akmış ve islam ülkeleri istikrarsızlaşmıştır.

 

Bunun üzerine eski Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin’in sağ kalmış generalleri bir örgüt kurmuşlar ve Irak Şam İslam Devleti adı altında savaşmak için ilk ağızda Irak’taki Musul kentini ele geçirmişlerdir.

 

Bu başarının neredeyse hiç silah atılmadan kazanılması ve Irak ordusunun tüm silahlarını bırakıp kaçması sonucu güçlü bir örgüt ortaya çıkmıştır. Bu örgüt, petrol yataklarının önemli bir bölümüne de sahip olmuştur.

 

Sonradan bu örgüt, büyük orandaki Irak topraklarını ve Suriye topraklarını ele geçirmiş ve ayrı bir devlet  kurduğunu ilan etmiştir. Daha sonra, halifelik de ilan edilmiştir. Halifelikle birlikte tüm Müslümanlar cihada davet edilmiştir.

 

Bu gelişmeden sonra El Kaide, Boko Haram gibi diğer İslami terör örgütleri bu halifeliği tanımışlar ve bunun üzerine yerkürenin dört bir yanındaki radikal Müslümanlar İslam adına savaşmak için bu örgüte katılmışlardır.

 

Örgüt başlangıçta Irak ve Suriye’de faaliyet gösterirken sonradan terörist eylemlerle faaliyet alanını Afrika’ya, Amerika’ya ve Avrupa’ya yaygınlaştırmıştır.

 

Buralarda genellikle canlı bombalar aracılığıyla sivillerin yoğun olarak bulunduğu alanlarda eylemler gerçekleştirmişler ve bu durum eleştirilince  “Hristiyanlar da bizim sivillerimizi, sivil Müslümanları katlettiler, onun öcünü alıyoruz” demişlerdir. k

MIsır'dan kalkan bir Rus yolcu uçağını düşürmüşlerdir.

 

Bu durumda; ilan edilmiş olan cihadın yerine getirildiği anlaşılmaktadır.

Böylece; Hristiyan alemi ile Müslüman alemi arasında üçüncü dünya savaşının başlamış olduğu doğrulanmıştır. Üstelik, bu savaş öyle kısa dönemde biteceğe benzememektedir.

 

Çünkü, Hıristiyan ülkeler Libya'da, Yemen'de, Irak'ta, Suriye'de şii-sünni müslümanlar arasında ayrılıkları kışkırtarak iç savaşlar çıkarmışlardır. Türkiye'de ise şimdilik Türk-Kürt aayrımcılığı kışkırtılmıştır. Pakistan'da ise sünni şii ve mevlevi ayrımcılığı kışkırtılmaktadır. Onlar da üçüncü dünya savaşını bu yöntemlerle yürütmekte ve yürüteceğe benzemektedir.

 

Işid’in terör  eylemlerinden en çok Türkiye zarar görmüştür. Müslüman bir ülke olduğu halde bu durumla karşılaşmış olması da ülkesindeki yabancı üslerin İşid'e karşı kullanılmasına  izin vermesi ve  Libya'da  Hıristiyan ülkelerle işbirliği yapmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

 

Son aylarda ise Avrupa’da terör  eylemleri yaygınlaştırılmıştır. Fransa’da iki Işid eyleminden sonra sıkıyönetim ilan edilmiş olup halen bu durum sürmektedir.

Brükel’deki eylemden sonra Isid’in Avrupa Birliği’ni ve Nato’yu hedef aldığı anlaşılmaktadır.

 

Buna Avrupa’lıların tepk göstermesi beklenebilir. Hazır ellerinde Süriye’li göçmenleri geri yollama anlaşması varken bu uygulamaları genişletmeyi düşünebilirler. Çünkü, özellikle    belki de bu  olaylar nedeniyle  Avrupa devletlerinde  artmış görünen bir “islamofobi-müslüman korkusu” ve buna bağlı olarak bir ırkçılık gelişmesi gözlenmektedir. Avrupa ülkeleri kendi vatandaşları olan Müslümanlardan da kurtulmayı deneyeceklerdir.

 

Etki tepkiyi doğurmaktadır. Bu nedenle, başlamış görünen bu din savaşlarının daha uzun süreceği  anlaşılmaktdır.