Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '12

 
Kategori
Futbol
 

Olympique Marseille Fenerbahçe Maçı Analizi

Olympique Marseille Fenerbahçe Maçı  Analizi
 

UEFA Avrupa Ligi C grubunda Marsilya ile deplasmanda karşılaşacak olan Fenerbahçe,son çalışmasını maçın oynanacağı Veledrom Stadı'nda yaptı.Veledrom Stadı'nın üzerinin kapatılması için süren inşaat çalışmaları nedeniyle 60 bin seyirci kapasiteli stadın kapasitesinin altında 42 bin seyirciye hizmet verecek olması da temsilcimiz için avantaj teşkil ediyor.İlk 4 maç sonunda topladığı 10 puanla grubunda lider olan temsilcimizde tek hedef bu zor deplasmandan en az 1 puanla dönerek grubunu lider bitirerek,bir üst tura çıkmak.

Saat 22:05'te başlayacak maçta İngiliz Martin Atkinson düdük öttürecek.Marsilya maçına teknik direktör Aykut Kocaman 'ın Eskişehirspor maçının kadrosunu sahaya sürmesi bekleniyor...


1992 yılında oynanan ve ilk kez ''Şampiyonlar Ligi (Champions League) statüsü adı altında düzenlenen turnuvada,tarihinde İtalyan devi Ac Milan'ı,ünlü İsviçreli hakem Kurt Röthlisberger'in yönettiği maçta 44.dakikada siyahi incisi Basile Boli 'nin attığı tek golle devirerek,tarihinde ilk kez ve aynı zamanda bu kupayı müzesine götüren ilk ve tek Fransız temsilcisi olan Olympique Marseille,tarihini adeta mumla arıyor dersek hiç de abartmış sayılmayız sevgili futbolseverler. Gerçi o final maçı sonrasında UEFA'nın aldığı duyumlar doğrultusunda Fransız takımının bazı oyuncularının  doping'e karıştıkları doğrultusunda başlatılan soruşturmada, Fransız takımının başkanı olan ve aynı zamanda da Fransa'nın tanınmış politikacılarından olan Bernard Tapie'nin yürütülen soruşturmada aklanması hadisesinin yanında her ne kadar İtalyan takımı Milan'ın yöneticileri çok çabalasalar da bunu kanıtlayamamışlar ve en azından maçın tekrarının bile düşünüldüğü bu ilk,şaibeli Şampiyonlar Ligi finalini Marsilya'ya vermişlerdi.

Gerek ülke futbolunda olsun gerekse de kulüp bazındaki başarılarını Afrika'da daha önce hüküm sürdüğü sömürgelerine ve borçlu olsa da o zaman ki Şampiyonlar Ligi'ne katılan takım sayısının 8 (sadece 2 grup vardı)olduğunu da düşündüğümüzde elbette ki bu yazdıklarımız 2012 yılının Kasım ayının 22'sinde oynanacak olan bu maçı pek de ilgilendirmediğini de düşünenler olacaktır.Olabilir bizim işimiz sadece bilgilendirmek ve futbolda nostalji yapmanın yanı sıra o zamanki devirle şimdiki zaman arasında futbolumuzda ne kadar bariz gözle görülür bir ilerlemenin olduğu gerçeğini aktarmaktır.
Önceki turlarda temsilcimiz Eskişehirspor 'un Fransa'da şampiyonluğa oynayan takımlar arasında her zaman futbolseverlerin adını rahatlıkla ilk 3'te veya direkt sayabileceği bu takımı nasıl elinden kaçırdığına şahit olmuştuk.

Fenerbahçe'nin de ilk maçta Şükrü Saraçoğlu'nda oynanan ve maçı oyunun son bölümlerinde yediği gollerle maçı rakibine nasıl hediye ettiğini de gördük. Aslında Aykut Kocaman önderliğindeki sarı-lacivertliler için Fransız takımının gruplarında bulunması aslında bulunmaz bir Hint kumaşı.Sarı-lacivertliler için bu grup eğer vizyonunu dünyaya kabullendirmek adına ölçü olamaz,olmamalıdır da zaten ancak 2.turdan itibaren oynayacağı maçları tüm sarı-lacivertlilere gönül veren taraftarların keyifle izlemeleri için bu maçı bir kriter olarak değerlendirdiğimizde ağır basan tarafın Fenerbahçe olduğunu söyleyebiliriz. Fransız takımının bu maçta daha çok puana ihtiyaç duyuyor olması sarı kanaryanın da en büyük avantajı.

Zaten Aykut Kocaman önderliğindeki Fenerbahçe'nin gol yollarında çok etkili ayaklarının olması ki bunların başında yeniden eski parlak günlerine dönüş sinyalleri veren Sow ve bu senenin en fazla ses getiren transferlerinden ve tribünlerin sevgilisi Kuyt'un ve her ne kadar şu zamana dek oynadığı futbolla henüz daha gerçek kimliğini ortaya koyamasa da- Juventus'dan geldi malumunuz- Milos Krasic'in devreye girmesinin bile fazlasıyla yetebileceği bu önemli maçta ayrıca rakibin de çabuk gol bulma endişesinin getireceği şuursuzca saldırma ihtimalinin de bir hayli fazla olduğunu hesap edersek Fenerbahçe'nin  çok rahat gol ya da goller bulmaması için hiç bir neden göremiyoruz...

Marsilya'ya aslında bir nevi de turistik seyehata çıkabilecek diyebileceğimiz temsilcimiz için deniz ürünleriyle zengin olan ve aynı zamanda dünyanın en kaliteli kiremitlerinin üretildiği bu güzide şehirde ki abartmaları ile tanınan Marsilyalılar tarafından "Dünya'nın en güzel şehri" olduğu da söylenmesine rağmen bugün Marsilya artık  Fransa'nın en kalabalık varoşlarından birine de sahiptir.Sosyetik tatil beldeleri Cannes, Nice, St.Tropez'e yakın olmasına rağmen Güney Fransa'ya indiğimizde Kuzey Afrikalı kökenlilerin çoğunlukta olduğu 1.5 milyondan fazla çok çeşitli etnik nüfusuyla adeta bir metropolü andırmaktadır.

Alexandre Dumas'ın romanı ''Monte Kristo Kontu''yla üne kavuşan ''Chateau d'lf' " şehrin en güzel manzaralarından birine sahip.1524 yılında inşa edilen devasa şato ,17.yüzyılda devlet hapishanesine dönüştürülmüş. Lavanta tarlalarıyla çevrili Marsilya, ayrıca etrafı dağlarla çevrili muazzam bir liman görünümüne de sahip.Ve en son olarak da ''Port de Commerce'' limanından ünlü Korsika Adası'na günlük turlar düzenlenmekte...


Ülkemiz gündemini aylarca belki de yıllarca meşgul eden şike davasının bir benzeri de yıllar önce İtalya'da yaşanmıştı hiç şüphesiz ki!AS Monaco'yı tarihinde ilk kez UEFA Şampiyonlar Ligi Final oynattıktan sonra 2006 yılında yaşanan şike skandalı sonrası ikinci lige düşürülen Juventus'un başına geçerek yaşayan ve takımı tekrar Serie A'ya çıkarttıktan sonra görevinden ayrılan Fransızların unutulmaz orta saha oyuncularından Didier Deschamps, 2009-2010 sezonunda göreve getirildiği Marsilya'yı ligin bitimine 2 hafta kala şampiyon yaparak kariyerinde ikinci büyük başarısını elde etti.

Ayrıca Fransa'nın kendi evinde düzenlediği 1998 FIFA Dünya Şampiyonası'nda finalde Brezilya'yı yendiği maçta da kaptan olarak görev almıştı. Buna karşın 1988-89 ve 1995-96 yıllarında Fenerbahçe ile Türkiye Süper Lig şampiyonluğu yaşarken futbol hayatında formasını giydiği  Sakaryaspor, Fenerbahçe ve İstanbulspor formalarıyla 200 gol bulduktan sonra ve 2000 yılında futbolu bıraktıktan sonra ilk teknik direktörlük görevine İstanbulspor'da başlayan ve 2010-2011 sezonunda göreve getirildiği takımının başında en fazla galip gelen teknik direktör olma ünvanını yakalayan Aykut Kocaman, aynı sezon elde ettiği yüzde 76.9'luk(30galibiyet,5 beraberlik,4 mağlubiyet) bir galibiyet oranıyla 1995-1996 yılında Fenerbahçe'yi şampiyon yapan Carlos Alberto Perreira'nın galibiyet oranını geçerek kariyerine iyi bir başlangıç yapmıştı.


Aykut Kocaman'ın bu başarılarının devamını Avrupa'ya da taşıyacağına yürekten inanıyoruz ve bugün bunun miadı olması temennisiyle.Eskişehirspor maçında yaşananlarla ilgili de demeç veren Teknik Direktör Aykut Kocaman,''Eskişehir'de malum konuyla ilgili olarak büyük tepkilere itirazlarımızı devam ettirmemiz gerekiyor,haklıysanız.Kural dışı bir şey yapılırsa ceza çekilir''.Ve Caner Erkin'in atılması sonrası tepki koymasıyla ilgili olarak da ''Lan''kelimesi hakaret kelimesi küfür olarak kabul edilen bir şey değil.Kaba bir kelime Bu sözcükten dolayı bir futbolcu atılamaz,atılmamalı.Ancak olayın ikinci kısmı var.Bunu daha sonradan öğrendik.Oyuncu böyle bir şey söylememiş.Bu sözcükten dolayı hiçbir oyuncunun atılmaması gerekir''. Aslında buna benzer bir olay 2010 Dünya Afrika Futbol Şampiyonası'nda Fransa-Meksika maçının devre arasında teknik direktör Domenech'e küfür ettiği -sadece küfürle sınırlı kalsa iyi otoriteye de cephe alma var-üzere çıkan söylentiler nedeniyle Milli Takımın kampından gönderilen Fenerbahçe'nin unutulmaz golcülerinden Anelka'nın başına gelmiş ve Fransa Futbol Federasyonu tarafından kendisine 18 maçlık ceza verilmişti.


Neden Anelka örneğini verdik?Gerçi diyeceksiniz ki burada kendi hocasına bir baş kaldırma hadisesi var,ikisi de farklı da değerlendirilebilir diyeceksiniz. Kuşkusuz  şu soruyu rahatlıkla sorabiliriz ki  Fransa'da uygulanmış olan bu hadisenin yaptırımı   bizde ne kadar tolerans görürdü? Bu sorunun yanıtını siz değerli blog okurlarına bırakıyorum.


Bir küçük not daha ekleyerek yazımızı tamamlayalım.2005-2006 sezonunda giydiği Fenerbahçe formasıyla 39 maçta atmış olduğu 14 golden en ilgincini belki de Konya'da eliyle atarak ülkemizde de bir Maradona vakaası yaşatarak-tasvip etsek de etmesek de -gündem yaratabilmiş olan Nicolas Anelka'yı umarız Moussa Sow bu gece -belki eliyle olmasa da- atacağı gollerle...


Yorum:  Erdem Dinseven


Foto:
http://www.samanyoluhaber.com/spor/Marsilya---Fenerbahce-maci-hangi-kanalda/886598/ 

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..