Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '17

 
Kategori
Deneme
 

Nostalji : Hüseyin Cöntürk'ün toplantıları

Nostalji : Hüseyin Cöntürk'ün toplantıları
 

kitap.ykykul


Türkiye’de gerçek eleştirme belki de Nurullah Ataç’la başlamıştır , diyebiliriz. O sıralarda dergilerde yazanlar hem ondan korkarlardı; hem de “Nurullah Ataç ne diyecek,”  diye merakla beklerlerdi. Nurullah Ataç , garip şiirinin ve onun şairlerinin hep arkasında olmuştur; onları savunmuştur. Ve belki de bu yüzden bu şairler yepyeni bir yol açıp, Türk şiirini bir çıkmazdan kurtarmıştır. Tabii bu arada kendi kendinin elinden tutup, dünya piyasalarında dalgalanan Nazım Hikmet gibi büyük şairleri saymıyorum. Onlar o sıralarda kolay kolay eleştirilemezlerdi. 
 
O sıralarda, gazetelerde , dergilerde başka eleştirmenler yok muydu? Çoktu. En ünlülerini sayacak olursak :Orhan Burian, Fethi Naci, Memet Fuat,  Vedat Günyol, Asım Bezirci … gibi eleştirmenler 60’lı yılların dergilerinde kendilerini sık sık gösteren kişilerdir. 
 
60 yılların başından itibaren Yenilik, Pazar Postası, Türk Dili, Yeni Ufuklar, Varlık, Ataç vb. gibi dergilerde Hüseyin Cöntürk’ün hem şairleri hedef alan aynı zamanda Şiir kuramı üzerine yazılmış  eleştirmeleri, denemeleri görülmeye başlandı.
 
Hüseyin Cöntürk, Ankara’da o sırada  yaşayan hemen hemen bütün genç şairlerin meseni gibiydi. Kendisi esasen tam zamanlı bir mühendis olmasına karşın, tam zamanlı bir edebiyat eri gibi  sanat dergilerini izler, hemen hemen bütün şairlerin defterini tutar; iyi şairlerin iyi yönlerini bulup erdemlerinden sözettiği gibi yazılarında kötü saydığı şairleri de bir kalemde silip atardı. 
 
Hüseyin Cöntürk,  İnşaat Mühendisi ve Yönetici olarak Maltepe’de bulunan bir Devlet kurumu’nda çalışıyordu. Yerini öğrenmiştim. Kendisine kısa bir ziyarette bulunmak istedim. Binada odasını buldum. Kendimi tanıttım. Öyküler, şiirler yazdığımı söyledim. Beni tanıdı. Cumartesi günleri Küçükesat’taki evinde edebiyatçı arkadaşlarla toplantı yaptıklarını, beni de beklediğini söyledi.  Beni orada çok fazla tutmak istemediğini hissettim ve ayrıldım. Daha sonra Küçükesatta, Bahar Sokaktaki evine birkaç kere gittim. Orada daha önce tanıdığım, Ataol Behramoğlu , İsmet Özel’i, Ahmet İnam’ı gördüm tanıdım. Onlardan başka bir çok değerli edebiyatçı ile de tanıştık . Bunlar arasında Arkadaş Özger; Gün Zileli, Güven Turan, Haluk Aker, Rahmi Akseki, Bilgin Adalı gibi daha sonra edebiyat dünyamızın as elemanları olacak bir çok ünlü kişiyi tanıdım. 
 
Toplantılarda, ikram olarak ufak bir kadeh şarap’la birlikte peynir verilir  ve bir nevi “Wine and Cheese” toplantısı yapılırdı. O tek kadeh şarabın ötesi yoktu. Ötesi bol bol sohbet, edebiyat görüşmeleriydi. Dergilerdeki yazıların, şiirlerin değerlendirilmesiydi.
 
Hüseyin Cöntürk o sıralarda “Dönem” Dergisini çıkartmaya başlamıştı. Ve biz de ister istemez elimizde bir takım şiirler, yazılarla oraya giderdik. Bir keresinde Cöntürk’e yeni bir şiirimle gittiğimde, “Ben senin eleştirme ve Deneme alanında bir varlık göstermeni bekliyorum, onun için bir eleştirme yazmadan şiirini basmam,” dedi. O hevesle , o sıralarda Ataol Behramoğlu ve İsmet Özel’in yeni çıkmış kitaplarındaki bazı şiirlerini eleştiren bir yazı yazmış, haftaya Cöntürk’ün evine bu yazıyla gitmiştim. H.Cöntürk yazıyı bastı. Fakat Ataol ve İsmet benim yazım hakkında ne düşündüler, doğrusu sormaya cesaret edemedim.  Daha sonra Dönem ve Yordam’da daha başka, şiirlerim ve çevirilerim de çıktı.
 
Cöntürk sayesinde Ataol ve İsmet’le iyi bir arkadaşlık kurmuştuk; o sıralar ben Gazi’de Hocamız Emin Özdemir aracılığıyla Kültür kolu Başkanlığına seçilmiştim. Bana okulda bir şiir gecesi yapmam önerisi geldi. Bu öneriyi Ataol’a ve İsmet’e açtığımda memnuniyetle kabul ettiler.  Ve şiir gecesinde daha başka şair arkadaşların da katkısıyla, Ataol Behramoğlu, İsmet Özel diğer arkadaşlar ve ben şiirlerimizi okuduk, epey de alkış aldık. Herkes o geceden gayet mutlu olarak ayrıldı.
 
Cöntürk’ün evinde çok değerli bir mühendislik öğrencisiyle de tanışmıştım. ODTÜ’de okuyan Ahmet İnam benim çalıştığım Rektörlüğün alt katındaki küçük odama ara sıra uğrar, kendisiyle güzel sohbetler yapardık. Bu mühendis öğrencisi arkadaş  mühendisliği bitirdi ama ondan sonra dümeni Felsefe’ye çevirdi ve ODTÜ’nün çok değerli Felsefe hocası, Prof.Dr. Ahmet İnam oldu çıktı. Sonradan birkaç kez görüşsek de ben G.Antep’e gittikten sonra ipler koptu. 
 
Hüseyin Cöntürk’e kimileri “Yeni Eleştirmen” der; kimi de “Nesnel Eleştirmen”lerden ilki olarak kabul eder. Nurullah Ataç’ın “Öznel Eleştiri” anlayışından sonra, Cöntürk’ün yaklaşımı çok farklı gelmişti.  Çünkü Ataç, şairler karşısında genel  duygusal izlenimlerini verirken, H.Cöntürk şairin şiirinden hareket ediyor. Ve şairin kabulleri çerçevesinde şiirinin zayıf yada güçlü yanlarını gösteriyordu. Öyle her şairi de kolay kolay ele almıyordu.  Şiirini incelemesi için öncelikle şairini önemsemesi gerektiği belliydi. 
 
Ataç nasıl “Garip” şiirinin eleştirmeni olarak tanınmışsa da Hüseyin Cöntürk de bir bakıma “İkinci Yeni” şairlerinin en ünlülerinin eleştirmeniydi.  Bu alanda özellikle Turgut Uyar, Edip Cansever ve Behçet Necatigil üzerine yazdığı yazılar ve hazırladığı kitaplar bir bakıma Eleştirmenin  ana kaynaklarını temsil eder gibidir.  Bu gün bile eleştirmeye başlayacak kişilerin bu kitapları gözden kaçırması imkansızdır.
 
Nurulah Ataç şiir, deneme, hikaye, tiyatro.. hemen her dalda yazmasına karşın. Cöntürk sadece Şiir üzerinde durdu, kendini diğer alanlara pek fazla dağıtmadı. O bakımdan şiirde bir Cöntürk  şiir yaklaşımı oluşmuştur, denebilir. 
 
Bu gün bile şiir üzerine söz söyleyecek bir kimsenin H.Cöntürk’ü görmemezlikten gelmesi imkansızdır.
 
H.Cöntürk sayesinde çok güzel arkadaşlıklar elde ettik. Bu toplantılardan sonra bazı gezilerimiz de olurdu. Bir kere hep birlikte “Papazın Bahçesi” denen yere gidip Ankara’yı uzaktan seyrettiğimizi hatırlıyorum. O zamanlar oralar bomboştu. Kim bilir şimdi ne durumdadır?
 
Bir zamanlar (1950’lerde) Edebiyat alanında “Ataç ne diyecek…!” diye merakla  önütün söyleyeceği şeyler beklenirken. 60’lı yıllar bir bakıma  “Cöntürk devri” olmuştur. Cöntürk’ün şairler üzerine söyleyecekleri şeyler, onların değerini kesebilmiştir. 
 
Cöntürk’ün kendisinin sık sık  edebi toplantılara filan katıldığını duymadım. Ama belli ki, tanınmış dergilerde yazıları her zaman yayınlanmıştır. Bu yazıların çoğu daha sonra kitaba dönüştürülmüştür. 
 
Cöntürk’ün edebiyatta, şiirde belli  bir politik misyonu yoktu. Daha çok Amerikan Edebiyat eleştirme ekollerine yakındı. Fakat şiirde müthiş bir koklama duyusu vardı. Ataç gibi tuttuğunu tutar, sevmediği üzerinde durmaz veya olumsuz birkaç sözle geçiştirirdi.
 
Cöntürk Türkiye’de edebiyat alanında söylemek istediğini çekinmeden söyleyen, doğrucu bir insan tipi çizmiştir. Bu aynı zamanda bir törel bir tutumdu ve Cöntürk hiçbir zaman yolundan sapmamıştır.
 
Kendisini bir büyük ağabeyim olarak minnetle anıyorum.
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..