Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '12

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Neler oluyor dört duvar arasında?

Neler oluyor dört duvar arasında?
 

Yaşam, ilişki ve gelecek denklemleri üzerine


Dört duvar arası size ilk neyi çağrıştırır?


Bana hapishane ya da hastane odalarından önce özel yaşamı düşündürüyor. Korunmasına pek özen gösterdiğimiz ama gelenek, inanç, toplum ve ülke güvenliği, terör gibi gerekçelerle pek kolay hırpalanıp yok sayılan özel korunmuş alanlarımızı.


Bu alanda bir yaşam boyunca ayakta durmaya çalışan kadın ve erkeği. Ve belki bir süre sonra onlara ekleniveren minicik bir gelecek anıtını, güzel bir bebeği...

(Geçmiş Yazılardan İzler)

NELER OLUYOR DÖRT DUVAR ARASINDA?

Bunu bildiğimi söyleyebilirim. Yaşamımın büyük bölümü dört duvar arasında geçti. Aklınıza cezaevi  falan gelmesin. Öyle olağanüstü bir aydın ya da kader kurbanı değilim. Yalnızca eğitim görmüş sıradan bir üniversite mezunuyum. Üstelik bizim zamanımızda sınav öncesi aylarca eve ve dersaneye kapanmak gerekmiyordu. Yine de yaşamımın çoğu okul, işyeri ve evdeki odaların duvarları arasında geçti. Yanlış anlaşılmasın, elbette ki açık havayı seven, zamanının çoğu dışarıda geçen eğitimli kişiler de var ama ben onlardan biri değilim yalnızca. Özet olarak, dört duvar arasında neler yaşandığını bilirim. Bildiğim de şudur: Dört duvar arasında neler yaşandığını kimse bilemez. (Kapalı kapılar arkasından söz etmiyorum, o farklı bir konu, bu bildiğimiz dört duvar, özellikle de evimizin duvarları, daha da açık söylemek gerekirse, evli bir çiftin normal olarak içinde yaşamlarını birlikte geçirmesi beklenen duvarlar.)

Daha öncesine pek gitmeyeyim, evlendikten sonra zamanımın çoğu işyerindeki odamla evimin duvarları içinde geçti. Ancak ikisi arasındaki önemli bir fark, birisinin toplumsal, diğerininse bireysel olarak yönetilmesiydi. Yönetmek dediysem sözün gelişi, günümüz ailelerinde kronik bir yönetim krizi olduğu için daha çok bir yönetilememe durumundan söz edilebilir. Profesyonel yönetim kavramıysa zaten özellikle Sanayi Devrimi’nden beri didik didik edilmiş. Günümüzde hâlâ yeni yönetim modellerinden ve yaklaşımlarından bu kadar kolay söz edilebiliyorsa orada da bir sıkıntı olduğu düşünülebilir.

Durup dururken bu dört duvar tekerlemesi nereden çıktı diyebilirsiniz. Ama bu konu önemli. Belki sizin
değildir ama çoğu kişinin yaşamı çoğunlukla dört duvar arasında geçiyor.

Kendimi bildim bileli duvarlar hep birbirine benzer. Yani alçak ya da yüksek, desenli ya da düz, farklı renklerde boyanmış olabilirler. Ama sonuçta düz duvarlardır işte. Onlara ilginçliğini veren içinde
yaşananlardır.  Günümüzün evli çiftleri aslında eskisi kadar içeride zaman geçiremiyorlar. Kadın ve erkeğin çalışması, çocuklarla ilgilenen üçüncü, dördüncü, beşinci şahıslar olması, iş dışında yoğun bir sosyal yaşamın artık neredeyse bir zorunluluk olarak görülmesi, iş ve eğlence gezileri derken içerideki süre elbette kısalıyor. Ama yine de sağda solda yaşananları bir kenara atıp geriye baktığınızda, o evdeyken neler yaşadığınızı düşünüyorsunuz. İlişkiniz nereden nereye gelmiş, çocuklarınız şimdi neredeler, o dört duvar arasına gömdüğünüz yıllarınızdan geriye neler kalmış?

İşte burada, bir mühendis olarak söyleyebilirim ki, dünyanın çözülmesi en zor denklemlerinden birisi
karşımıza çıkıyor. Çünkü geriye kalanlar orada yaşananların, yaşananlar da tüm olup bitenleri verdikleri kararlarla belirleyen kadın ve erkeğin bir fonksiyonudur.

Fonksiyonlar, değişkenler belirlenince hep aynı yere götüren bağlantılardır. Bu konudan söz etmeye
ürküyorum aslında. Üniversite hazırlık çilesini çekmiş olanlar bu terimi bir küfür olarak hatırlıyor, ama
yine de çok iyi biliyor olabilirler. Bu kavramı duymamış olanlarınsa nasıl bir anlam çıkaracağını
bilmiyorum doğrusu.

Değişken sayısı arttıkça sonuca ulaşmak zorlaşır. Gerçek yaşamsa çok daha karmaşıktır. Bu yün yumağını tümüyle çözmek  hemen hemen olanaksızdır.

Kadın erkek ilişkilerindeki değişkenlere ve bunların hangilerinin kadına ve erkeğe ait olduğuna gelince. Sayılamayacak kadar çokturlar, her iki yan için de. Bir görüşe göre kadınlardaki değişkenler
erkeklerdekilerin binlerce katıdır. Dolayısıyla bu değişkenler normalde bir fonksiyon tanımlamak için
eşleşemez, herhangi bir kadın ve erkeğin birliktelik fonksiyonu normalde tanımlanamaz. Bu yüzden bütün ilişkiler kendi değişkenlerini silme üzerine kuruludur.

Şu ana kadarki gelişimi biraz anlamsız görünse de, yazının asıl amacı kadın ve erkek arasındaki bu çözümsüz fonksiyona basitleştirme  yoluyla bir ışık tutmaktır. Getirilen yaklaşım on bin kadar çiftle yapılan görüşmelere ve gerçek değerlere dayandırılmıştır. Bu grupta ortalama evli kalma süresi dokuz yıl kadardır.

Belirlenen fonksiyona göre uyumlu çiftlerin erkeklerinde bu dönemi olumlu değerlendirenlerin oranı yüzde doksanın üzerindeyken, kadınlarında yüzde seksenin biraz altındadır.

Fonksiyon, kadın ve erkeğin zaten yapacakları, asla yapmayacakları ve yapılmasına katlanamayacakları eylemlere dayanmaktadır.

Normalde her ikisinin de evlilik öncesi yaptıklarını evlendikten sonra da sürdürmeleri beklenir. Eşlerde etkinlik düzeylerinin yakın ve benzer olması olumlu bir puandır.

Asla yapmayacaklarının diğerlerinin normalde yaptıkları arasında olmasıysa bir sorun kabul edilebilir,
ancak bir çözüm bulunabilir.

Bir tarafın normalde yaptıklarına diğer taraf katlanamıyorsa ortada çözümsüz bir sorun var demektir.

Özet olarak, herhangi bir ilişkideki başarı fonksiyonu, kadın ve erkeklerin oturup on dakikada hazırlayabilecekleri birer yapacaklarım, yapmayacaklarım ve yapılmasına katlanamayacaklarım tablosuyla çok gerçekçi bir biçimde incelenebilir. Elbette kurulacak fonksiyonun derecesi , yani her bir grup için kaçar özellik belirtileceği, sonucu çok etkileyecektir. Yıldırım aşkına tutulup fazla kurcalamadan bu işi sürdürmek isteyenlere testi boş bırakmaları önerilir. Anlamlı bir sonuç için  dikkatli hazırlanmış en az on yanıt gerekir. Uzun yıllar sürüp geriye sağlıklı, aydın, mutlu çocuklar bırakacak bir evlilik içinse, en az yirmili bir grupla uyum yakalanmalıdır.

Yirmi beş yıllık deney sonucunda vardığım nokta, evliliğin bugüne dek yaptığım belki en dolaysız
çözümlemelerinden biri. Başarılı bir sonuç için uyumlu bir başlangıç yapmanın önemi ve genç kuşaklar için basit bir yöntem önerisi. Ne büyük bir buluş!

Sevgi, saygı, güven, paylaşmak, aşk, sıcaklık ve hoşgörü mü? Tüm değerlerin borsada işlem gördüğü günümüz yaşamında bunlarla huzur ve mutluluk bulmayı bekleyen varsa bence umudunu yitirmesin. Yirmi birinci yüzyıl dünyalıları olarak biz, bu değerleri bulabilen belki son kuşaklar, yine de şanslı sayılabiliriz.

 
Toplam blog
: 72
: 274
Kayıt tarihi
: 08.01.12
 
 

1958 doğumlu. Mühendislik eğitimi aldı. Teknik alanda çalışırken kültürel konulara ilgisini sürdü..