Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Öküzlük böyle bir şey!

Yaygın söylentidir.

Ormanlar âleminde...

Dünyanın herhangi bir yerinde…

Her yerinde olabilir!

Ormanların kralları aslanlar toplanmışlar; kendi aralarında hasbıhal etmekteler…

Biri:

"Yahu! Sözde ormanların kralıyız; ama açlıktan öleceğiz yahu...”

Bir diğeri:

“Maymuna saldırsak, ağaca tırmanıyor…”

Bir başkası:

“Fillere dersen, fazla büyük...”

Yekdiğeri:

“Ceylanlar fişek gibi, yetişemiyoruz…”

Falancası;

“Kuş bu, uçuyor…”

Fişmekancası;

“Balık yakalayacak halimiz de yok...”

Hepsi beraber, koro gibi:

“N’apsak?"


İçlerinden bir tanesi atmış kafadan, laf olsun diye:

"En iyisi, öküzlere saldıralım… Çok iri yarı görünüyorlar ancak ne pençeleri var, ne dişleri işe yarar... Tam dişimize göre!"

Hep beraber karar kılmışlar.

Hayvan aklı bu ya!

Derhal saldırıya geçmişler.


Ancak evdeki hesapları çarşıya uymamış…

Öküz, öküz ama öyle yabana atılacak, ucuzlanacak hayvan değilmiş...

Ormanlar kralı saldırılarına karşı öylesine bir örgütleniyorlarmış ki, kıç kıça vererek bir savunma hattı oluşturuyorlar; her saldırıyı savuşturuyorlarmış.

Günlerce hücum üstüne hücum yapmışlar; saldırıyı zaman zaman geliştirmişler; çok şiddetli saldırılar örgütlemişler ama öküzlerin organize savunma hattını bir türlü yaramamışlar.


Ama aslanlar aç bilaç… Saldırı dalgalarından bir de iyice zayıf düşmüşler.

Oturup düşünmeye başlamışlar.


N’apsak, n’etsek?

Uzun hasbıhallerden sonra şu karar varmışlar:


"Tilkiye danışalım."

Tilki işi kestirmeden ve küçük kasaba tüccarı mantığıyla karşılığını da alarak çözmüş:

Öküzlerin yaşadığı zengin ve verimli otlakların besili tavuklarının, çil çil kekliklerinin hayaliyle;

"Öküzlerin yaşadığı zengin otlaklardan benim de yararlanmama izin verin, işinizi halledeyim..." demiş.


Öneriyi mecburen benimsemişler.


Tilki, saldırıyı durdurmuş olan aslanların yanından elinde beyaz bayrakla öküzlere doğru ilerlemiş. Öküzlere bir arşın kala durmuş ve öküzlerin öncü heyetine şöyle seslenmiş:

"Saygıdeğer öküzler! Esasen aslanlar uysaldır, sizi de öküz olarak çok severler... Ama şu aranızdaki sarı öküzü… İşte sorunu o oluşturuyor... Aslanlar onu görünce tahrik oluyorlar; sarı öküz aslanları tahrik ediyor; canları çekiyor… Verin şu sarı öküzü, kurtulun kardeşim, huzur ve sükûn içinde yaşayın!"


Öküzler Meclisi oluşturulmuş. Uzun düşüncelerin ve tartışmaların ardından öküzlerin çoğunluğu kısa vadeli çıkarlarına uygun gelen şöyle bir sonuca varmışlar:

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!"

Atıvermişler sarı öküzü, açlık içinde kıvranan ve homurdanan aslanlar arasına.

Aslanlar da bir anda başına üşüşerek bir anda afiyetle gövdeye indirivermişler sarı öküzü.


Aradan bir zaman geçmiş. Bir kere kör boğaz açılmış, doyurmak gerek. Aslanlar gene acıkmışlar. Tilkiyi gene göndermişler öküzlere. Tilki bu kez biraz yılışık ve önceki ilişkiden alışık:


"Elçiye zeval olmaz. Gene ben geldim. Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu, huzurlu ve sükûn içinde yaşayıp gidiyorsunuz.” Demiş.

Öküzlerin ileri gelenlerinden, güngörmüş olanı yanıtlamış:

“Şükür! Sağolun, sayenizde!”

Tilki fırsatı kaçırır mı? Atmosferin hazır olduğunu anlamasıyla atlaması bir olmuş:

“Ama aranızdaki şu kara öküz var ya, kara öküz… Aranızda o dolaştığı sürece size rahat ve huzur olamaz. Aslanlar onu ne zaman görse tahrik oluyor, canları çekiyor, verin, kurtulun!"


Öküzler cemaati düşünmüş, düşünmüş; çok düşünmüş… Bir verecek olmuş, bir vermeyecek olmuş bu sürecin gerisi gelmeyecek diye. Ama otlağın güvenliği için teslim etmişler kara öküzü.


Aradan bir zaman geçmiş…

Kör boğaz bir kere delinmiş. Beslenmeden durur mu?


Tilki gene gelmiş. Öküzlerin arasından aslanları tahrik eden benekli öküzü, alnı sakar öküzü, boynuzu kırık öküzü vs. alıp alıp götürmüş. Öküzler cemaati her seferinde aralarından birini otlağın sulh ve selameti uğruna aslanların ocağına atmış... Aslanlar da fazlaca ter dökmeden, savaşmadan emek harcamadan beslenmelerini sürdürmüşler, semirdikçe semirmişler.


Sonra bir gün tilki gelmez olmuş. Doğrudan aslanların kendileri gelir olmuşlar. Öyle uzun boylu konuşmaya bile gerek duymadan, gizlerinin kestiğini, canlarının istediğini alıp alıp gitmeye başlamışlar.


Zira otlakların arasında iyice seyrelmiş olan öküzlerin kıç kıça vererek savunma hattı oluşturacak sayıları bile kalmamış, seyreldikçe seyrelmişler, tek tük kalmışlar. Aralarından ne zaman birilerini alıp giderse aslanlar, oturuşup şöyle söyleşirlermiş:


"Ne olduysa sarı öküzü verdikten sonra oldu. Her şey sarı öküzü kurban vermekle başladı. Keşke sarı öküzü vermeseydik."


Ama ne yazık ki, iş işten geçmiş, atı alan Üsküdar’ı tutmuştu!

Öküzlük böyle bir şey olsa gerek!

Bir yerde örgütlenmeye çalışanların karşısına şu partinin dili uzun, şu örgütün duruşu fazla dik, almayalım gibi gerekçeler üretenlere ithaf olunur.

Verin sarı öküzü, sivri dillidir!

Verin kara öküzü, ne öyle alımlı çalımlı duruşlu!

Nasıl olsa, sıra sonunda size de gelir!

Sırası gelen de sanırım milli birlik sürecinin sonu olacak…

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..