Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ölümün düşündürdükleri...

Ölümün düşündürdükleri...
 

‘İnanamıyorum, çok sevgili Genel Müdür Yardımcımız bugün vefat etmiş. Sabah Pınar’ın ettiği telefonla öğrendim ve şoke oldum. Boğazım düğümlendi, dünya durdu sanki o anda... Dağ gibi, heybetli, dimdik duran Ercan Bey birdenbire nasıl ölebilir? Mis gibi parfümü hala burnumda oysa ki...

Hayat bu işte, aslında ta kendisi, ama biz göremeyecek kadar körüz... Bekler mi ölüm seni; dünya işleri nedir ki?

Tamamlamak istediği bir sürü şeyi vardır eminim, bilebilir miydi bugün öleceğini, arkasında eşini, doğmamış çocuğunu ve bu kadar gözü yaşlı insan bırakacağını... İnsanın ne zaman öleceğini kestirememesi ne kadar acı, bir de üstüne üstlük bu durumu hiç umursamadan yaşamamız; sanki son kullanma tarihimiz belli!

Yaşamın boş olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum, her saniyenin tadını çıkarmak, yarın ölecekmişiz gibi yaşamak lazım diye boşuna demiyorlar. Oysa son zamanlarda bu ilkeleri iyice benimsemiştim, ama bugün içim o kadar acıdı ki, içime işledi sanki.

Israrla inanamıyorum ben; yediremiyor, konduramıyor, hazmedemiyorum sevdiklerime ölümü; doğmak kadar doğal bir şey oysa ölüm, peki bu kadar uzak tutmak niye, her an yanı başımızda değil mi? Ben hiç umursamıyormuşum o halde, kabullenebilseydim de böyle oturur muydu şaşkınlığı yüreğime?

Şu an hastanedeyim ve gözümün iliştiği her şey anlamsız geliyor bana, sudan çıkmış balık gibi hissediyorum kendimi adeta.’

Çarşamba günü izinliydim, sabah bu haberi alınca o kadar üzüldüm ki, hastanede sıra beklerken şiddetle yazmak istedim, içimdekileri kâğıda aktaramazsam çatlayacaktım sanki! Günlüğüme de yazmak istedim ama yapamadım, bilgisayarımın başına oturdum ama klavyem de üzgündü, keyfi yoktu... O yüzden ancak yazabiliyorum.

Şirkete gittiğimde çoğu insan çoktan normal, sıradan hayatına dönmüştü ya da öyle görünüyorlardı, bilemiyorum. Masam tam koridora baktığından, sanki yine oradan geçecekmiş gibi geldi; hatta geçti sanki sabah onu görür gibi oldum, ama başkasıymış!

Bu olayın bende bu kadar etki yaratması; 38 yaşında, genç, saygılı, güler yüzlü, samimi, mutevazı, babacan bir ağabeyimi kaybetmemdi kesinlikle, ama sanki gözden kaçırdıklarımla da yüzleştim, bu bana iyi bir ders oldu... Hayat; aile, iş, sosyal yaşam, kariyer, teknoloji arasına sıkışmış bir halde; hayatın, var olmamızın, dünyaya geliş amacımızın dışında bir yerlerde yaşadığımızı fark ettirdi, tabi ki daha önce de farkındaydım ama ataletimi yenemiyordum sanırım...

Bu durumu sizlerle paylaşmamın iki önemli nedeni var; birincisi, Sevgili Ercan Bey’in şu anda en çok ihtiyacı olan şey dua, ne kadar çok kişi okursa o kadar rahat eder, lütfen dualarınız esirgemeyin. İkincisi de, herkesin bu tür olaylardan feyiz alması, oturup hayatlarını gözden geçirmesi gerektiğini düşünmem yüzünden. Ve her yeni güne başladığımızda, sabah uyanabildiğimiz için şükretmemiz gerektiği.

Herkesin, var oluş amacını hatırlaması/kaybetmemesi dileğiyle.

Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 20
: 2010
Kayıt tarihi
: 07.02.07
 
 

İstanbul'da yaşıyorum. Mimari Restorasyon mezunuyum. Uzun zamandır doğal, tarihsel ve kültürel ko..