Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '18

 
Kategori
Güncel
 

Nereeeden Nereye

Nereeeden Nereye
 

Yetmişli yılların başları.
12-13 yaşlarındayım. Anadolu’nun kırsal bölgesinde mütevazı bir köyde çiftçi bir ailede bilek gücü ile çalışıp geçiniyoruz. Teknolojinin tarifini bile bilmiyoruz. Sadece evimize yeni giren bir radyonun belirli saatlerde verdiği Dünya haberleri ile dış Dünya ile iletişim kuruyoruz. 
 
Birde o radyonun içinde konuşan adamların radyonun içine nasıl sığdığını merak ederek. Nasıl oluyor da bu kadar konuşulan şeyin bir küçücük radyodan bize iletildiğini merak ederek.
 
Bir gün sorduğumda bir büyüğümüz gülerek o konuşan insanlar radyonun içinde deyip müstehzi bir gülüş atmıştı. Öyle ya bir tek bildiğimiz ‘’Fezaya Füzeyi Rus Gagarin’’ fırlatmıştı. Bunun dışında da Kayseri-Maraş yolundan şose yolu tozutarak geçen kamyonlardan başka hiçbir teknolojik araç görmemiştik.
 
O yıllarda bir Deniz Gezmiş ve arkadaşları konuşulur olmuştu. Anarşist kelimesini ilk kez o zaman radyodan duymuştuk. Kendi kafamıza göre okunan haberlerden Anarşist Devlete karşı başkaldıran bir eylem olarak hafızalarımıza kazındı.
 
İlerleyen yıllarda Köyümüze açılan bir benzin istasyonu üzerindeki akaryakıt ikmal pompaları ilk teknoloji icadı diye beynime nakşoldu. Akaryakıt ile çalışan bir jeneratörün ürettiği enerji ile çalışan pompalar ve ışıtılan sarı kırmızı renkli sheel logosu bile dikkatimi çekmeye yetiyordu. Arada bir akaryakıt ikmali için duran Vabıs, Thames, Enter marka kamyonları incelerken kendi hayal dünyamızda bir yığın merak içerisinde seyrederdik. Arada bir lo lo lo gürültüsü eşliğinde günde bir kez yoldan geçen Magirus Deutz marka Otobüsün gürültüsü dışındaki seslerin dışında bir gürültü olmazdı.
 
Sadece hayvanların meee, müüüü sesleri dışında birde yağmur yağacağı zaman gürleyerek çakan şimşeğin dışında bir gürültü olmazdı. Haa birde yüklü kağnı arabalarının cızırtıları olurdu. Birde arada bir sertçe esen poyrazın dışında pek gürültü olmazdı.
 
Diğer sesler doğanın kendi seyrüsefer içindeki döngüsünde gelişen börtü böcek sesleri. Tamamen natürel yaşam. Sonraki yıllarda Orta Okula başlamam ile bir küçük kasabada başlayan okuma serüveni ile bir tık daha yukarı çıkan çevre genişleyerek daha bir sosyal ortam oluşmaya başladı.
 
Saat başı radyo ajanslarından okunan yurt içi haberler, sonrada dış haberlerde Kurt Waldaym diye bir Amerika dışişleri Bakanı, Henri Kessinger diye bir adamdan sıkça bahsedilirdi. Birde Jimy Carter diye bir Amerikan Başkanı, bolca Makaryos’un adı geçerdi haberlerde.
 
Sonra Ülkemize tohumları yeni saçılmaya başlayan kin ve nefret tohumları bolca içeren sağcılık, solculuk kavramları yerleştirilmeye başlandı ki sormayın gitsin. Ne oldukları hakkında hiçbir bilgi sahibi olunmadan etraftan duyulan yalan dolan haberlerle yönlendirilip kutuplaştırılan bir dünya düzenine geçirildi Ülkemiz.
 
Taa o günlerden başlayıp hız kesmeden devam eden, belirli aralıklarla isim ve mevzi değiştirerek ve dozajı arttırılarak pompalanan düşmanlık tohumları hep serpilip yeşertilmeye çalışıldı. O günlerin siyasetçilerinin günün şartlarına göre eylem ve söylemleri içerisinde bir hengame içinde geçilmeye çalışılan demokrasi, kah mecliste, kah meydanlarda, kah koalisyon hükümetleri, kah azınlık derken kılıç kalkan oynanan şu memleketimizde benim aklımın erip hatırladığım bir güzel gün görmedik.
Her ortaya çıkan partinin ütopik vaatlerinin sıralandığı üstü kapalı, diğerlerini kötüleyen eylem ve söylemleri ile uyutularak kandırılan bir halk kitlesini her zaman hazır buldular.
 
Geldiğimiz şu son yıllarda sanayileşen, teknoloji açısından tahayyül sınırlarını zorlayan bir hızda gelişen yenidünya düzeni içerisinde gerek yurt içi, gerekse yurt dışındaki şer odaklı güçlerin kullanılarak ortaya çıkardığı terörizm sınır tanımadan her an şekil değiştirerek ortalığı kasıp kavurmakta.
 
Daha önceki yıllarda devlet adamlığı kavramı içerisinde belirli bir adap içerisinde seyreden siyaset ilişkileri artık halk ağzı ile sokak jargonuna indirgenen bir üslup ile her gün yeni bir argo lügatin eşliğinde sahnelenmekte.
 
Vatandaşların inanç hürriyetinin hiçe sayıldığı, her önüne gelen din adamının kendine göre yorumladığı tarzda bir din anlayışının pompalandığı, ahlaka mugayir davranış ve eylemlerde bulunan toplum ve kanaat önderlerinin hiç tasvip edilemeyecek görüş ve bildirimleri havalarda uçuşmakta.
 
Ulusal çıkarlarımız konusunda rast gele insanların görüşleri ve yorumları eşliğinde açık oturumlarda tartışılıp yozlaştırılan, kimi zamanda mecrasından uzakta tartışmalar konu edilmekte. Ulusal stratejimizim gizlilik gerektiren konuları ulu orta söylemlerle konuşulmakta. Devlet büyüklerimizin söylemleri artık magazin haberleri boyutuna indirgenerek ciddiyetten uzak bir sohbet boyutuna getirilmekte.
 
Güvenlik ile ilgili konular ileride yapılacak stratejik planlar günler ve aylar öncesinden adeta dünyaya ilan edilmekte. Blöf ve şantaj ve karşılıklı tehditler havada uçuşmakta. Kirlenen bir dünya düzeninde her devlet adamı bu oyuna kendi çapında katılmakta. Devletlerarası güven endeksinin dip yaptığı günümüzde ifşa edilen kin ve nefretin boyutları saatlik, günlük, haftalık değişerek ne idüğü belirsiz bir şekilde bulunduğu kabın şeklini alarak seyretmekte.
 
Son olarak sanat camiası, belirli meslek kuruluşları, meslek odaları, okullar, üniversiteler açıkça eleştirilerek kimi aşağılanmakta, kimi de ötekileştirilmekte. Hep kavga eden, ayrıştıran ve kutuplaştıran eylem ve söylemler ulusal medya ve özel medya kuruluşların patron ve baronları tarafından günün konjonktürüne göre ayarlanarak pompalanmakta.
 
Eli kalem tutan kalemşor ve entelektüel yazarçizerlerin görüşleri hep güç odaklarından yana yazıp çizmekte. 
 
Yani demem o ki dostlar artık insanlarımız o 1970’li yılların kapalı toplumu değil artık. Her birey günümüzün gelişen teknolojisi içerisinde hem Türkiye olarak, hem de Dünya olarak stratejik boyutlu düşünüp analizler yapabilecek bilgi ve donanıma sahip artık. Öyle ulu orta atılan salvolara pek inanmıyorlar. Gerçek reel politikaların neler getirip neler götüreceğini pekala biliyorlar. Bundan sonra devlet büyüklerimizin söylemlerini birleştirici, kaynaştırıcı, yapıcı ve günün şartlarına göre ulusal çıkarlarımız doğrultusunda bir perspektif penceresi açmaları gerekir diye düşünüyorum.
 
Kalın sağlıcakla… 03.04.2018 Adil Bozkurt
 
 
Toplam blog
: 58
: 542
Kayıt tarihi
: 10.11.17
 
 

TANIYIN BENİ Yaşım on üç idi resim çektirdim Şimdi aksakalımdan tanıyın beni Ayağımda kara lastik..