Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '06

 
Kategori
Sinema
 

Nihayet - Kader

Nihayet - Kader
 

"Kader" nihayet tüm sinemalarda gösterime girdi. İzleyicisiyle buluşan film beklendiği gibi yönetmen sinemasının avangart – post modern sadık seyircilerinin yanı sıra popüler sinema seyircisinin de (gönülsüzce veya vakit geçsin şiarıyla da olsa) katılımıyla görücüye çıktı. Bilindiği gibi “kader” 43. Antalya Altın Portakal Film festivalinde “En iyi film” ödülüyle ödüllendirilmişti.

Fragmanında belirtildiği gibi; Bekir Uğur’a aşıktır. Uğur Zagor’u sevmektedir. Zagor ise suç işlemeyi. Masumiyet filmindeki karakterlerin gençliklerinin anlatıldığı ve masumiyet ile olan göbek bağını yer yer kesen senaryosuyla, oyuncu yapısı, mekanlar, müzik ve anlatımıyla “Kader” klasik Zeki Demirkubuz sineması. Hatta film, genel hatlarıyla; kendi başınalığının zorlayıcı etkilerinin hissedildiği, masumiyet sarmalından kopup, arka planda şiddetin ve çaresizliğin iç içe girdiği çürümüş toplum yapısına yaslanışı bakımından Demirkubuz sinemasının değişim işaretleri olarak bile algılanabilir.

Kader’in Masumiyet ile bağlantılandırılması yada ayrıştırılması bakımından organik bağını sorgulatan yapısı, ister istemez izleyenleri karşılaştırmalı psikolojik değerlendirmeye tabi tutuyor. Zeki Demirkubuz sinemasının bu tuzağı kaldırmayacağını düşünüyorum.

Demirkubuz sinemasının özgün, gerçekçi, toplumsal artalan kurcalayıcı anlatım tarzının salt seyir bakımından yeterli olmadığı diğer filmlerinden anlaşılabilir. Yani, filmlerinde şiirsel ve epik anlatımı gerçekçilik penceresinden veren, insana hiç de yabancı gelmeyen hikayeler anlatan yönetmen; oyuncu ve mekan seçimi ile yükselttiği çıtayı, çekim aşamasında ve sonrasındaki evrelerle son şeklini verirken çizdiği çizginin pek dışına çıkmayan, bütünlüklü yapısıyla oluşturduğu samimi havanın yarattığı iklimde sevilmişti.

Bireyden topluma ve toplumdan bireye gide gele yaşamın tüm acılarına verilen cevapların nesnel ve öznel gerçekliği karşısında izleyicinin anlatıcıyla olan gizil bağı Kader’de görece zayıf kalmış. Filmde genel olarak hissedilen kontrast bozukluğu ve belki ahenksizlik, masumiyetle olan bağının düşündürdüğü ricatla birlikte oyuncuların serbest bırakılmış performanslarına karışıyor.

Film seyir, mekan, hikaye ve sahneleriyle demirkubuz sineması olmakla birlikte, müzik ve oyunculukların demirkubuz sinemasından ayrıştığı bir mecraya hafifçe kaymış göründü bana. Oyunculuklara gelindiğinde; filmde en dikkat çekici ve başarılı oyunu Engin Akyürek’in çıkardığını düşünüyorum. Öyle ki Engin’nin Cevat karakterinde canlandırdığı işini bilir, zamane mahalle kabadayısı halleri zaman zaman gerçekliğin ötesine taşmış. Ufuk Bayraktar’ın Bekir rolü altında biraz ezildiğini hissetmekte pek tabii mümkün. Vildan Atasever ise Uğur rolünün gençliğini oynarken ileriki yaşlarını oynayan büyük oyuncu Derya Alabora’nın gölgesinde kalmaktan kendini kurtaramamış. Genel olarak başarılı bir oyunculuk sergilemiş olmasına karşın çocuksu-şeytanlık gibi ağır bir rol karşısında yer yer zorlanmış.

Anlatıcının dinleyiciye sunduğu hikaye herkesin kendince çıkarımlarında gizlidir haliyle. Demirkubuz İtiraf, yazgı ve masumiyet filmlerinde yakaladığı ahengin hikayeyle bağını izleyiciyle çok güçlü kurmuştu. Bunda oyuncuların payı çok büyüktü. Ayrıca tüm filmlerindeki oyuncu seçimlerinin sinemaya kazandırıcı ve didaktik sunumlarını Kader’de de denemiş. Zira diğer filmlerde filmleri kotaran, götüren deneyimli oyuncuların yanında yeni yeteneklere yer vermiş ve çok başarılı olmuştu. Örneğin Üçüncü sayfada Ruhi Sarı yada Yazgı’da Serdar Orçin. Bu filmde ise baş rollerde deneyimi az yada deneyimsiz oyuncularla işe koyulmuş. Bu ayrıntının da altını çizmekte fayda var.

Sonuç olarak kamera çekim teknikleri ve seçilen mekanlar yine çok etkileyici ve güzel. Yine Demirkubuz tikleri bu filmde de nüksetmiş. Kapalı mekan kullanımı. Uzun ve sessiz yürüyüşler, otizm.

Demirkubuz bir röportajında yanılmıyorsam “film yapmak benim mecburiyetim değil, tırnak içinde özgürlüğüm. Bir gün ne pahasına olursa olsun film çekmek durumunda kalırsam film çekmem” demişti. Sanırım, vicdanın sesini dinlerken aklına gelen şeyler bir gün bir yerde birilerinin hayatında, birinin yüreğinde, birinin dükkanında hayat buluverir.

Kader buradan bana böyle görünüyor. Size ve başkalarına kim bilir nasıl görünür. Bence Zeki Demirkubuz sinema çekmeye devam etsin. Bizde seyredelim. Ne de olsa vicdanı var ve vicdanın sesine kulak veren izleyicileri.

 
Toplam blog
: 19
: 1423
Kayıt tarihi
: 18.09.06
 
 

Şu kainat beni içine aldığından beri Rodin'in heykeli gibi olmak yani düşünen adam olarak kalmak ist..