Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '07

 
Kategori
Güncel
 

Oruç, deniz ve üstsüzler

Oruç, deniz ve üstsüzler
 

Antalya'da denize giren veya deniz kenarında vakit geçiren oruçlu vatandaşlar, müftülüğe telefonla sormuşlar:
- Efendim, deniz kenarındaki üstsüzlere bakmak orucu bozar mı?
-Oradan da, "niyetinizi halis tutun. Kalbinizi bozmazsanız orucunuz bozulmaz" diye cevap gelmiş.

Evet, üstsüzlere; hatta altsızlara bakmak orucu bozmaz. Fakat onun dışındaki başka bazı şeyleri bozabilir. Mesela, insandaki saf düşünceyi bozabilir. İnsanı, ahlaki kuralları ihlale zorlayabilir. Kişinin karakterine göre, taciz niyeti bile oluşturabilir. Duygularını ve algılarını farklı şeylerden arındırıp tek bir noktaya sabitleyebilir. Estetiğe çok düşkün olanlarda bile, estetik dışı çağrışımlar yapabilir. Dikkati dağıtabilir, huzur aramaya gidilen sahilden, gerilim yüklü olarak dönmeye sebep olabilir.

Belki bunları yazdım diye beni; "çağdaşlaşamamış, aklı bir yerlere takılıp kalmış, geri düşünceli birisi, " olarak nitelemeye kalkanlar çıkabilir. Onlara şunu söylemek isterim. Pornografiyi bir sektör haline getirip, üzerinden milyarlar kazanan ben değilim. En çağdaş ülkelerde bile itibardan hiç düşmeyen, tutana parmağını yalatan bu sektörle, hiç bir alakam yoktur... Eğer dünyada, yazdığım şeyler ve daha ötesi olmasaydı, bu sektöre el atanların şimdi, saçlarını yolmaları gerekirdi. Kadın erkek ilişkilerinin sınırsız tolerans gördüğü en uygar (!) ülkelerde bile insanlar, porno kanalı seyretmek için para ödüyorlar. Porno filmler bütün dünyada hala, seyrinden bıkılmayan tek yapım özelliğini koruyor.

Bu noktalarda, masumiyetten söz etmek için, "ne olmak gerekir, " tam bilemiyorum. İnsan; uygun ortamlarda hissettiklerini, hemen her gün içinde boğduğu bir veya bir kaç şeytanı, temiz kalmak için verdiği mücadeleyi nasıl inkar eder. Yoksa, erdemli, dürüst ve namuskar insanların, doğuştan hadım olduğunu varsayarak, işin içinden sıyrılmalı mıyız?

Duraklarda, otobüslerde, parklarda ve yol kenarlarında rastladığımız bazı, kız-erkek davranışlarına bakarak, kapalı kapılar ardında neler yaşanabildiğini de tahmin edebiliriz. O zaman, masa başından, "hangi devirde yaşıyoruz, senin kalbin bozuk, niyetin kötü" gibi salvoları atmadan önce bir düşünelim. Ortaya attığım fikirler kötü niyet veya hezeyansa o zaman; "çağdaş beyinlerin, kalbi sağlam, niyeti de halis olanlar "ın nikahsız cinselliği niçin, fikrin ötesine taşıyıp, uygulama haline getirdiklerinin cevabını da bulmalıyız.

Ramazan nihayet bir aydır, gelir geçer. Ya ondan sonrası? Sonra, deniz kenarına postu serip, akşama kadar üstsüz seyretmek mubah mı olacak? Hatta, kimin döktürdüğü bilinmeyen, " Güzele bakmak sevaptır." incisi (!) mucibince, bakanlar sevap mı kazanacak?

Batı dünyası, kadınla erkeği, evli ya da bekar oluşlarına bakmadan, karşılıklı rıza ile kurdukları her türlü ilişkide özgür bırakmıştır. Herkese, herkesi ikna edebilme hakkını da vermiştir. Bizim anladığımız ve kabullendiğimiz manadaki ahlaki normlar, bilhassa; orta ve alt sınıflarda çoktan tarih olmuştur. Taciz yoksa, her şey serbesttir ve zina diye bir suç ta yoktur. Yani, kadın erkek münasebetlerinde bir mubahlık söz konusudur. Herşeyin mubah olduğu bir ortamda, soyunuk veya giyinik olmak da önemli değildir. Belki de bu yüzden batılılar, açık saçık gezmekte bir beis görmüyorlar. Toplumsal kabulleriyle yasalarını uyumlu hale getirdikleri için, problemlerini de genellikle yargı kurumuna götürüyorlar. Ya biz ! Biz namusumuzun temizlenmesini mahkemeye bırakabiliyor muyuz? Her çeşit kadın erkek ilişkisine rıza gösterebiliyor muyuz? Bunun cevabının "hayır" olduğunu hepimiz biliyoruz.

Yani bizler, geleneksel ahlak anlayışımızla, "batılılar gibi" yaşamaya çalışıyoruz. Bu yüzden hayatlarımız, sürekli bir yerlerden su kaçırıyor. Gazetelerdeki kavga ve cinayet haberlerinin önemli bir kısmını, batılıların adını bile unuttuğu, "namus" meselesi oluşturuyor. Bizim yasalarımızda da zinanın bir cezası bulunmamaktadır. Fakat, beyinlerimizdeki cezası çok ağırdır. Hatta bazan ölümcüldür. Namusa bu kadar değer veren bizler, başka kadınları, en ince detayına kadar dikizleme hakkımızı saklı tutarız. Sanki bunun, ahlakımız, namusumuz ve şahsımız açısından hiç bir mahzuru yoktur. Fakat birileri bizden birini izlemeye kalkarsa, o zaman ortada; kesin, açık ve yakın bir mahzur vardır. Aynı zamanda bu, büyük bir ahlaksızlıktır.

Akıl karmaşasıyla, gelenek-yasa çatışmasının at başı gittiği ülkemizde, birilerinin çıkıp müftüye;"hocam üstsüze bakmak orucu bozar mı?" diye sorması şaşılası değildir. Çünkü vatandaş, sistemin yapısı gereği ortaya çıkan bu gerçekle, inançları arasında boğuşurken; ramazanda da olsa, önüne gelen fırsatı kaçırmak istemiyor. Daha doğrusu günahına ortak arıyor. Müftülükten, "bakmayın haramdır" diye haber gelse, sanki tövbe edip gözlerini mi kapayacak? Nerde!

Şans bu ya, oradan da, "bak, ama kalbini kavi tut!" cevabı geliyor. Nasıl olacaksa?...

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..