- Kategori
- Güncel
- Okunma Sayısı
- 550
Oy Madımak, Madımak!... Sen artık türkülerle değil, ateşlerle anılmaktasın

Hangi tanrı, hangi din, hangi ideoloji; hangi nedenlerle olursa olsun, insanları cayır cayır yakmaya izin veriyorsa, o, yalnızca vahşete aittir. Lanetler olsun, lanetler olsun!… Lanetler olsun!...
…………………………………………
Yazlık evimizde geçireceğimiz ilk yazımızdı.
Oğlum lisedeydi. Arkadaşlarıyla tatile gitmek istedi. Ona “Artık yazlık evimiz var, neden arkadaşlarınla orada tatil yapmayı düşünmüyorsun?” diye sordum. “Evde yalnız ben olurum, size yemekler yaparım.” dedim. Böylece, hem tatilini ekonomik hale getirecek hem de oğulcuğumu, bu yaz da tehlikelerden uzak, gözümün önünde tutacaktım. Çünkü o yıla değin, okul denetimindeki geziler dışında, salt arkadaşlarıyla hiç tatile gitmemişti.
Altı , yedi delikanlı, gitarları, botları, deniz malzemeleriyle çıkageldiler.
Akşamüstüydü, denizden dönmüşlerdi. Mutfakta, sevdikleri yemekleri yapmış, son hazırlıklarla uğraşıyordum. Akşam haberlerini almak için TV’yi açtım. Saati anımsamıyorum. Spiker, Sivas’tan haberler veriyordu. Sık sık Aziz Nesin’in adı geçiyordu. İşi gücü bırakıp göz kulak kesildim.
Aziz Nesin’in çabasıyla dilimize çevrilen ve basılan, Salman Rüşti’nin Şeytan Ayetleri kitabından ve doğan tepkilerden haberdardım. Ancak, bunun insanları ateşe vermekte kullanılacağını düşünmemiştim doğrusu. Oysa kısa geçmişte, bir Kahramanmaraş, Çorum olayları vardı ve dinin, insanları nasıl katletmek için nasıl kullanıldığına kendi yaşamımızda da tanık olmuştuk.
“Allahüekber” sesleri, TV’den yankılanıyor, taşlı sopalı, sakallı sakalsız, poturlu şalvarlı ya da normal giyimli, sürekli sayısı artan bir güruh, Madimak Oteli’nin etrafını sarmış, haykırıyor, saldırıyor, polisin engellemesine dair bir görüntü ekranlara yansımıyordu.
Daha sonra, askerlerin dizildiğini ve öylece beklediğini gördük. “Neden, duruyorsunuz, neden önlemiyorsunuz?...” çığlıklarımla gece boyunca TV’nin karşısına çakıldığımı anımsıyorum. Çocuklar, ne zaman yemek yediler, sofrayı topladılar, bulaşıkları yıkadılar, bilmiyorum. Oğulcuğumun, sarılıp sarılıp “Anne, sakin ol” dediğini anımsıyorum. Annesi, ne haldeydi, o görünümünden, arkadaşlarını evine davet etmiş bir ergen olarak utanmış mıydı?... Bilmiyorum.
Devlet, duruma hakimdi sözümona. Demirel, Tansu Çiller hatta Başbakan Yardımcısı İnönü de öyle diyordu ama güruh dağılmıyordu.
Pir sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak için orada bulunan onlarca şair, yazar, halk ozanı, semah grupları, müzikçiler Madimak’ta mahsurdu. Aziz Nesin’i, Asım Bezirci’yi, Musa Eroğlu’nu şahsen tanıyordum. Metin Altıok ve Behçet Aysan’ı şiirlerinden biliyordum. Tanımam, bilmem önemli miydi?... İnsan gibi nice insan, üreten, yaratan, sanata, bilime, yurduna gönül vermiş nice insan oradaydı işte…
Yemek yemek, aklıma gelmediği gibi çocukların elime tutuşturduğu çay bardağını da tutamamış, devirmişim.
Telefona sarılıyorum. Beni kim takacak? Sarılıyorum işte… Başbakanlık, İnönü, basın…
Ateş göründü işte, alevler… Alevler… Alevler… Alevler… Yanıyorum…
Çığlık çığlığayım artık…
“Bin git uçağa İnönü, bin git uçağa!… Bin git, sen de yan orada!… Sen de yan orada İnönü!… Yan orada!...”
Vildan Sevil
02.07.2012
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
Bu blog Editör'den Öneriler alanında yayınlanmıştır

Bir insan olarak her türlü ideolojini üzerinde tüm canlıların yaşama hakkı olduğuna inanırım. Bu vahşeti ve sonrasında yaşanan yargılama ve serbest bırakılma sürecini ise anlamakta güçlük çekiyorum. Bunun ne inançla ne de dindarlıkla en küçük bir ilgisi yok. Bu katliamı yapan insan kılığındaki şeytanlara ise cehennemde yanın diye bağırmak istiyorum. Kara bakışlı, kara yürekli şeytanlar...
Güz Özlemi 11.07.2012 14:37- Cevap :
- Değerli Asabi Kedi, bizler insanız ve gerçekten, ateşe vermekten zevk alınan ruh halini kavrayamıyoruz. Teşekkürler, selamlar... 12.07.2012 1:53
''ben bu yükü hangi dağa...bilemiyorum...yüreğimi hangi suya...bilemiyorum''...
nedim üstün 03.07.2012 2:11- Cevap :
- Taşınamaz yüker azalacağına, artacak gibi görünüyor sevgili üstün.Ateşi yakanların, tutanların, körükle gidenlerin bugünkü konumuna bakınca... Teşekkürler, selamlar... 03.07.2012 14:31
Evet, havada 19 yıldır bir türlü geçmeyen bir yanık kokusu var. Hem de sadece yerel ve ulusal değil evrensel değerlerin -nice yurtsever yüreğin yangını ile de birleşen-kokusu... O yangın, o yıl, her aydınlık, yurtsever ocağa, her haneye farklı farklı düşmüştü ama tepkiler benzerdi! Siz, sizinkini o ince duyarlılığınızla buruk bir dille kaleme dökmüşsünüz. Biz de Aziz Nesin'i Sıvas dönüşü karşılayıp Mülkiyeliler Birliği'nde ağırlayıp konuşturanlar arasındaydık. Onca pırlantanın yandığı alevlerin arasından nadide bir mücevheri kurtarmanın buruk heyecanıyla... Karanlıkla aydınlığın buluştuğu o noktada ışıklar içerisinde yatsınlar. Bu ışığın bedenlerini yakan alevlerle daha da çoğaldığını bilmekteler yakanlar! Kalıcı hüznüm, acım ve dost selamlarımla...
Ersin Kabaoglu 03.07.2012 1:01- Cevap :
- Ne çok acıya tanıklık ettik, ne çok acıçektik, çekeceğimizden başka. Değerli katkınıza teşekkürler Kabaoğlu. Her sözcük tarihe düşülen bir nottur. Dostlukla... 03.07.2012 1:07
Ateşin bağrından, bağrından bu ses bu feryat bu figan! Allah Allah derler can cana kıyarlar DİNCİLER...2 Temmuz Sivas insanlık ayıbını bir de bu gözle görün" Menekşe'den Önce." ____http://www.youtube.com/watch?v=Oh1xxfPGUWc _________
Nil ALAZ 02.07.2012 15:15- Cevap :
- Yerinde katkına ve yüreğinden gelen sese teşekkürler, sevgili Nil... Sevgiler... 04.07.2012 0:44