Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '12

 
Kategori
Güncel
 

Öğretmenevleri kapatılınca kimler sevinir?

Öğretmenevleri kapatılınca kimler sevinir?
 

Antakya Öğretmenevinde bir oturma alanı (2012)


Abas Güçlü’den al haberi

Gazeteci Abbas Güçlü’nün eğitim konusundaki yazılarını seyrek de olsa ilgi ile okurum. Özlü açıklamaları ile ilginç yorumlarını beğenirim. Eğitim alanında ne var ne yok onun yazılarında görülebilir. Açıklamalarında dengelidir. Yerinde vurgulamalarda bulunur. Yer darlığından olsa gerek sözü çok uzatmaz benim gibi. Onun eğitim içerikli yazıları ile ülkemizde kör topal uygulanmaya çalışılan eğitim alanındaki gelişmelere ayna tutmakta olduğu bir gerçek. Kulağı deliktir. İlgi alanı geniştir. Az da olsa siyaset içerikli yazıları da vardır.

2001’de başlayan eğitim ve siyaset içerikli Genç Bakış adlı canlı yayınlarından dolayı meslektaş sayılırız kendisi ile. Bu bağlamda TRT’de 1992’de başlattığım ilk canlı yayın Gençlik Gençlik dizisinden sonra Genç Yorum ve Gençlik Evi adlı canlı yayın dizilerimden ne kadar etkilendiğini ise bilemem. 

Eğitimin yamalı bohça durumundan kurtarılması mümkün mü?

Abbas Güçlü yazılarındaki kimi düşüncelerinden dolayı ‘cevap hakkı’ doğsun istemez. Benim gibi var olan bazı durumları sergilemeye çalışır. Ortaya çıkan kimi durumlar için vurguladığı açmazlar nedeni ile ona hak vermemek elde değil. Çünkü eğitim dün olduğundan daha çok karmaşıklaşmaya başladı. Eğitim alanında bugüne kadar her şeyin yolunda gitmediği de bir gerçek. Eğitimde başarının ya da rekabetin özel kurslara doğru kaydırılmış olması sorunun ticari boyutlarını da gösteriyor sanırım. Yaklaşık elli yıl önce başlayan yamalı bohça biçimindeki eğitim sorunumuz bir çığ gibi tepeden aşağıya doğru iniyor bana göre.

Bakan Dinçer eğitimdeki çıkışları ile bütün ezberleri bozmaya kalkışıyor olmasın?

Bakan Dinçer yerel yönetimler gibi eğitim alanında da ‘kendince’ bir değişim, dönüşüm çabasında bilindiği gibi. Özellikle (66) aylık çocukların ilköğretim sıralarına taşınması kararı ile sanırım dünyadaki ilk oluşumlardan birinin önderi olmuştur. Bu konuda öğrencilik yıllarımdaki tanışım ve TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Uygarlık Tarihçisi Prof. Dr. Nabi Avcı ile ne kadar anlaşabiliyorlar bilemem.

Anlaşılan o ki dokuz yıldan beri eğitim alanında köklü hiç bir şey ortaya koyamamış olan AK Parti iktidarı Bakan Dinçer ile birlikte bütün ezberleri bozmaya niyetli görülüyor. Ülkemizdeki çoğu kurumlar gibi dev eğitim kurumununun MEB alanında da ‘model arayışı’ açmazları vardır. Bakan Dinçer TBMM’de nice kavga gürültüye rağmen, kesintili bir biçime büründürdüğü eğitim sarmalını çözebilmek için çok yoğun bir çalışma içinde olsa gerek. Öğrendiğime göre öğretmelerin yer değiştirmeleri, sınıfların giderek kalabalıklaşmaya başlamaları ve öğrencilerin velilerin bilgisi alınmadan bilgisayar ortamında yeni sınıflara dağıtılması gibi yeni bir sarmalın doğmasına yol açmış bulunuyor.

Abbas Güçlü’nün dün yayınlanan yazısından öğrendiğime göre Bakan Dinçer sanki, kesintili eğitim sarmalını gerektiği çözebilmiş gibi bir de kalkmış ‘öğremenevlerinin kapatılması’ gibi bir karar almak üzere imiş.

Öğretmenevleri neden kapatılmak istensin? 

‘Ankara’da garip kararlar alınıyor. Eğitimde her şey bitti, sıra öğretmen evlerine geldi’ açıklamasından sonra haklı olarak, ‘O evlerin kurulması için az mı emek verildi, az mı para harcandı? Sadece öğretmenlerin değil, tüm kamu çalışanlarının, taşrada gidip kalabilecekleri başka konaklama mekânları mı vardı? diye soruyor Abbas Güçlü.

Yönetmenlik mesleğim gereğince çekim ekibimdeki arkadaşlarımla çok yer gezmek zorunda olduğumuzdan kamu kuruluşlarının konukevlerine sığınırdık sürekli olarak. Çünkü ek günlük ödeneklerimizle bir otelde kalmak çok zordu. Bu konuk evlerinden biri de 1983’den sonra açılmaya başlayan öğretmenevleri idi. Kamu kurumlarının misafirhaneleri ile TSK'nin Orduevi kavramlarından sonra 'öğretmenevi' kavramı ile dilimiz yeni bir kavramla karşılaşıyordu.

Onlardan büyük bir bölümü, yeni donanmış oldukları için olsa gerek, diğer konukevleri yanında daha kullanışlı gelmiştir bize. Kalmış olduğumuz öğretmenevlerinde diğerlerine oranla hiç bir sorunla karşılaşmadık desem yeridir. Yeni bir öğretim dönemine yaklaştığımız şu günlerde onların kapatılmak istenmesi sanırım özellikle yeni öğretmenler için büyük bir açmaza düçmek demek olacaktır. Kaldı ki öğretmenevleri bulundukları yerlerde öğretmenlerin bir araya geldikleri ve gerektiğinde veliler ile de görüştükleri birer saygın kurumdur.

MEB kendisine değil de MEB Vakfı’na bağlı olduğunu bildiğim bütün öğretmenevlerini ‘iyi işletilemiyor’ diyerek kapatma kararı alması sanırım öğretmeler arasında olduğu gibi veliler arasında da tepki toplayacaktır. Bilindiği gibi öğretmenevleri, ucuzlukları bakımından yaz aylarında öğretmenlerin kısa süreli de olsa dinlendikleri yerlerdir. Öğretmenevleri mesleki dayanışma ve etkileşim bakımından da önemli bir kurumdur bence.

Oldu olacak öğretmenevleri gibi polisevleri ile vilayetlerevleri de kapatılsın tez elden 

Öğretmenevlerini iyi işletebilmek için yollar tükendi de bir tek tez elden kapatmak mı kaldı, diye sormak zorundayız. Kim bilir belki öğretmenevleri nice dolandırıcılık, kara para aklama, kumar oynama, ihaleye fesat karıştırma, seminerlerdeki düzensizlikler, kimi yöneticilerin burnundan kıl aldırmaması yanında sık sık yangına sebep olma, depreme dayanıklılık belgesi bulunmama, sel suyu baskınları ile kimi yer altı örgütlenmesi gibi onlarca olumsuz durumlara düşar olmasınlar? Peki yeni mi gördünüz bütün bunları? Buyurun belgeleri ile açıklayın bakalın tek tek denildiğinde kim ne yapacak şaşarım!

Aklın yolu birdir. İşte bu yüzden, ‘Peki o zaman MEB’i de mi kapatalım. Eğer zarar ediyorlarsa, kârlı hale getirelim. Amaç dışı kullanılıyorsa da, amacı doğrultusunda çalıştıralım. Ama ne olur en kolayına kaçıp kapılarına kilit vurmayalım. Yok eğer, 12 Eylül kurumu diye kapatılıyorsa, ondan önce YÖK var’ vurgularında bulunan Abbas Güçlü, ‘Neden YÖK’ün kapısına kilit vurulmuyor da, öğretmenevleri hedef alınıyor’ diye soruyor haklı olarak. Çünkü özellikle YÖK de ÖSYM de son yıllarda çoğu yönlerden ve özellikle de fırsat eşitliği ile sınavların güvenilirliği yönlerinden dökülüyor.

Son olarak Haziran sonunda düzenlenen Yenilikçi Öğretmenler yarışması için gittiğim Başkent Öğretmenevi’ndeki işleyişin güzelliği karşısında gerçekten duygulandım. Girişteki bazı alanları zorunlu olarak daraltılmış olsa da güvenlik, bilgisayar odası, çay ocakları ve temizliği ile bir tatil sitesi etkisi bırakmıştı bende. Oysa 2001’de TRT çekim ekibimle birlikte dört gün kaldığım Bitlis Öğretmenevi’nde hiç bir ‘konfor’ olmasa da özellikle köylerden gelen ya da orada sürekli kalan öğretmenlere karşı çalışanların ellerinden gelen çabayı göstermelerini hiç unutamam.

Bana göre bir işletme pek çok noksanları olsa da yöneticisinden çalışanlarına öz güven verildiği zaman oradan her türlü verim alınabilir. Bence Bakan Dinçer ile çalışma arkadaşları zorunlu olarak öğretmenevine gelen öğretmeler ile yakınlarının, piyasadaki oteller ile motellerde konaklamalarını sağlamak için yeni bir ‘açılım’ sürecine doğru yol almaya başlamışlar. Bence yöneticilikteki en güzel olay bir şeyleri yıkmak ya da darmadağın etmek değildir. 

Yoksa öğretmenevleri siyasetçilerin çiftliği olmaya direndi mi?

Önemli olan kimi sorunları çözebilmek için işleyişteki aksayan yönlerin ortadan kaldırılmasına çalışmaktır. Yoksa birilerine şirin görünmek için kalkışılan her yıkım çeşitli mutsuzluklar yanında pek çok dedikoduyu da beraberinde getirir. Cumhuriyet’le birlikte çok iyi niyetler ile kurulan binlerce kamu işletmesi, yıllar içerisinde ‘siyasetçilerin çiftliği’ biçimine dönüştürüldüğü için 24 Ocak 1980 Kararları ile başlatılan ‘özelleştirme’ kapsamında özellikle yabancılara satılarak özellikle siyasiler ile sermaye sahiplerince, nice siyasi ve ekonomik rantlar kazanıldığını bu millet unutmadı.

Ne olur milyonlarca öğrencinin bilgi kaynağı ve örnek almaya çalıştığı öğretmenlerin bir bölümünün barınmaya çalıştığı öğretmen evlerini kapatmayınız. Var olan kimi noksanlıklar için belki yeni bir yönetim anlayışı getirerek onları daha düzenli, daha elbenili ve öğretmenlere yaraşır birer konukevi durumuna getiriniz.

Öğretmenevleri ‘iyi’ yönetilemeyince mi yoksa Batı öykünmeciliği yüzünden mi kapatılıyor?

Türkiye ‘dünyanın en güçlü on yedinci ekonomisi’ olarak bazı noksanları bulunan öğretmenevlerini ‘yeniden yapılandırmak’ gibi bir başlangıca geçemiyor olabilir de. Ayrıca bu ‘kapatma kararı’ ABD ile AB ülkerinde bulunmayan ‘konukevi’ olgusunun yeni bir örneği olan 'öğretmenevi' kavramı ile sökülüp atılması gibi bir öykünmeden kaynaklanmış olmasın?

Anlaşılan bazı kurumlarını özellikle de 'iyi yönetilemeyen'  öğretmenevlerini geliştirerek ayakta tutacak kadar ‘güçlü’ bir Türkiye aşamasına gelememişiz. Kaldı ki yanıbaşımızda patlak veren Suriye İç Savaşı’na bağlı olarak karşımıza çıkan Doğu ve Batı Kürdistan sorunları var iken bazı kurumları kapatıvermek gibi bir yola gidilmesi karşısında kim ne diyebilir değil mi?

Öğrencilerine ‘bir harf’ ile başlayan süreçte nice incelikler öğreten sevgili öğretmelerin barınma haklarının çözümüne  saygısı olmayanların geniş topluma saygısı göstermeleri mümkün olabilir mi? 

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..