Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '12

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmen evlerinde kar zarar hesabı

Öğretmen evlerinde kar zarar hesabı
 

Yeşilova Öğretmen Evi


Piyasada benzer işletmeler kar ederken, öğretmenevlerinin zarar etmesi olanaksızdır. Çünkü sanıldığı gibi fiyatlar çok ucuz olmadığı gibi, piyasada aynı hizmeti öğretmenevlerinden daha ucuza yapan yerler bile vardır. Ayrıca öğretmenler buradan yararlanabilmek için belli bir üye aidatı da ödemektedir. Personel gideri de yoktur. Çünkü personel ihtiyacı, geliri fazla olan öğretmenevlerinde bakanlık personelinden karşılanmakta, geliri az olan küçük yerlerde ise, işletme dışarıdan birisine kiralamaktadır. Böyle bir kurum, özellikle zarar etsin diye uğraşmazsanız, asla zarar ettirilemez.

Ama siz buraları kapatmak niyetindeyseniz, gereksiz yere buraların statülerini değiştirip, kendi adamlarınızı doldurup, sonra da bunların maaşını gider hanesine koyarsanız elbette öğretmenevi zarar eder. Çünkü zaten amaç zarar ettirmek, öğretmenlerin bir araya gelmesini önlemektir.

Çünkü siyasetçiler, kendi aralarında hep bir birlerine komplo kurduklarından, orada toplanan öğretmenleri de kendileri gibi düşünüp, kendi aleyhlerine komplo kurduğunu zanneder. Oysa öğretmenler orada sohbet ederek, okey, briç vs oynayarak, iktidarların vermiş olduğu baskı ve sıkıntıların stresini atmaya, içinde biriken negatif enerjiyi boşaltmaya çalışır.

Öğretmenevleri zarar ediyorsa bunun bir başka nedeni de, mülki idare amirlerinin buraları arpalık gibi kullanmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle büyük ilçelerle il merkezlerindeki öğretmenevleri mülki idare amirlerinin misafirlerini ağırlama yeri gibidir. Bakanlıklardan görevle il veya ilçeye gelenler de öğretmenevlerinde kalıp yer içerler. Örneğin diyelim ki bir vali yardımcısı ev tutuncaya dek aylarca öğretmen evinde kaldığı gibi, kahvaltısını ve öğle yemeğini de makamına getirtebilir ve bunların bu zata bir bedeli yoktur.

Buna rağmen bu öğretmenevleri kar edip, personel giderlerini de karşılayabilir. Çünkü çoğu yerde bina devletindir; kira ödenmemektedir. Ayrıca öğretmenden aidat alınmaktadır. Üst düzey bürokrata parasız verilen hizmetler, öğretmene neredeyse piyasa koşullarında verilmektedir. Görüldüğü gibi öğretmenevleri akılcı bir yöntemle çalıştırılırsa zarar etmesi olanaksız olup, zarar ettirebilmek için de özel bir çalışma yapmak gerekir.

Ama asıl önemli olan nokta, öğretmenevleri birer KİT (kamu iktisadi teşekkülü) değildir. Kar etsin diye kurulmamış olup, hizmet vermek için kurulmuş bir hizmet kuruluşudur. Bir hizmet kuruluşunun kar etmiyor diye kapatılması, devletin devletlik vasıflarından vazgeçmesidir. Kızılay kar etmiyor demek gibidir. Ben devlet değil tüccarım demektir. Yani hastaneler zarar ediyor diye sağlık bakanlığını lağvetmek veya mahkemelerin geliri giderini karşılamıyor diye, adalet hizmetinden vazgeçmek gibidir.

Ayrıca olaya ihtiyaç anlayışıyla yaklaşıldığında, kar eden büyük yerleşimlerdeki öğretmenevleri kapatılsa bile, zarar eden küçük yerlerdekilerin korunmasının zorunlu bir ihtiyaç olduğu görülecektir. Çünkü buralarda bırakın ilçeye okulun işleri için uzak köyden gelen öğretmeni, bakanlıktan gelen bir görevli veya hastaneye hastasını getiren sıradan bir vatandaşın, bir esnafın kalabileceği bir otel yoktur.

Hiç unutamıyorum… 1970’li yılların başlarında, uygulama bahçeleri gezici başöğretmenliği yaptığım yıllarda bir gece Yeşilova’da gecelemek zorunda kalmıştım. Çünkü otobüsler sabah Yeşilova’dan Burdur’a geliyor, akşam da Yeşilova’ya dönüyordu. Yani sabah gidip akşam dönme olanağı yoktu. Yeşilova’nın tek oteli, pencerelerinde kırılan camların yerine karton yapıştırılmış kerpiçten bi bine olup, mübalağasız bir hayvan ahırından daha berbattı. Seki gibi yerden biraz yüksek toprak bir zemine bir çul serilmiş olup, örtü olarak da bir kilim parçası verdi otelci… Güzdü, soğuktu… Tahtakuruları cirit atıyordu.

İşte öğretmenevini zarar ettirerek kapatmaya çalışan iktidarın bakanlarını böyle bir otelde yatırdıktan sonra “Haydi şimdi kapat” demek gerek. Benzer bir durumu bir kez de yine zarar ettiği gerekçesiyle öğretmenevi kapatılan Kemer ilçesinde yaşamıştım. Yine denetim için gittiğim Kemer’de bir akşamüstü kaldım. Geri dönüş olanağım yoktu. Üstelik Kemer’de kötü de olsa hiç otel yoktu. Rahmetli öğretmen arkadaşım Şemsettin Kılıçaslan beni evinde misafir etmişti.

Bu yüzden her türlü olanağa sahip büyük yerleşimler yerine böylesi küçük yerlerde ihtiyaçları karşılayacak öğretmenevi değilse bile mutlaka devlet evleri olmalı ve halkın tüm kesimlerine hizmet vermelidir. Biz öğretmen olarak halktan korkmayız. Halkımızla birlikte olmaktan onur duyarız.

Örneğin İran’da kırsal kesimden şehre gelen vatandaşların kalabileceği misafirhaneler vardır. Buralarda gelenlerin kendi pişirip yiyebilecekleri donanımlı mutfakları vardır. Ve buralar vatandaşa çok ucuz fiyatlarla verilir. Ben geçen sene Tebriz’de böyle bir misafirhanede geceliği beş dolara kalmıştım. Oysa başka oteller en az yirmi dolardı. Ama İran’da devlet vatandaş için anlayışı egemendir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti devleti maalesef Türk Milleti için değil, yönetenler içindir. Devlet millet için değil devlet içindir.

Ve yine ülkemizde nedense bu güne dek gelen bütün iktidarlar Milli Eğitim Bakanlığını çok sevmiş ve mutlaka yönetimi kendisinde olsun istemiştir. Ama hiçbir iktidar ve bakanları öğretmenleri hiç sevmemiştir. İktidarlar hep öğretmenlerle uğraşmış, öğretmenlere ve ailesine hayatı zindan etmiştir.

SÜRGÜN MEMURUN ÇOCUĞU

Anası babası sürgün olan çocuk
Doğrusu bu çocuklar ağlamamalı.
Ama nasıl tatmin olacak sürenin
Sürdürenin sadist duyguları?

Onların amacı kadrolaşmak
Onların yüreği kin ve nefret çuvalı.
Onların amacı devleti ele geçirip soymak
Nasıl duyacaklar bir çocuğun ağladığını?
                                       
                                        23.04.2006 Antalya

Tüm iktidarlar öğretmenlerle uğraşır. Bugün Antalya Öğretmenevinin yemek fiyatlarıyla, İl özel idaresinin kantinindeki yemek fiyatları karşılaştırıldığında, öğretmenevinin fiyatları iki kat daha pahalı da olsa, hiçbir kimse Özel idare kantininin zarar ettiğini dile getirmemektedir. Askeriyenin, karayollarının, maliyenin ve daha pek çok kuruluşun misafirhaneleri ya tamamen parasız veya çok cüzi fiyatlarla çalışıp, giderleri devlet bütçesinden karşılanırken, hükümetler tarafından zararı dile getirilerek kapatılanlar yalnızca öğretmenevleridir.

Olayın bir başka boyutu da öğretmenevlerini biz istemedik. İktidarlar bizi gözaltında tutmak ve bir biçimde kendine bağımlı kılmak için kendisi kurup, bizi zorunlu üye yaptı. Yoksa biz piyasa koşullarında binalarımızı tutup işletebiliriz ve geçmişte bu yolla binalarımızı bile almıştık. Ama iktidarlar zorbaca el koydular.

Ve yine tüm giderleri devletten karşılanan diğer kurumların devletten tek kuruş alacağı da yoktur ve hep devletten götürür. Ama bizim bu devletten alacağımız vardır. Bu devlet bizim paramıza ve mal varlığımıza hep el koymuştur.

TÖS’ün Türkiye’deki tüm öğretmenlerin birkaç yıl maaşını ödeyecek kadar parası vardı. 12 Martta TÖS kapatılarak mal varlığına bu devlet el koydu. TÖB-DER’in de çoğu yerde binaları kendisinindi. 12 Eylülde kapatılarak mal varlığına el konuldu. İktidarların tüm pislikleri, Türkiye’nin en temiz kurumu olan öğretmen dernek ve sendikalarına yüklenmeye çalışıldı. Ama bizim kurumlarımız yargıda aklansa da devlet mal varlığımızı geri vermedi. Bu yüzden öğretmenlerin devlete tek kuruş borcu olmadığı gibi, devletten alacaklı tek kesim de öğretmenlerdir. Ama bu ülkede nedense iktidarlar müflis kesimleri sever, emeğe ve üretene karşı tavır alırlar.

Çünkü hiçbir iktidar öğretmeni sevmez. Çünkü öğretmen ışıktır, aydınlıktır. İktidarlar karanlık noktalarının görülmesini istemezler.

 
Toplam blog
: 81
: 702
Kayıt tarihi
: 21.11.08
 
 

Nazmi Öner 1946 yılında Burdur’un Bucak İlçesine bağlı Seydiköy’de doğdu. Seydiköy İlkokulu v..