Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ötenazi

Ötenazi
 

halkınhabercisi.com


 Bu işin içinde bulunanlar bilir. Bazı insanlar kolay kolay ölmüyor. Ölmek istedikleri halde ölemiyorlar. “Allahım yeter… Gel benim canımı al!” diye feryat ettikleri halde aylarca, yıllarca acı çeken insanlar var. Bazılarının acıları insanın tahammül derecelerinin çok üstünde.

Peki, bu insanlara niçin bu kadar acı çektirelim. İnsan olarak insanlık olarak. Bazılarının acı çekmesinden mutluluk mu duyuyoruz..! Bu nedir?

Bazıları, hop on saniye içinde, kalpleri duruyor; öldüklerini bile bilmeden çekip gidiyorlar bu dünyadan. Böyle gitmek varken, uzun bir süre feryat figan acı çekmenin mantığı nerede? Hele öteki dünyaya gitmeye hazır olan insanın, “Ötenazi” kendi isteği ise onu niçin alıkoyalım.

Değerli Blog arkadaşımız Ata Kemal Şahin’in çok gerçekçi olarak kaleme aldığı : “Sahnelenemeyen Trajedileri Yaşamın” adlı öyküsü bana bu yazıyı yazdırmakta bir dürtü oldu ama çok zamandır bu konu üzerinde düşünüp duruyorum. İşte, dünyanın en gelişmiş ülkesi olan İsviçre resmi olarak “Ötenazi”ye izin vermiyorsa da, bu şekilde gerçekleşen ölümlere de göz yumuyor. Kabulleniyor.

Doğum zamanını kendimiz seçemiyoruz, hiç olmazsa bazı durumlarda ölüm zamanını kendimiz seçebilmeliyiz.

Tabii bu konu yalnız benim konum değil; bütün tıp yetkeleri bütün dünyada bu konuyu defalarca ortaya koyup kaldırıyorlar. Aslında, Tıp’ın kendi benliğinde bulunan derin ilke : “İnsanlara hiçbir zaman zarar vermeyeceksin!” ilkesi tıp yetkelerinin elini tutuyor. Zaman zaman bir iki doktor çıkıyor bu konuda insanlara yardımcı olmak isteyen. Ama onlar da tıp otoriteleri ve yasal kurumlar tarafından fena halde kovuşturuluyorlar.

Dış ülkelerde bu iş nasıl?

Belki işitmişsinizdir, Dr. Kevorkian’ı … kimdi Ermeni Dr. Kevorkian..?

“Dr. Jack Kevorkian 1987 yılında Michingan’daki bir mahalli gazeteye şu ilanı vermişti: “Ölümcül hastalığı olup da onuruyla ölümü seçenlere danışmanlık yapılır.” Kartvizitinde yazılı olanlar da şöyleydi: “Jack Kevorkian. Tıp Doktoru. Özel Ölüm Elçiliği. Sadece randevu ile.” Takibeden yıllarda 130 kişi Kevorkian usulü ölümle randevulaştı...

Takip eden yıllarda, Kevorkian toplam 130 kişinin ölümüne yardımcı oldu. Kilise, tıp dünyası ve Michigan savcılarının şiddetle karşı çıktığı bu performanslar sonucunda doktorluk yapması yasaklanan, ancak eyalette ötenazi karşıtı bir yasa olmadığı için hapse atılmayan Kevorkian gizli saklı işine devam etti. Kimi gün bir otel odasında, kimi zaman hastasının evinde, ötenazi karşıtı sivil toplum kuruluşları yetişmeden gerekeni yapıyordu. Olan biteni basın aracılığı ile izleyen Amerikan halkı ikiye bölünmüştü. Bir tarafta acı çeken, çaresiz insanların ölme hakkını savunanlar, diğer tarafta ise Dr. Jack Kevorkian'ı Tanrı'dan rol çalmakla suçlayan muhafazakar kesim.

Peki kimdi bu Kevorkian? Neyle ve kiminle hesaplaşıyordu? Türkiye'den göçmüş Ermeni bir aileye mensup olduğunu ve çocukluğunun Anadolu'da öldürülen atalarının hikâyelerini dinleyerek geçtiğini anlatıyordu…” (deri.com)

Nedir Ötenazi?
“Ötenazi kavramı tarihsel süreç içerisinde tıp ve hukuk alanına özgü olarak kullanılagelmiştir. Ötenazi (Euthanasia, Yun; Easy Death, İng.) anlam olarak kolay ölüm, acısız ölüm, tatlı ölüm, iyi ölüm deyimlerinin karşılığı olmaktadır. Ötenazi, iyileşmesi kabil olmayan ve ileri derecede ızdırap verici ölümcül bir hastalığın yarattığı acılara son vermek için uygulanan yöntemlerin tümünü kapsayan bir kavramdır.”(hayrettinarabacı.av.tr)

Mesele bütün ülkelerde, hasta hakları açısından; hukuk açısından; tıbbi açıdan ve dinsel açıdan durmadan tartışılmaktadır. Ötenazi bir çeşit intihardır. Oysa hiçbir din insana intiharı tavsiye etmemektedir. Bu bakımdan ötenazi din dışı bir olaydır.

Ama öteki yandan, ölüme yaklaşmış kişinin acıları ve hasta yakınlarının çektikleri acılar açısından olaya bakacak olursanız, belki de ötenazi isteyenlere hak verirsiniz.

Bu satırların yazarı bu konuda taraf olmak istememektedir. Çünkü tartışılması gereken çok yönlü bir konudur. Ama artık Devlet büyüklerinin de bu konuya ciddi ciddi ilgi göstermeleri gerekmektedir. Çünkü insanlığın çok önemli konularından biridir. Yaşama ya da ölme hakkı.

İnsan niye acı çeksin ki! Acı çekmek belki de insanın tahammül edemediği tek konudur. İnsan belki hastalığı kabullenebilir ama acıyı hiçbir zaman.

Şair, Cahit Sıtkı Tarancı ne demiş:

“Ve gönül Tanrısına der ki: - Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden…”

Ama mihnetin, acının fazlası da fazladır. Bazen bu acılar yüzünden kendini apartmanın üzerinden atıp ölen insanlar olmuştur. Bunlar için daha insani, daha kabul edilebilir bir yol yok mudur? Bunu tekrar tekrar düşünmekte yarar var.

Çünkü hepimiz yaşlanıyoruz ve bir belki de o acı sınırlarının ötesine geçeceğiz… Umut yoksa çekmek niye?

Sormalıyız?!

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..