Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '07

 
Kategori
Güncel
 

Sonbahar

Sonbahar
 

Eylül, sonbaharın başlangıcıdır. Sonbahar ise, hazandır ve hüzün zamanıdır. İlkbaharla başlayan uyanışın, coşku ve canlanışın zirveye ulaştığı yazdan sonra, bir geriye dönüştür. Yeniden başlamak için ilk hale geliştir. Bu böyledir ama insanlar, sonbaharı neşeyle karşılamazlar. Mutlu yüzlerle gittikleri tatillerinden buruk ifadelerle dönerler. Sanki zamana ve mekana dokunarak her şeyi değiştiren el, onlara da değmiştir. Artık, hareketin yerini atalet, sevincin yerini hüzün, diriliğin yerini dinginlik almıştır.

Tabiatın o güzelim neşvesi kaybolmuş, her şey; kuru sarı bir renge bürünmüştür. Kuşlar cıvıldaşmaktan yorulmuş, ağustos böcekleri susmuştur. Olgun meyveler tutundukları ağacı terketmiş, çevre eski yeşil rengini kaybetmiştir. Dallardan kopan yapraklar, oradan oraya savrularak toprağa düşerken, artık doğa canlılığından arınmaktadır.

Ağaçlar arasında dolaşıp duran hafif rüzgar ise, bu tükenişin yasını tutmaktadır.

İşte sonbaharın insanı kederlendiren yanı burasıdır. Orada bir şeylerin sonu geliyordur. Çok sevdiğimiz bir filmin, kendimizi kaptırdığımız hoş bir anın, büyük mutluluklar yaşadığımız bir günün sonunun gelmesi gibi... Bitmesini istemediğimiz bir şeyin bitmesi gibi... Sevdiklerimizden veya sevdiğimiz şeylerden ayrılmak, birlikteliğin sonuna gelmiş olmak, bize hüzün verir. Sonbaharla beraber kaybettiklerimiz de... bize aynı şeyi yaşatır.

Artık kuşlar yavrularını yuvadan uçurmuş, karıncalar kışlık erzaklarını depolamış, arılar peteklerini balla doldurmuştur. Yaban hayvanları iyice beslenerek kendilerini kışa hazırlamıştır. Ağaçlar olgun tohumlarını toprağa bırakarak, yapraklarıyla üzerlerini örtmüştür. Gelecek ilkbahar için bütün hazırlıklar bitmiştir. Bundan sonra, yapılacak iş, görülecek hizmet kalmamıştır. Tabi ki bundan sonra, her şey durgunlaşacak, sessizleşecek, derin ve uzun bir uyku için hazırlanacaktır.

Sonbahar, "son bahar"dır ama o, aynı zamanda; gelecekteki yeni başlangıçların da müjdecisidir. Ölümün, bir bitiş ve tükeniş olmadığını haber verir. Bizi terkedip giden sevdiklerimizin, ileride yeni bir hayata başlayacaklarını hatırlatır. Tıpkı kıştan sonra gelecek yeni bir baharı hatırlattığı gibi...

Sonbahar, aynı zamanda bize, derin ve sarsıcı duygular yaşatır... Biz onu hissederiz ama çoğu kez anlamlandıramayız. Büyük acılar ve hüzünlerle karşılaşan insanlar bunu çok iyi bilirler:"Ta şuramdan... yüreğimden bir şeyler kopuyor" derler. Gerçekten, bir şeyler koptuğunu duyarlar ama daha ötesini anlatamazlar.

Rüzgarla savrulan yaprakların uçuştuğu ormanlık bir bölgede gezerken, taze filizlerin ve çiçeklerin yeşerdiği bir ilkbahar heyecanı yaşayamayız. Çünkü sonbahar, dirilişin coşkusu değil, tükenişin hüznüdür. Hayatın öteki yanıyla yüzleşmedir. Doğadaki şeyler, "var olma" iddiasından vazgeçmiş, büyük bir tevekkülle kaderine teslim olmuş gibidirler. Bu, her hayat sahibinin yaşayacağı bir gerçekliktir.

İnsan hayatı boyunca kimbilir kaç sonbaharlar görmüştür. Kaç kez, acılar, tükenişler, umutsuzluklar yaşamıştır. Kaç kez, yüreğinde, fırtınalar esmiştir. Kaç kez, tahammül sınırlarını aşan yükleri taşımak zorunda kalmıştır. Kimbilir kaç kez, yaşamanın anlamsızlığına hükmetmiştir. Her şeyin bittiğini sandığı noktada ise, el yordamıyla tutunduğu bir dal, onu hayata yeniden bağlamıştır. Hayat budur ve onu, böyle yaşama zorunluluğu vardır. Tıpkı sonbaharlar gibi.

Sonbahar... varsın gelsin. Onun da bir güzelliği var. Hüznün olmadığı bir dünyada, sevincin anlamı olur mu? Hayatı anlamlı kılan, onun iniş ve çıkışlarıdır. Merhaba sonbahar... Merhaba hüzün...

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..