Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Rumikorman (Korman Türkmen)

http://blog.milliyet.com.tr/rumi

20 Aralık '06

 
Kategori
Felsefe
 

Ölüm ve kıyamet

Ölüm ve kıyamet
 

Evrenin oluşum ve gelişimini incelediğimizde, maddenin sürekli değişim içinde olduğunu, yıldızların, güneşin, dünyanın ve insanların ergeç öleceği yada yok olacağı bir gerçektir. Sonuçta hiç bir şey kalıcı değildir ve sonsuz kozmik alemde akar gider. Madde maddeye etki yapar, nesnelerde böyle büyür ve gelişirler, daha sonra kozmik evrende yeniden varolurlar.

Ölüm ve kıyamet ise gerçektir ve kaçınılmazdır. Fakat asla bir son değil, tam tersine bir başlangıçtır. Lucretius, Dünya'nın da ölüme mahkûm olduğunu söylüyordu, fakat çağdaş düşünürler kadar karamsar değildi. Lucretius’a göre, nesnelerin ölümü, son değil, tam tersine bir başlangıçtı. Ona göre var oluştaki sürekliliğin, yaşamdaki kesintisizliğin bir ifadesiydi: Bir şiirinde şöyle yazıyordu: “Bir zamanlar bizi oluşturan tohumlar, ölümle birlikte, kanatlanıp uçarlar. Kimi toprağa karışır, kimi toz zerrecikleri gibi havalarda dolaşır. Ama bunlar yitik değil, parçalanmıştır ve unufaktır. Yaşam sürer gider, çünkü ölen madde değil de candır”.

Lucretius'un bu dizeleri evrenin tek değişmez yasasını gözler önüne sermektedir: yaşamın milyarlarca yıldır kesintisiz sürdüğü gerçeği. Lucretius'un dile getirdiği başka gerçekler de var. Mesela, düşüncelerini inceleyince evreni oluşturan gezegenler, yıldızlar ve yıldız sistemleri içinde insana düşünen yaratıklara özel bir önem verdiğini görüyorsunuz. Sanki çağdaş, bir inancı dile getiriyor ve "kıyamet" gününden sonra bile bilimin katkılarıyla, insan yaşamının süreceği inancını bildiriyor.

Dünyanın sonunu getirecek doğal afetler de malesef kaçınılmazdır ve insanların artan ölçüde enerjiye ihtiyaç duydukları, kaynağı ne olursa olsun bu enerjinin kullanılması ile de çevreyi tehdit ettiği bilinen bir gerçektir.

Enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılan fosil yakıtlarının havadaki karbon dioksit yoğunluğunu artırdığı, yoğunluğun belli bir düzeyin altında tutulması gerektiği biliniyor. Bilim adamları, yerküresi ısısının 5-10 derece santigrad yükselmesinin bile ölümcül tehlikeler getireceği yönünde hemfikirlerdir. Yerküresi ısısında meydana gelebilecek böylesi geçici bir yükselmenin bile Kuzey ve Güney kutuplarındaki buzulları çözeceği ve dünyadaki su düzeyinin 100-120 metre yükseleceğini ve dünyanın çok büyük bölümünün sular altında kalacağını bildiriyorlar. Kıyamet Günü'nü başka doğal afetler de olacaktır. Yer sarsıntıları, yanardağ patlamaları ve gelgit dalgalarının, yeryüzünü oluşturan tabakaların hareketinden kaynaklandığı biliniyor. Her biri yüzlerce kilometre kalınlığında ve milyonlarca kilometre kare alanında olan bu tabakaların, yılda 4 santimetre hızla yer değiştirdikleri de saptanmıştır.

Maya Uygarlığı kahinlik, astronomi ve astroloji üzerinde çok gelişmiş bir uygarlıktı. Maya tabletleri (Maya takviminde) bu tufanın çok yakın bir gelecekte olacağı insanlara bildirilmiştir. Yıl olarak ise çok yakın bir gelecek bildirilmekte: 21 Aralık 2012... Fakat 2012 yılı ve sonrası insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak, bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak. Yani Mayalılar bu yıldan sonra insanlığın artık gelişeceğini ve uzay çağına gireceğini bize bildirmişlerdir. Nitekim, buzların erimesi ile de ortaya gizli Atlantis bilgileri’nin çıkması ile de teknoloji daha da gelişecek ve eski uygarlıklar gibi insanlık tekrar en üst seviyeye çıkabilecektir.

 
Toplam blog
: 81
: 9709
Kayıt tarihi
: 01.12.06
 
 

1968 Ankara doğumluyum. Selçuk Üniversitesi, Doğu Dilleri ve Edebiyatı, Fars Dili ve Edebiyatı Bilim..