Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '07

 
Kategori
Bilim
 

Öğretmenlik ruhu

Öğretmenlik ruhu
 

Hiç unutmam 1963 yılının bir Eylül günü; İstanbul Ortaköy İlköğretmen Okulu sınavlarını kazanmış, kayıtlarımızı yaptırmış, okulun açılacağından bir gün önce okula giriyordum, okulun kapıcısı KÖPRÜLÜ, kapıdan girerken;

—Buyurun, hoş geldiniz HOCAM dedi. Hocam?! Ben, henüz 14 -15 yaşında, lise düzeyindeki bir okula başlayan ben çocuğa, HOCAM sözü, aman Allahım ne müthiş sözcük, ne büyük sözcük, şimdiye dek ulaşamadığımız kişilerin sahip olduğu bu sıfat şimdi bana söyleniyor.

İnanın o an dünyanın en mutlu, en gururlu, en müthiş insanı ben oldum. Evet hocam, bu sözcük iliklerime kadar işledi ve böyle başladık öğretmenliğin ilk basamaklarına. Beni müthiş etkiledi bu olay ve o andan sonra artık kafamda öğretmenlikten başka hiçbir şey kalmadı. Sanırım hayatımda aldığım ve bana verilen en büyük motivasyon (isteklendirme) bu oldu.

Evet, dostlar biz böyle yetiştirmeye başlandık, bu duygu ve düşüncelerle öğretmen olduk ya da olmaya çalıştık. O günden sonra artık bu sözcük bizler için vazgeçilmez bir gıda, bir gereksinim oldu.

Artık yeni arkadaşlar yeni dostlar edinmeye başladık okulumuzda, herkes ben gibiydi, herkesin tek hedefi vardı, ÖĞRETMEN OLMAK. Evet hedef buydu ve üç yıl o kadar çabuk o kadar güzel geçti ki; şimdi şimdi anlıyorum o günlerin kıymet vedeğerini ve düşünüyorum;

Bu gün öğretmen yetiştiren kurumlarda eğitim alan genç arkadaşların bir çoğunda bu motivasyon bu duygu ve istek yok maalesef. Evet bizler üç yılda (ortaokuldan sonra) ilkokul öğretmeni olduk ama çok iyi yetiştirildik ve eğitildik. Bizi yetiştirenlerden Allah razı olsun, çoğu ölmüştür hocalarımız Allah rahmet eylesin cümlesine, mekanları cennet olsun sayın hocalarımın, sağ olanlara da Allah sağlık, selamet ve afiyetler ihsan etsin.

Artık yetiştirilmiyor iyi öğretmen, çünkü YÖK bu işi, beceremiyor. Öğretmenlik bir ruh işidir, bir aşktır öğretmenlik. Sevgidir öğretmenlik, sevmektir öğretmenlik, fedakârlıktır öğretmenlik! Bakıyorum da bu duyguların birçoğu yok yeni yetişenlerde, hep maddesel açıdan bakıyorlar olaya, ne alacağım, maaşım ne olacak, nerede çalışacağım, nasıl kurs veririm. Bir de sınavı nasıl kazanırım endişesi hâkim halen okuyanlarda ve bazı mezunlarda.

Eğitim enstitüsünde okurken de aynı duygu ortamı vardı aramızda. Gerek hocalarımızla, gerekse okulun personeliyle. Bizlere hep HOCAM diye hitap ederdi okulumuzun personeli. Okulda bir hoca, bir öğretmen olacağız havası hakimdi, hiç kimse bunu aksi ya da bunun dışında bir şey düşünmezdi.
Demek ki iyi öğretmen yetiştirmenin yolu, onun daha iyi yetişmesi için uygun ortamı sağlamaktan geçiyor. Bu nedenle ben diyorum ki; bu gün eğitim fakültelerinin hiç birinde bu ortam yok, bu ortam yaratılmamış. Zaten eğitim fakültelerinin YÖK’ün elinde olması ayrı bir hata. Bu okullar 80 öncesinde olduğu gibi MEB’nın kontrol ve denetiminde olmalı, bakanlık yetiştirmeli kendi personelini. Önceki yazımda da belirttiğim gibi kendi ihtiyacı neyse o kadar yetiştirmeli ki açıkta ve boşta kimse kalmasın ve emek, eleman zaman israfı olmasın, ülkemizin kaynakları çarçur edilmesin.

Bu günkü işsiz ve boşta gezen öğretmen adaylarının sorunu ancak böyle çözümlenebilir. Bir de şunu unutmamak gerek; öğretmenlik bir meslek olarak kabul edilmeli. Maalesef henüz öğretmenlik bir meslek olarak kabul edilmiş değil. Neden mi çünkü meslek kabul edilse, mühendisi, fizikçisi, biyologu, matematikçisi, tarihçisi, veterineri, v.s. öğretmen olarak atanmaz. Öğretmen, öğretmen yetiştiren kurumca özenle, itinayla, hassasiyetle ve uzun vaat edede yetiştirilmeli ve bir takım eliminasyonlardan geçirilmeli.

Öğretmenin fiziği düzgün olmalı, konuşması düzgün ve anlaşılır olmalı, kültürlü olmalı, en önemlisi de çocukları ve mesleğini sevmeli, fedakâr olmalı ve bunlar bir şekilde aranmalı. Bu gün bütün bu söylediklerimi arayan bir ölçüt yok, sadece KPSS var. Bu sistem yukarıda belirttiklerimi ölçemez ve ölçmez. Öğretmen öyle kısa sürede de yetiştirilmez. Bu gün öğretmen olmak isteyen; mutlaka Öğretmen Lisesinden gelmeli ve liseden sonra en az 6 yıl, yüksek lisans düzeyinde bir eğitim aldıktan sonra tıpkı uzman doktorlar gibi uzmanlık sınavına katılarak branşlaşmalı ve en az 4 yılda branş eğitimi almalı. Evet, böyle yapılırsa sorunlar çözülür ve öğretmenlik değer kazanır.

Evet öğretmenlik ruhunu vermeden öğretmen yetiştiremezsiniz, öğretmen yetiştiremeden de toplumu ileriye, çağdaş uygarlığa, iyiye ve güzele götüremezsiniz, iyi nesiller yetiştiremezsiniz. Bu ruh mutlaka verilmeli, göstermelik 24 kasımlarla, göstermelik yeminlerle bu iş yürümez, yürüyemez. Maddi sorunlardan söz etmiyorum, çünkü iyi öğretmen yetiştirilirse onun maddi sorunları da kendiliğinden çözülür. Bilmiyorum bizim kuşak için madde hep ikinci plandaydı, öyle de kaldı. Ama 1980 den sonra maalesef askeri rejim onu da bozdu, onu da mahvetti.

Fakat hiçbir şey için geç değil, her şey daha iyiye ve güzele gidebilir.

 
Toplam blog
: 22
: 3684
Kayıt tarihi
: 23.04.07
 
 

Emekli öğretmenim. Kütahya ili Tavşanlı ilçesinde yaşıyorum. Hayatı ve insanları seviyorum. İnsanlar..