Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '10

 
Kategori
Futbol
 

Önce vatan, sonra Fenerbahçe

Önce vatan, sonra Fenerbahçe
 

Çanakkale Savaşlarında şehit olan Fenerbahçeliler


Bu Fenerbahçe'ye dikkat!...

Balkan Savaşı, Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'ndan çok sayıda şehit vererek geçen Türk futbolu, nihayet Cumhuriyetine kavuşmuştu... Bu dönemin Fenerbahçe kadrosuna dikkat edin. Çünkü kadrosundaki tüm futbolcular yüksek tahsilliydi ve birçoğu lisan biliyordu...

Önce vatan savunması sonra Fener müdaafası
Trak... Trak... Trak... Silah sesleri geliyordu Harb-i Umumi'den...Mülazım-ı evvel Arif; biraz geç kalmış insanların aceleciliği içinde, atının eğerini son kez gözden geçiriyordu. Yolu uzundu... Bir ara, cepheden gelen top seslerine kulak verdi, sonra çevresindekilere "Selâmetle kalın" diyerek; atına mahmuz vurdu. Mülazım-ı evvel Arif; Çanakkale'de vatanını, İstanbul'da ise Fenerbahçe'yi müdafaa ediyordu. Sarı-lacivertli kulübün sağbekiydi... Fenerbahçe olmadan Arif, Arif olmadan Fenerbahçe olmazdı. Savaş çıkıp cepheye gönderilince; takımından ayrı kalmaya gönlü razı olmamıştı. [B]Cepheye koşan tüm askerler için parola "Önce vatan" dı ama, Arif için "Sonra, Fenerbahçe" vardı... [/B] Takımını yalnız bırakmak istemiyordu. Bu yüzden de, kendisi ya da kulüp yöneticileri, kumandanından izin alıyor, cepheden cuma ligine koşuyordu. O hafta ise, Fenerbahçe-Galatasaray mücadelesi vardı. Burada, Çanakkale geçilmez... Orada, yine İstanbul'da Arif hiç geçilmez. Mülazım-ı evvel Arif, ezeli rekabet cephesindeki görevine yetişmeliydi. Dağ, dere, tepe demeden, 26 saat at sürecek ve bugün Fenerbahçe Stadı'nın bulunduğu papazın bağına yetişecekti. Tutmayın onu, yolu uzun.

ARİF, SEZONUN İLK DERBİSİNDE...

Arif dörtnala, 1917 - 1918 sezonunun ilk büyük derbisine, Fenerbahçe-Galatasaray maçına yetişmeye koşuyordu. Ama, 21 Aralık 1917'deki bu maça gitmeye çalışan, yalnız kendisi değildi. Fenerbahçe kaptanı Galip de, Kırklareli'nden İstanbul'a doğru at koşturuyordu... Çanakkale'den Fikirtepe Uçaksavar Bataryası'na tayin olan Ethem ise, daha önceden kulübe varmıştı. Arif ve Galip, uzun at yolculuğunun yorgunluğunu atamadan, sahaya çıktılar. Ama, ne yazık ki, maçı 3 - 2 kaybettiler. İki futbolcunun tekrar cepheye dönmeleri, hazin olmuştu. Fenerbahçe kaptanı Galip (Kulaksızoğlu), daha sonra savaş sırasında yaralanıp İstanbul'a gönderilmiş, bir daha cepheye gitmemişti. Arif (Emirzâde) ise, cepheden sahaya, sahadan cepheye koşturmaya daha uzun bir süre devam edecekti. Doğaldır ki, her maça yetişemiyordu... Ama, iddialı maçların hiçbirisini kaçırmıyordu. Hele hele, ezelî rekabet maçlarını asla...

Fenerbahçe Kulübü, 1919 - 20 sezonuna iddialı girmek istiyordu. Bunun için, ilk kez sahaya çıkacakları İdmanyurdu maçında, sağbekleri Arif'in mutlaka oynamasını istiyorlardı. Kumandanlıktan özel izin alarak, Arif'in oynamasını sağlama almışlardı. O mutlaka gelmeliydi, gelecekti... SAVUNMANIN BELKEMİĞİ Arif gerçekten de, Fener defansının vazgeçilmez adamıydı...

Onun nasıl bir futbolcu olduğunu anlamak için, eski Fenerbahçeli futbolculardan Sedat Taylan'ın 1944 yılında yayınladığı, "Fenerbahçe'den Hatıralar" adlı kitabına bir göz atalım: "Arif, çok eskiden Fenerbahçe takımında, müteaddit defalar tekdirle seyretmiştim. O zaman, Fenerbahçe müdafaasının belkemiği vaziyetindeydi.Zayıf fakat çok çetin, gözü pek bir oyuncuydu. Sert, fakat faulsüz oynardı."Maç sırasında asabî olan Arif, maç bitiminde sakin ve nazik bir genç olurdu..."

Evet, daha önce de söyledik... Fenerbahçe, 1919 - 20 sezonunun ilk maçı olan İdmanyurdu mücadelesi için, Papazın bağında Arif'i bekliyordu... O gelmeliydi, gelecektir, gelir... Fakat, onun yerine, kara haber geldi: "Arif, tam kalbine yediği bir kurşunla, şehit oldu." Olmaz... Olamaz... Olmamalı...

Fenerbahçeliler, bir anda mateme boğuldu. Herkes birbirine sarılıp ağlıyor, Türk futbolunun yetiştirdiği en gerçek kahramanının kaybına kahroluyordu... Hüzün, dalga dalga tüm İstanbul'a yayılmıştı. Ancak, maç oynanmalıydı... Fenerbahçeli yöneticiler, santra çizgisinin başladığı yerdeki sahanın kenarına bir sandalye koydular ve üzerine Arif'in 2 numaralı formasını astılar. Takım, sahaya 10 kişi çıkmıştı... Ama, Fenerbahçe eksik değildi. Saha kenarındaki sandalyede asılı duran forma, Arif'i sahaya sürmüş gibiydi. Sanki, rakibin ataklarını, hâlâ o durduruyordu. Fenerbahçe, kahramanının huzur içinde toprakta yatması için, o denli coşkulu oynadı ki, rakibi İdmanyurdu'nu tarihinin en farklı skoru ile yendi: 11-1. O günden bu yana, o rekor hâlâ kırılamadı. Fenerbahçeli tüm futbolcular, bu galibiyet sonrasında hep birlikte 2 numaralı formanın önünde tazim duruşuna geçerek, "Ruhun şad olsun Arif" dediler. Ve, bugünkü karşılığı ile o dönemin kulüp genel sekreteri olan Fenerbahçe 1. Katibi Ömer Nazıma, Arif için bir ağıt yakıyordu: "Azim sebat, metanet, işte bu... Futbolu can etmişti şahsında. Ey arkadaş... Kimdir bu? Şehit Arif'imiz karşında Dur ve ağla, elin bağla yanında. En mukaddes şehittir bu... Öldürdüler, vazifesi başında, Ah Fener... Ne acıklı haldir bu..." Fenerbahçe Kulübü'nün şehit Arif'in ruhuna okuttuğu mevlüt tam anlamıyla olay olmuştu. Mevlüt sırasında kulüp binası dolup taşmıştı... Herkes ağlıyordu. Arif (Emirzade), yüzbaşı rütbesi ile şehit olmuştu. Yüksek mühendislik eğitimi görmüştü ve Fransızca biliyordu. Arif'in sağlığında Fenerbahçe genç takımında oynayan Sedat Taylan, "Biz Fenerbahçeliler" adı ile yazdığı anılarında, bu şehit futbolcuyu da anlatır.

1965 tarihli kitaptan aynen aktarıyoruz: DEVRİNİN EN BİLGİLİ FUTBOLCUSU... "Arif, Fenerbahçe Kulübü'nün kuruluşundan itibaren oynayan futbolculardan biriydi. Birinci Dünya Savaşı'nda vatanî vazifeye çağrılıncaya kadar, Fenerbahçe takımında defansın belkemiği olarak sağbek oynadı." Ortadan biraz yüksek boylu, futbola elverişli bir cüsseye sahip, sağlam bir gençti... Saçlarını, alabruz kestirirdi. Yuvarlak yüzlü, çenesinin sağında büyükçe bir beni vardı. Sakin bir yaradılışı olmasına karşın, oyun sırasında hırslı olur ve gözünü budaktan ayırmazdı. Aynı zamanda, devrinin en bilgili futbolcularından biriydi." Sedat Taylan'ın kitabında bundan başka bilgi yok...

İşin tuhafı, dünyada eşi - emsali görülmeyen Arif olayı; ne yazık ki belgelere geniş ölçüde yansımamış... Hakkında topluca bir bilgi yok... Birkaç paragraf halinde çeşitli kitaplara yayılmış bilgiler için, 50'ye yakın eseri, didik didik etmek zorunda kaldık.Anlayacağınız; dünya futbol tarihine bile altın harflerle geçebilecek önemdeki şehit Arif olayını, vurdumduymazlığımız sayesinde geçmişin derinliklerine gömmüşüz... Savaşı bırakıp sahaya giren, sahayı bırakıp savaşa dönen dünyanın en ilginç futbolcusunun Türk olduğundan haberimiz yok.Ne yazık!Üniversite mezunu futbolcular, birer birer şehit düşüyor!Yurtsever Türk futbolcularının, gönüllü olarak cepheye koşunca, kulüpleri, çok büyük ölçüde güç kaybına girdi. Bu üzücü gelişmeyi bir de, "Türksever" dergisinin, 1930 yılında yayınladığı 20 haftalık dizisinden okuyalım: [I]"Harbin o acı, yürekleri yakıcı faaliyetleri başladı... Bunu anlıyoruz. İlk ağızda, Galatasaray'dan kaleci Hamdi, Hasnun Galip, ikinci takımdan Halit Çanakkale'de şehit düşmüştü. Beşiktaş'tan da Şair Kazım, Asım, Rıdvan Beylerin de, aynı cephede şehit oldukları haberi geldi. Aşağı yukarı bütün spor kulüpleri boşalıyordu. Kafkas Cephesi'nde de Galatasaraylı futbolculardan Abdurrahman Robenson, Beşiktaşlı Doktor Ali, Doktor Mehmet, Muallim Sadi Beyler'in öldüklerini duyduk. Bu ne felaketti!...Yukarıda yer alan şehitler listesindeki doktor, muallim sıfatlarına bakıp, bunların idareci olduklarını sanmayın... O dönemlerde, bütün futbolcular yüksek tahsilli, iyi meslekli ve lisan bilen insanlardı.

Bu konuda çok belirgin bir fikir verebilmek için, Fenerbahçe'nin 1923 yılındaki kadrosunun eğitim durumunu vermemiz yeter...
Çünkü kadrodaki tüm futbolcular, yüksek tahsilliydi. İşte inanılmaz kadro: KALECİ: Şekip : Güzel Sanatlar Mezunu SAVUNMA: Cafer : Eczacılık Fakültesi İsmet : Tıp Fakültesi Hasan Kamil : Michigan Üniversitesi ORTA SAHA: Fahir : Fen Fakültesi İsmet :Tıp Fakültesi Kadri :Ticari İlimler Ragıp : Ziraat Fakültesi FORVET: Zeki Rıza : Veteriner Fakültesi Alaaddin : Güzel Sanatlar Sabih : Tıp Fakültesi Bedri : Diş Hekimliği Ömer : Hieldberg Üniversitesi Fenerbahçe, Osmanlı İmparatorluğu'nun "Hasta adam" ilan edildiği dönemlerde kurulması sonrasındaki Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşları ve Birinci Dünya Savaşları ile bir imtihan vermek zorundaydı. İmtihan vatanı korumaktı.

Fenerbahçe'nin verilen ilk kuruluş tüzüğü 1913 yılına aittir. Fenerbahçe'nin Müze Kurulu Başkanı sayın Dr.Sertaç Kayserilioğlu bilinmeyen bu ilk tüzüğü bir kitapçı sahafında görmüş ve hemen satın alarak kulübe kazandırmıştı. Tüzük 35 maddeden oluşuyordu. Tüzüğün ikinci maddesi gençleri askere hazırlamakla ilgiliydi.
Madde gençlerin vücut olarak, fikir olarak, vatanın korunması, kollanması, zorluklara karşı alıştırmak amacını güdüyordu. Fenerbahçeliler günün şartları altında vatan ve bayrak mücadelesi için daha o zamanlarda kararlarını vermişlerdi. Çanakkale'de şehit düşen Fenerbahçeliler Birinci Dünya Savaşı'nda Fenerbahçeliler yurttaşlarını, vatanlarını, bayraklarını ve özgürlüklerini korumak için cephede de büyük bir mücadele içerisine girmişlerdi. Birinci Dünya Savaşı'nda Hava Üsteğmen Sadık Bey Taberiye Gölü'nde, Piyade Teğmen Nurettin Bey, subay adayı Halim Bey, Piyade Teğmen Haldun Bey ile subay adayı Kemal Bey destan yazdığımız Çanakkale'de şehit düşen Fenerbahçeli üyeler ve futbolculardı. Ayrıca Yelkenci Deniz Teğmen Sabri Bey ile atlet M. Münir Bey farklı cephelerde şehit düşmüş diğer Fenerbahçelilerdi… Arif Bey -Bor Ovası Nurettin Fikirtepe Bataryası Halim Fikirtepe Bataryası Kemal - Zeki Çanakkale Savaşı Hüsnü Çanakkale Savaşı Neşet Çanakkale Savaşı Refik Bey Kulüp Binasında Mustafa Bey Kulüp Binasında Ethem (Bellisan) Erenköy Bataryası Haldun Fenerbahçe – da şehit olan diğer Fenerbahçeli futbolcu ve üyeler olarak, şanlı tarihte ölümsüz olarak yerlerini almışlardır. Birinci Dünya Savaşı bitmişti ama Türk yurdu emperyalistler tarafından işgal edilip, bölünüp, parçalanmak isteniyordu. Emperyalistler 1918 yılından itibaren güzel ülkemizi yavaş yavaş ele geçirmeye başladılar. Halkımız büyük bir üzüntü içinde bu olan biteni izliyordu. Ancak bu olan bitenleri izlemeyenler de vardı.

Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Atatürk, 1919'da Samsun'a çıkarak Anadolu ateşini yaktı. Peki o sıralar Fenerbahçeliler ne yapıyordu?
Sarı lacivertliler önce futbol sahasında işgal gücü takımlarını bir bir yenip halka moral veriyorlardı. Sonrasında ise sahadaki mücadele cepheye de sıçradı. Fenerbahçeliler yurdun çeşitli bölgelerinde milli mücadeleye katılıp vatanlarını kurtarabilmek için düşmanla çarpışıyorlardı. Fenerbahçe’de Kurbağalı Dere'de bulunan kulüp binasında hummalı bir çalışma yürütülüyordu. Binanın alt katında toplanan silah ve cephane, Anadolu'ya motorlarla sevk ediliyordu. Ayrıca Fenerbahçeli sporcular da gizlice Anadolu’ya geçip vatan savunmasındaki yerlerini alıyorlardı. Fenerbahçeliler vatan işgal edildiğinde toplanarak çeşitli kararlar almışlardı. Bunlar işgalcilerin askerleriyle maçlar yapıp, galip gelerek halka moral vermek, maçları mümkün olduğu kadar geniş kitlelere yayarak seyirci toplamak ve halka milli mücadele ruhunu aşılamak. Bir karar da işgal gücü askerleriyle yapılan maçlarda mümkün olduğu kadar basından yararlanmaktı.

Açıkçası Fenerbahçeliler milli mücadele döneminde son derece planlı ve kararlı hareket etmişlerdi. Bir ara kulüp emperyalistler tarafından basılmış, iki Fenerbahçeli futbolcu şehit edilmişti. Tüm engellemelere karşın silahlar ve cephaneler Anadolu’ya ulaştırılmış, düşmana hiçbir şekilde ipucu verilmemişti. Tüm önlemlere rağmen kulüp işgalciler tarafından 70 gün kadar kapalı tutulmuştu. Milli mücadele döneminde 1919'da kulüp futbolcusu ve bir süre de başkanlık yapan Emirzade Arif Bey, Teğmen olarak görev yaptığı Bor Ovası’nda şehit düşmüştü. Bunu sivil havacı Cevat Hüsnü Bey ve Hava Üsteğmen Zeki Bey izledi. Cevat Bey Cakarta’da, Zeki Bey de İzmir’de vatanları uğruna şehit olmuşlardı.[/I] Harrington Kupası Fenerbahçeliler hem sahada hem cephede büyük bir mücadele içerisine girmişlerdi. 1923 Haziran ayında İstanbul işgal komutanı İngiliz General Harrington kendi adına bir futbol müsabakası düzenlemişti. İşgalciler bir türlü alt edemedikleri Fenerbahçe'yi yenip ülkelerine öyle dönmek istiyorlardı. General Harrington kendi adına düzenlediği kupayı alabilmek için neredeyse 6 ay boyunca bir futbol takımı oluşturmuş ve bu takımı antrenmanlar yaptırarak Fenerbahçe maçına hazırlamıştı. Cephede yenildikleri Türkleri hiç değilse, sahada yenip gururlarını kurtarmayı planlıyorlardı. Fakat Fenerbahçe maç günü aynı yurdun her tarafından düşmanı kovmak için canını dişine takmış kahramanlar gibi mücadele etmiş ve işgal gücü takımını sahada 2-1 yenerek tarihine altın harflerle "Şanlı Fenerbahçe" yi yazdırmıştı.

Fenerbahçe'nin Fahri Başkanı Şehzade Ömer Efendi de Milli Mücadeleyi destekliyordu
1920-1923 arası Fenerbahçe kulübünde fahri Başkanlık yapan Halife Abdülmecit'in oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi ile ilgili de Fenerbahçe'ye eleştiriler gelmiştir. Eleştiriyi yapanlar Saltanat ile Fenerbahçe arasında bir ilişki olduğunu iddia etmişlerdir. Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyet’i kurarken dış düşmanlar kadar içte de padişahlık ve halifelik makamlarıyla da mücadele etmişlerdi. Şehzade Ömer Efendi'nin bu anlamda Fenerbahçe başkanlığı kulüp için çelişkili görülmektedir. Ancak Şehzade Ömer Faruk Efendi Milli Mücadele döneminde saray politikalarının dışında, Kuvayı Milliye hareketine katılmak için saraydan gizlice Anadolu'ya geçtiği tarih kitaplarında yazılıdır. Ömer Faruk Efendi, İnebolu'ya ulaştığında Atatürk'e gönderdiği mesajda milli mücadele içinde basit bir er gibi savaşmak istediğini iletmişti. Ömer Faruk Efendi, Almanya'da Potsdam Askeri Akademisi'ni bitirdiğini ve Birinci Dünya Savaşı'nda Verdum cephesinde savaştığını da hemen eklemeliyiz. Şehzadenin Atatürk'e gönderdiği mesaja dönersek Mustafa Kemal kendisine yanıt olarak, İstanbul'a dönmesini ve orada mücadele etmesini uygun görmüştü. Cumhuriyet ilan edilince bütün Osmanlı mensuplarının sürgüne gönderilmesiyle "kurunun yanında yaş da yanmış" ve Ömer Faruk Efendi de Kahire'ye gönderilmişti. Vatan ve Fenerbahçe hasretiyle 45 yıl yaşadıktan sonra 1969'da vefat etmiştir. Ancak Kahire'deki mezarı bir süre sonra TBMM'nin izniyle sessizce Cağaloğlu'ndaki mezarlığa nakledilmiştir. Böylece Fenerbahçe Kulübü hakkında ortaya atılan olumsuz bir iddianın da çürütülmüş olduğu kanısındayım.

Fenerbahçe için Cumhuriyet çok önemlidir
Milli mücadelenin kazanılmasında ve Cumhuriyet'in kurulmasında Fenerbahçelilerin yadsınmaz bir emekleri vardır. Özetlemeye çalıştığımız Milli Mücadele döneminde şehitler veren, gaziler veren Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında "Ya İstiklal Ya Ölüm" parolasını kabul eden Fenerbahçe için Türkiye Cumhuriyeti çok ama çok önemli ve hassas bir konudur.
 
Toplam blog
: 39
: 1659
Kayıt tarihi
: 12.11.08
 
 

1973 doğumluyum, İstanbul'da ikamet etmekteyim. Özel sektörde görev yapmaktayım. Yaklaşık 5 yıldır..