Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '12

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı Yazı dizisi - 6

Osmanlı Yazı dizisi - 6
 

Saray Teşkilatı;

* Bursa fethedilip merkez haline getirilmeden önce, Osmanoğulları'na ait özel bir saray yoktu. Osmanlı Beyi, diğer emirler gibi kendi ailesi ile birlikte bir evde oturur, beyliğin ileri gelenlerini ve tebaasını burada kabul ederdi. İşler, bu mütevazi evde görüşülürdü. Bu şekildeki bir ikametgâhın, muhafız vs. gibi fazla sayıda yardımcı kimselere de ihtiyacı yoktu.


* Nitekim bir kâtip, birkaç çavuş, haberci ve az sayıda bir muhafız grubu, bütün isleri görmeye yetiyordu. Yaz aylarında, genellikle bey evinin karsısındaki ulu çınarların serin gölgelikleri, toplantı yeri olurdu.


* Yaz mevsimindeki bu toplantılar, Osmanlıların Söğüt bölgesine yerleşmeden önceki göçebelik dönemini hatırlatıyordu. Zira bu dönemlerde, aşiretin ileri gelenleri açık havada, beyin çadırının önünde toplanıp isleri görüşüyor ve bir karara varıyorlardı. Bununla beraber zaman - zaman sefer veya herhangi bir sebeple hareket halinde bulunan beyler, eski Türk âdetlerine göre at sırtında da toplantılar yaparlardı. Böyle toplantılarda sadece şifahî kararlar verilirdi. Bey, Cuma günleri Cuma namazında hazır bulunurdu. Bu, beyin tebaasıyla görüşmeye, onların dert ve şikâyetlerini dinlemeye vesile olurdu. Bu dönemdeki bütün âdet ve merasimler, Oğuz töresince icra olunurdu.


* Orhan Bey, Bursa’yı Feth edip iş başına geçtikten sonra beyliği her sahada teşkilâtlandırmaya gayret etmişti. Bunun içindir ki bazı araştırıcılar, Osmanlı Devleti için onun döneminden itibaren bugünkü manada ‘devlet’ denebileceğini kayd ederler. Gerçekten, Osmanlı Devleti, gelişip büyüdükçe, hükümdarlarının oturdukları saraylar da bu gelişmeye paralel olarak büyümüş ve ihtişamları artmıştı. İlk Osmanlı sarayı, mütevazı bir şekilde Bursa'da yapılmıştı. Bundan sonra Edirne'de saraylar inşa edilmişti. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından bugünkü Bâyezid'de İstanbul Üniversitesi'nin bulunduğu sahada bir saray yaptırılmıştı. Fakat daha sonra beğenilmeyen bu sarayın (Eski saray) yerine Marmara ile Haliç arasında bulunan çıkıntılı tepe (Sarayburnu) üzerinde yeni bir saray inşa edilmişti.


* Yeni saray adı verilen bu saray (Topkapı Sarayı), Padişahîn ailesine mahsus daireler (harem), Enderun ve diş hizmetlerle alâkalı Birûn adi verilen üç kısımdan teşekkül etmekteydi.


* Fatih’ten sonra gelen Osmanlı padişahları, 1400 metre uzunluğunda ‘Sur-i Sultani’ denilen yüksek ihata duvarı ile çevrili olan bu sarayda ikamet ettiler. Fatih Sultan Mehmed tarafından inşasına başlanılan ve XIX. yüzyıl ortalarında Dolmabahçe Sarayı’na taşınıncaya kadar yaklaşık dört asra yakin Osmanlı padişahlarına hizmet eden Topkapı Sarayı’na, hemen her Osmanlı Padişahı bir ilavede bulunmuştur. Bu saray, 3 Nisan 1924 tarihinde çıkan, Bakanlar Kurulu kararı ile müze haline getirilmiştir. Orhan Bey'in, Bursa’nın iç kalesinde bir sarayı vardır. Fatih devrine kadar gelen Osmanlı hükümdarları tarafından kullanılan Bursa sarayından Evliya Çelebi de bahs etmekte, ancak sarayın bu hükümdardan sonra rağbet görmediğini, sadece muhafız bostancılarının burada bulunduğunu kaydetmektedir. Mamafih, Bursa büyük bir yangın ve depreme maruz kaldığı için Evliya Çelebi'nin bahsettiği sarayın, Orhan Bey devrinden kalan bina olmadığı söylenebilir.


* Ayrıca 1402'deki Ankara Muharebesi'nden sonra Bursa’nın maruz kaldığı Moğol istilası esnasındaki yangın ve yağmalamalar da düşünülecek olursa Orhan döneminden XVII. asra pek fazla bir şeyin kalmayacağı kanaatine varılabilir. Bursa sarayı hakkında bilinenler pek fazla değildir. Teşkilat ve iç taksimatı ise hemen - hemen hiç bilinmemektedir. Sadece, muhafazası için kapıcılarının, muhtelif hizmetler için iç halkının ve harem kısminin bulunduğu söylenebilir. Edirne'nin fethinden sonra da Bursa bir müddet daha devlet merkezi olmakta devam etmişti. Bilindiği gibi Rumeli fetihlerinin başladığı sıralarda Osmanlı Devleti'nin merkezi Bursa idi… Edirne'nin fethinden sonra da burası hemen terk edilmedi. Bununla beraber Edirne'de ilk sarayın Murad Hüdavendigar (I. Murad) tarafından, 767 (m. 1365) yılında yaptırıldığı ve yerinin de bugünkü Selimiye Camii'nin bulunduğu yüksek yerde veya yakınında olduğu ileri sürülmektedir.


* Evliya Çelebi, kendi zamanında bu sarayın bulunduğunu ve Musa Çelebi tarafından etrafının bir duvarla çevrilmiş olduğunu bildirir.


* Yine onun yazdığına göre, Kanunî Sultan Süleyman da bu sarayı tamir ettirmiş ve acemi oğlanlarına tahsis etmiştir. Bu eski saraydan günümüze kadar bir iz kalmamakla beraber, Selimiye Camii'nin üst tarafındaki Saray Hamamı denilen Çifte Hamam harabesinin bu saraya ait hamamın kalıntısı olduğu kabul edilmektedir.


* Edirne saraylarının en meşhuru, Hünkâr bahçesi Sarayı denilen Yeni Saray olup burada harem daireleri ile diğer teşkilâtlar vardı.

 

* Yine Evliya Çelebi'nin kaydına göre önceleri koru halinde bulunan bu yer, Sultan Birinci Murad tarafından imar edilmiş, fakat Sultan II. Murad, Tunca nehrinin kenarında bulunan bu mevkii köşklerle süslemişti. Kendisinden sonra gelenler de buraya ilaveler yaparak Kanunî zamanında mükellef bir hale getirmişlerdi. İstanbul’un fethinden üç yıl sonra, yani 1457 senesinde Edirne şehri büyük bir yangın sonunda tamamen yok olmuş gibiydi. Bu arada saray da yangından zarar görmüştü. Bunun için şehrin yeniden imarı sırasında Fatih’in emri ile yeniden Hünkâr bahçesi Sarayı diye anılan yerde inşa edilen sarayda altı bin iç oğlanı ile beş yüz civarında bostancı vazife görüyordu. İç oğlanları, Topkapı Sarayı’nda olduğu gibi muhtelif koğuşlar halindeydiler.


* Bostancılar hem Edirne sarayı bahçelerine hem de Edirne'de bulunan Mamak, Çömlek ve Mesih paşa bahçelerine bakıyorlardı. Ayıca Edirne Bostancı başının idaresinde şehrin inzibat işleri ile de meşgul oluyorlardı. Hükümdarlar, İstanbul’da ikamete başlamadan önce Edirne sarayında, muhafız kapıcılar ve kapıcı başılar vardı. Bunlar sonradan kaldırılmışlardı. Onların yerine bostancılar bakmaya başlamışlardı. Edirne sarayındaki iç oğlanların kıdemlileri, üç senede bir İstanbul’daki yeni sarayın Enderun kısmına veya kapı kulu süvari ocaklarına verilirlerdi. Keza Bostancılar da zamanı gelince kıdemlerine göre; —Yeniçeri, —Sipahi, —Müteferrika, olurlardı. Edirne sarayı da İstanbul’daki yeni sarayda olduğu gibi Enderun, Birûn ve Harem kısımlarından meydana geliyordu.


Osmanlı yazı dizisi – 6-

Nazan Şara Şatana


http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

http://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 

 

 


 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....