Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

O asla vazgeçmedi…

O asla vazgeçmedi…
 

O dediğim kişiyle daha yakından tanışmak ve hikayesini kendi ağzından dinleyip sizlere aktarmak isterdim ama onu son görüşümden sonra o sahile defalarca gitmeme rağmen bir daha kendisini hiç görmedim.

Bir ilkbahar sabahıydı saat 10 sularında her zamanki gibi hafta içi izin kullanabilmiş fotoğraf makinemle birlikte yollara koyulmuştum. Uzun uzun yürümeyi bu sırada fotoğraf çekmeyi çok severim. İstanbul'u İstanbul yapan o eşsiz güzellikte boğazı olsa gerek. Boğaz kenarında uzun bir yürüyüşe bir çok zevki değişmem o deniz kokusu, o insanın ruhunu dinlendiren esintisi yok mu bütün haftanın yorgunluğunu alıp götürüyor.

Yine böyle bir sabahta Üsküdar’dan Beylerbeyine doğru yürürken sahil boyunda biraz dinlenmek, birkaç kare de fotoğraf almak için müsaade isteyerek bir amcanın yanında boş bulduğum banka oturdum. Bir süre sonra o diye bahsettiğim amca gözüme takıldı. 1, 65 boylarında yüzündeki çizgilerden belliki epeyce yorgun elinde kalın bir urganı denizden çekerken gayet sabırlı ve azimliydi. Alnından dökülen damlalardan belliydi yaşına göre ne kadar zor bir iş yaptığı ama ne yapıyordu? O koskoca urgan sanki o kadar asılmasına rağmen hiç hareket etmiyor gibiydi. Dışarıdan bakıldığında Boğaza kement atmışta boğazı sahile çekiyormuş gibi bir manzara vardı.

Dakikalar geçtikçe urganın denizden çıktığı belli oluyordu da acaba bu urganın sonunda ne vardı derken ben ordayken 1-2 saat geçti. Sonunda her ne çekiyorsa sahile yaklaşmış olmalıydı, yakın çevresindekilerden yardım istedi son bir hamle ile kendinin 3 katı kadar çamur dolu bir kafesi güç bela sahile çıkarttılar. Görünen şey koskoca demir kafes ve içinde yüzlerce kilo çamurdan başka bir şey değildi. Kafesi sahile boşalttıktan sonra çamurun içinden bir şeyler alıp geri kalanını yine denize bırakıyordu. Merakım gittikçe arttığı sırada yanımdaki amca durumumu anlamış olmalı ki açıklama yapma gereği duydu. Kendisi bu sahilin müdavimlerindenmiş her gün gelir birkaç saat burada dinlenirmiş. Evlat dedi bak insanlar nasıl çalışıyor. Hayret dedim bu nasıl bir iş olabilir ki o amca her sabah kilolarca ağırlığındaki o kafesi sabah 6 sularında balıkçılara rica ederek boğazın ortasına kadar gelip denize salarmış. Sonrasında sahilde başlarmış o kafesi çekmeye, kafes sahile yaklaştıkça içine dolan çamur yüzünden gittikçe ağırlaşır ve çekmesi zorlaşırmış. En sonunda kafesi yukarı çekmek için yardım istermiş. Sonrasında yüzlerce kiloluk çamur deryasında midye toplamaya başlarmış. Bunca çamurdan sadece 5-6 kiloya yakın midye çıkarır, ayıklar onları güzelce temizledikten sonra restaurantlara satarmış. Ona ne şekilde yadigar kaldığını bilemediğim torununu okutmaya çalışıyormuş. Bunları duyduğumda ve o’nun 70’i geçmiş yaşına rağmen bu kadar azimle çalıştığına şahit olduğumda tüylerim diken diken oldu. Aslında hayat gözlerinizi kapatıp da kara toprağa giren kadar öyle ya da böyle devam ediyor. Hayatta bazıları o kadar da şanslı olmayabiliyor. Ama ne olursa olsun çalışmaktan usanmayıp sonuna kadar mücadele eden bu insan herkese örnek olmalı diye düşünüyorum. Bir çoğumuz 3-5 saat oturduğumuz yerde çalışırken yorulduk diye ağlamaya başlıyoruz hem de genç yaşlarımıza rağmen. Ben şahsım olarak ne zaman yorulduğumu düşünsem o amcayı aklıma getiririm ve daha azimli çalışmaya devam ederim.

Hayatın ne zaman ne getireceği hiç belli olmaz.

 
Toplam blog
: 53
: 1670
Kayıt tarihi
: 13.10.07
 
 

  Merhaba ; Bakmayın böyle yazılar yazdığıma, bilgi okyonusunda bir balık etmem nazarımda. Paylaş..