Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ne zaman kavga etmeden konuşup anlaşabileceğiz?

Ne zaman kavga etmeden konuşup anlaşabileceğiz?
 

Hastalıklarımız gün be gün artıyor. Bencillik, kapris sen-ben yarışı Üstünlük taslama, caka satma. Kendinden başkasını tanımama hastalığı. Hepside basit insanlara ait hastalıklar… Küçük insanlar büyük insanların fikir sancılarını kendi karın ağrılarıyla karıştırırlar.

Herkes anlamaz bunu. Anlayanadır sözümüz. Gelin öyleyse bakın neler anlatıyor öykümüz:

“Dünyanın bütün renkleri bir gün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli en özel olduğunu tartışmaya başlamışlar:

YEŞİL demiş ki:
"Elbette en önemli renk benim..ben hayatın ve umudun rengiyim.. Çimenler, ağaçlar, yapraklar için seçilmişim.. Şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı..."

MAVİ hemen atılmış:
"Sen sadece yeryüzünün rengisin. Ya ben? Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim. Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir ve huzur olmadan siz hiçbir işe yaramazsınız"

SARI söz almış:
"Siz dalga mı geçiyorsunuz? Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim..güneşin rengiyim.. Ben olmazsam soğuktan donarsınız hepiniz"

TURUNCU onun sözünü kesmiş:
"Ya ben? Ben sağlık ve direncin rengiyim... İnsan yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde bulunur. Portakalı, havucu düşünün. Ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güzel rengi veren de benim unutmayın"

KIRMIZI daha fazla dayanamamış:
"Ben hepinizden üstünüm! Ben kan rengiyim! Kan olmadan hayat olur mu? Ben tehlike ve cesaretin rengiyim! Savaşın ve ateşin rengiyim! Aşkın ve tutkunun rengiyim! Bensiz bu dünya bomboş olurdu!"

MOR ayağa kalkmış:
"Hepinizden üstün benim. Ben asalet ve gücün rengiyim. Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir. Ben otorite ve bilgeliğin rengiyim, insanlar beni sorgulamaz. Dinler ve itaat ederler" ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar... Her biri diğerini itip kakıyor "en büyük benim" diyormuş... Derken. Bir anda şimşekler çakmış ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış... Bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış, korkuyla birbirlerine sarılmışlar.

Ve YAĞMUR' un sesi duyulmuş...
"Sizi aptal renkler.. Bu kavganızın anlamı ne, bu üstünlük çabanız neden? Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz... Şimdi el ele tutuşun ve bana gelin"

Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar.. el ele tutuşup birlikte gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay seklini almışlar..
Yağmur onlara "bundan böyle..." demiş.." her yağmur yağdığında siz birleşip bir renk cümbüşü halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar, güç bulacaklar..insanlara yarınlar için umut olacaksınız.....gökyüzünü bir kuşak gibi saracaksınız ve size G Ö K K U Ş A Ğ I diyecekler.. Anlaştık mı?"

Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından gökyüzünde G Ö K K U Ş A Ğ I belirir.. Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız ve hepimiz özeliz..bunu bilerek etrafımızla uyum içinde yaşamalıyız”

Ya biz? Yani biz insanlar.

Bizim gökkuşağımız nasıl belirecek.

Renkler kadarda mı olamayacağız?

Birer yıldız gibi bir araya gelerek Samanyolumuzu oluşturmak çok mu zor?

Hâlâ ders çıkartamayacak mıyız?

 
Toplam blog
: 574
: 922
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Samsun Yazarlar Derneği (Kurucu) Başkanı. 12 kitabı neşredildi. Türk Güreşinin Sembol ismi Yaşar ..