Nerde trak orda Prag (2)

Prag’da hava kararmış; insanlar iş çıkışı evlerine gitme telaşında. Navigasyon cihazımız “mekanik” sesiyle, “Yüz metre ileriden sağa dönün ve hedefinize ulaştınız.” müjdesini veriyor. İki gece konaklayacağımız otele yerleştikten sonra, hemen oracıkta bulunan bir fast food restoranında karnımızı doyuruyoruz. Karnımız tok sırtımız pek, popülerliği gitgide artan Krymska Caddesinde bulunan ve Prag’ın en iyi kafesi olduğunu okuduğum Cafe v Lese’ye gitmeyi öneriyorum arkadaşlarıma. “Hava soğuk; gideceğimiz yer yaklaşık bir kilometre yürüme mesafesinde!” diye uyarmayı da ihmal etmiyorum. Gideceğimiz kafenin adı Türkçe “ormanda” anlamına geliyor. “İnşallah bu soğukta Çek ormanlarında kaybolmayız!” diye geçiriyorum aklımdan, eşime ve arkadaşlarıma hissettirmeden. Restorandaki kasiyer kıza “Krymska Caddesi nerede biliyor musunuz?” diye soruyorum. Kızcağızın yol tarifi yapmaya yetecek kadar İngilizcesi yok ne yazık ki, bir noktadan sonra tıkanıp kalıyor. “Gitmemiz gereken yolu benim için bir kağıda çizer misin?” diyerek, kızcağıza bir kalem uzatıyorum. Kasiyer kız biraz düşündükten sonra tezgahın üzerinde bulunan bir kağıda birkaç zigzag çiziktirerek, eliyle bir tepeyi tırmanmamız gerektiğini işaret ediyor. İçimden bir şarkı mırıldanıyorum, Bulutsuzluk Özlemi’nden, “Yine düştük yollara yollara yollara Yine aştık dağları dağları dağları…”

Bulunduğumuz Vrsovice semtindeki cadde isimleri çok enteresan. İsimlere bakın: Krymska, Ruska, Uzbecka, Kavkaszka, Holandska, Madridska, Finska, Bajkalska, Moskevska… Semt değil, dünya haritası mübarek! Kasiyer kızın çizdiği krokiyi rehber edinerek yola düşüyoruz. Karla kaplı kaldırımlarda yaklaşık 10-15 dakika yürümemize rağmen Krymska Caddesini bulamıyoruz. Ancak Moskevska Caddesine kadar yürüyebiliyoruz. Soğuk hava etkisini iyiden iyiye hissettirmeye başlayınca, ekip olarak Cafe v Lese’ye gitmesek de olur, bulduğumuz ilk mekana kapak atalım moduna giriyoruz. Neyse ki Minska Caddesinde karşımıza çıkan Mila Tchyne isimli kafe imdadımıza yetişiyor. Prag’daki ilk akşamımızı Mila Tchyne Cafe’de bol bol sohbet ederek geçiriyor ve geceyi geçirmek üzere otelimize dönüyoruz.

Tarih 26 Ocak 2014. Bugün tüm gün Prag şehrini gezeceğiz. Vltava Nehrinin her iki yakasını birbirine bağlayan 17 köprüden ikisini yürüyerek geçeceğiz;  Kafka Müzesini, Nazım Hikmet’in müdavimlerinden olduğu Slavya Kahvesini, Kaliforniyalı mimar Frank O. Gehry ve Çek meslektaşı Vladimir Milunic’in ortak eseri olan ve çevresindeki tarihi yapılarla ciddi bir tezat oluşturan Dans Eden Evi (Tancici Dum), Prag’ın kalbi olan Eski Şehir Meydanını, Hotel U Prince’yi, Astronomik Saat’i ve daha nice harikalıkları görecek, şehrin yerli halkının vazgeçilmezlerinden olan tarihi U Fleku Birahanesinde kahverengi biralarımızı yudumlayarak günü tamamlayacağız.