Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Gülşah Özcanalp Göktekin

http://blog.milliyet.com.tr/gulsah.goktekin

14 Eylül '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Oyun Teorisi Sosyal olanı açıklayabilir mi

Oyun Teorisi Sosyal olanı açıklayabilir mi
 

Oyun teorisi oldukça uzun zamandır ekonominin ve sosyal bilimlerin gündemini işgal ediyor. İşgal ediyor diyorum çünkü sosyal olgulara sadece bir matematik ve mantık felsefesinden baktığı için sosyal olanı anlama ve açıklamada ne kadar başarılı olduğu tartışmalıdır. Daha çok sosyal olanı anlamlandırmak için kullanılan kuvvetli bir mantık örüntüsü gibi görünmektedir.

Oyun teorisindeki temel kabullerden yola çıkarak değerlendirme yaparsak, öncelikle ilk kabulü ele almamız gerekir. Oyun teorisi, oyuncuların, rasyonel ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini varsayar. Rasyonel olma, aydınlanma düşüncesi ile modern insanın temel özelliklerinden biri olmuştur. Ancak rasyonalite ortaya atıldığı günden beri tartışılmaya devam edilmektedir. Rasyonel düşünce, rasyonel tavır, rasyonel davranış belli bir kültür formunda anlamlıdır. Savaşı kaybeden bir komutanın harakiri ile kendini öldürmesi hangi zamanda, hangi toplumda, hangi kültürde rasyoneldir; hangilerinde değildir? Rasyoneli tanımlarken baktığımız açı belirlenmiş bir açıdır ve kavram tartışmalıdır. Belirli bir zaman, mekan ve kültür içinde ele aldığımızı kabul edersek, rasyonel seçimde, insan kendisi için en iyi olanı mı, kendisi için en doğru olanı mı, çevresi için en iyi olanı mı, toplum için en iyi olanı mı; hatta, kısa vadede en iyi olanı mı yoksa uzun vadede en iyi olanı mı seçecektir? İnsan tüm kararlarını alırken tüm bu değişkenlerin hepsini analiz etme ve buna göre karar verme yetisine sahip olacak mıdır? Sözü edilen bu rasyonel insan tamamen boş bir levha gibi değerlerden ve inançlardan yoksun mudur?

Bu soruların yanıtlarını bulmadan oyun teorisinin insan ve toplum davranışlarına uygulanabileceğini söylemek doğru olmayacaktır. Matematiğin konusu olan olasılık teorilerinden çıkarak insan davranışını açıklamaya çalışmak klasik pozitivist görüşün hala bilime ve egemen söyleme hâkim olduğu anlamına gelmektedir.

İnsan, matematiksel formüller, istatistiksel analizler ve laboratuar deneyleri ile tümüyle anlamlandırılabilecek bir varlık değildir. Bir kaya türünü incelediğiniz biçimde insanı inceleyemezsiniz. Tüm bu incelemeleri yapan bir insandır. Örneğin insanı inceleyen bu insanların, kendilerini anlamak için benzer yöntemler kullanamazlar. İnsan ve toplum, çok yönlü, etkileşimli, canlı, sürekli değişen ve kararsız yapıdadır. İnsanın, belli bir kararı vermesinde o kadar çok etken vardır ki, bu etkenlerin hepsini bulmanız bazen yıllarınızı alabilir.

Pozitif bilimin şu anda geldiği noktada insanı küçücük parçalara ayırıp, her bir parçanın yapısını çözümleyebiliyoruz. Ancak bu küçücük yapıların birleşiminden oluşan kolun, bir annenin parçası olarak neden çocuğunu öldürdüğünü bulamıyoruz. Burada farklı bir disiplinin içine giriyor ve insan psikolojisini araştırıyoruz. Sonra bu psikolojiye neden olan toplumsal koşullara bakıyoruz ve sosyolojik inceleme yapıyoruz. Yaptığı şeyi toplumsal düzen için cezalandırmak istiyoruz ve hukuki süreçleri başlatıyoruz. Tekil bir olay, yüzyıllardır tekrarlana tekrarlana binlerce farklı açıdan bakılan, anlaşılmaya, yargılanmaya, çözülmeye, değiştirilmeye ve araştırılmaya çalışılan bir olgu oluyor. Onlarca disiplinin konusu altına giriyor. İnsan ve toplum, pozitif bilimler alanında; tıp, antropoloji, psikoloji ve sosyoloji ana disiplinleri altında birçok disiplin altında anlaşılmaya çalışılan temel konulardır.

İnsanın karar mekanizması da bu temel konuların en ilginç noktalarından biridir. Bu karmaşık yapıyı anlamak için elbette basitleştirme çalışmaları yapıyoruz. Ama bu insanı, kuralları belirlenerek yapay zekalı bir satranç oyuncusu bilgisayar programına indirgememizi gerektirmiyor.

Ekonomi ve piyasa hareketlerinin oyun teorisi ile anlaşılmaya çalışması anlamında doğabilecek sıkıntıları tartışılabilir. Ancak insanı ve toplumu bu şekilde anlamaya çalışmak, insana bakış tarzımızla ilgili bir ciddiyetsizlik olduğunu gösterir. İnsan mekanik ya da ideal sistemlerden daha karmaşık ve anlaşılması zor yapıdadır.

Oyun teorisine göre verilen kararların sonuçları öngörülebilirdir. Öngörü meselesi tıpkı rasyonel davranışta olduğu gibi bazı temel doğrular olduğunu ve herkesin de bu temel doğruları doğru olarak kabul ettiğini varsayar. Elbette bazı temel verilerle analiz yapıldığında olası birkaç sonuçtan söz edilebilir. Hatta bu sonuçların olasılıkları tahminlenebilir. Ancak siz, bir oyunun kuralları ve oyuncuları ile meşgulken aynı evren içinde kümelenen yüzlerce oyun, milyonlarca oyuncu vardır. Her bir oyuncu farklı oyunlarda farklı oyuncular ve kurallarla oynar ve her bir oyunda görevi farklılaşır. Bu oyunların matematiksel analizi yapılabilir belki. Ancak buradan işe yarar bir sonuç çıkması mümkün görünmemektedir. Eğer oyun teorisindeki gizli amaç, oyunun kurallarını koyan ve oyuncuların oyunlarından zevk alan, sınırları belirleyen ve oyuncuları bu kurallarla manipüle eden oyun kurucu olmak ise o zaman teorinin tartışması bambaşka bir alanda devam edecek demektir.

Oyun teorisinde oyunu kuran kimdir? Oyun kurucu yeni yüzyılda tüm sonuçları öngörebilir mi? Bu teoriyi hangi amaçla kullandığımıza bağlı olarak sorularımızın içeriği de değişecektir. Biz bir oyuncu olarak içinde bulunduğumuz oyunu anlamaya çalışıyor olabiliriz. Yine bir oyuncu olarak diğer oyuncuların stratejilerini anlamaya ve buna göre kendi stratejimizi oluşturmaya çalışıyor olabiliriz. Belki de oyun kurucu olarak oyuncuları yönlendirmek isteyen kişi veya kurum olabiliriz. Eğer oyun kurucu değilsek oyun kurucunun kim olduğunu merak ediyor muyuz? Oyun teorisinde oyun kurucu ile ilgili bir sorgulama var mıdır? Yoksa bu matematiğin konusu olmadığı için düşünmeye gerek görülmemiş midir? İşte temel sorulardan biri, oyun kurucu kim?

Oyun teorisinin tartışmaya değer bir başka noktası, teorinin değerler ve inançlardan yoksun olmasıdır. Değerler ve inançlar konusu birçok analizde eksik bırakılan ve bu nedenle kimi zaman öngörü başarısını düşüren etkenlerdir. İnsanı makine gibi ele almak alışkanlığı nedeniyle, insanın ve toplumun değer ve inanç sistemleri bu tip analizlerde yer almaz. Ancak değerler ve inançlar maddi koşullardan çok daha önemli kısıtlayıcı ve teşvik edicilerdir. Öyle ki, rasyonel insanın yapacağı öngörülemeyen onlarca şey, değer ve inançlar ile yaptırılabilir. Elbette rasyonel insan da bir değerler sisteminin ürünüdür. Akıllıca şeyler, toplumsal veya kişisel değerlere göre şekillenir. Bu iki etkenin bilinçli olarak saf dışı bırakılmış olması da mümkündür. Belki de oyun kurucu, oyunun kurallarında değerleri ve inançları dışarıda bırakın demiştir.

Yine oyun teorisine göre, oyuncular, stratejik davranacaklar, davranışlarının rekabetçi yanlarını dikkate alacaklardır. Stratejik davranma becerisine sahip olmayanlar ve doğru stratejiyi bulamayanların kararları oyun teorisinde yer almaz. Rekabetçilik tek başına anlam ifade etmeyen, ancak rekabet parametreleri belirlendiğinde anlam kazanan, ancak bu sayede değerler sisteminde yerini bulan bir özelliktir. Oyuncuların rekabetçi yanları dikkate alınsa bile onun hangi ölçekte bir oyun için hamle yaptığını kestirmek zordur. Bir sonraki oyunun kurallarını değiştirmek için hamlede bulunabilir. İhale örneklerinde çok kullanılan oyun teorisine bu açıdan da bakmak gereklidir. Ekonomik hiçbir şey salt ekonomik değildir. Yeni dünya düzeninde siyaset ve benzeri bir çok alan birbirine çok yakından bağlantılıdır. Ayrıca değerler sistemi oyuncunun rekabetçi yanını ve stratejisini anlamakta zorlanabilir. Tüm unsurlar analiz eklendiğinde matematiksel çıkarım belki yapılabilir ancak ağırlıkları aslında tercihlerin önemli ayaklarını oluşturacaktır.

Sonuç olarak, akıl yürütme biçimlerinde ön kabulleri siz verdiğiniz için örnekler üzerinden uygulanması sırasında her parça yerli yerine oturur. Çünkü ön kabuller sizi akıl yürütme biçimimin tüm inceliklerini görmeye yönlendirir ve bu kapalı sistem içinde sistemin içine aldığınız her parçayı içeri almadan önce yapısal değişikliğe uğratırsınız. Bu durum sizi bazı temel gerçeklerden uzaklaştırdığı için akıl yürütme biçimi sürekli kendini doğrular. Hele zaman içinde farklı bakış açıları ile zenginleştirilerek farklı yöntemlerle kanıtlanırsa sistem tartışılmadan doğru kabul edilmeye başlanır. Bu kendini doğrulayan kehanet gibidir. Bir olayı onlarca farklı disiplin ile açıklamaya çalışabilir ve hepsinde de amaç başta söylenenin doğruluğunu kanıtlamaktır.

Oyun teorisi kuralları zeki matematikçiler tarafından yazılmış, matematiksel olarak doğrulanabilecek kuvvetli bir teoridir. Ancak bunu sosyale ilişkin açıklamalarda etkin olarak kullanmak mümkün değildir. Zira öngörü işi anlamanın önüne geçmiştir. Farklı disiplinlerden alınan yüzlerce veri oyun teorisi hesaplarının içinde dahil edilebilir ve bu şekilde en öngörülebilir sonuca varılabilir. Ancak bu öngörünün başarısı tartışmalıdır ve katı pozitivist bakışa mahkumdur.

Ne zaman insanı insan olarak ele alan yaklaşımları benimsemeye ve pozitif bilim uğraşlarından yararlanmaya başlarız ancak o zaman karmaşık insan yapısı hakkında fikir sahibi olabiliriz. 

 
Toplam blog
: 22
: 830
Kayıt tarihi
: 01.04.11
 
 

Felsefe, psikoloji, sosyoloji, tarih, strateji oyunları, kişisel gelişim ilgi alanlarım. Kişisel ..