Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Özgürlük bir iç meseledir

Özgürlük bir iç meseledir
 

Kurban olmak ya da seçim yapmak

Zihnimde yalnızca sınırlı, mahdut miktarda bir alan var. Bununla ne yapacağımı seçebilirim. Her nasılsa güzel anıların yok olduğu ve yalnızca acı dolu anıların kaldığı görülür. Bu gariptir, çünkü acı deneyimlemek istemem, ama gene de acı dolu anılara bağlı kalırım. Bu anılar hakkında tekrar tekrar düşünerek tekrarlanan bir acı yaratır ve kendime eziyet ederim. Zulmeden başka bir kimse değildir. Kendime zulmederek ve bu belirli durumun gitmesine izin vermeyerek kendimin kurbanı haline gelirim.

Kendime soruyorum, ihtiyacım olan şey gerçekte nedir diye. İçsel gereksinimlerimi yerine getirmeye başladığımda, aslında onu elimde tutmam gerekmediğini de idrak edeceğim. Elimi açacağım ve gitmesine izin vereceğim. Böylece bir insana ya da nesneye bağımlı olmaktan kendimi özgür kılmış olacağım.

Ruhun içinde pek çok boş alan vardır. Bu boş alanların başkaları, iş, mevki, mülkiyet ve ortaklar tarafından doldurulacağını düşünürüz. Bununla birlikte, kendimizi ne kadar fazla dışsal şeylerle doldurmaya çalışırsak çalışalım, hala içsel boşluk duygusu vardır. Boş alanları doldurmanın yolu, ilişkilerin kumunu, ya da iş mevkisinin değişken koşullarını, veya işin bana getirdiği mülkiyetleri değiştirmek değildir, ama kendi içsel kaynaklarımı akıtmak ve ilahi olanla bağlantı kurmaktır. Bu hudutsuz kaynak, beni asla hayal kırıklığına uğratmaz, veya hiçbir zaman tükenmez. Bu, hepimiz için her an mevcut olan bir olanaktır.

Kendimi doldurdukça, kendi içsel varlığıma geri gelen sevginin, huzurun, neşenin ve gücün kuvvetini hissedebilirim. Kendine dayanan ve kendine yeten olabileceğimi bilmekte emniyet vardır. Artık insanlara ve nesnelere bağlanmaya ihtiyacım yoktur. Başkalarıyla olduğum zaman,sevgi ve mutluluk değiş tokuşu olur, ama gene de başkalarına bağımlı olmam. Eğer civarımda olmazlarsa, onları özlemem.

SEÇİM YAPMAK BİR İÇ MESELEDİR

Özgür olmam gereken düzey içseldir. Çoğu kişi meseleleri dışsal olarak ayarladıklarında her şeyin daha iyi olacağını düşünürler.Meseleleri dışsal olarak sınıflandırmak, sanki onların üzerine yapışkan bant koymak gibidir, bu bir süre için bazı şeyleri bir arada tutar ve sonra bir başka bant parçası gerekir, ve sonra bir başkası, ve sonra bir başkası. Hızlı bir ayar yeterli değildir. Meselelerin zihinde başladığını ve sonra dışa doğru hareket ettiğini anladığımız zaman, meseleleri seçip ayırmak için, cevapları içimizde aramaya başlayabiliriz. Böylece daimi çözümlerle karsılaşırım.

Gitmesine izin vermek, kesip atmak anlamına gelmez. Eğer bir şeyi keskin bir bıçakla kesmeye çalışırsanız, o zaman muhtemelen çok miktarda kan akacaktır ve mutlu bir deneyim olmayacak, çok acı verecektir. Meseleleri kesmek iyi değildir. Ilımlı bir şekilde geri çekilin, çözün ve meseleler değişime hazır olduğu zaman, doğru anda gitmesine izin verebileceğinizi fark edin. Bu çok daha yumuşak ve daha az acı veren bir süreçtir. Arzularımın gitmesine izin vermem gerekir. Bir arzu doğduğu zaman, bunu yerine getirmeyi başarıncaya kadar dönüp duracak ve zihninize geri gelmeye devam edecektir. Arzu bir kez yerine getirildiği zaman, daha fazla arzular olacaktır, ve daha fazla, ve daha fazla. Bu hiçbir zaman huzurlu bir hale ve doyuma ulaşamayacağım, bitmeyen bir durumdur. Arzularımın gitmesine izin verdiğim zaman, içimde huzura sahip olabilirim. Gitmesine izin vermek, bütün ihtiyaçlarımın içimde olduğunu bilmektir.

Bir zamanlar Mahatma Gandhi'nin dediği gibi "Herkesin ihtiyacına yetecek şey var, ama bir kişinin bile ihtirasına yetecek kadar yok.”

Geriye çekilebilir ve meseleleri bir mesafeden görebilirim. Meseleleri çok yakından gördüğünüz zaman, çok net bir resim elde edemezsiniz. Bir ağaç gördüğünüz zaman, bunun bütün bir ormanın bir parçası olduğunu idrak edemezsiniz. Biraz geriye çekilin, meseleleri daha geniş bir açıdan göreceksiniz. Meselelere farklı bir şekilde bakmak içsel bilgelik yöntemidir.

Meselelere pek çok farklı açıdan bakmak için kendini eğitmek ruhsal bilincin yoludur.

AFFETMEK

Diğer kişi sizi affetmeye hazır olmadığı zaman, o andaki tek seçenek gitmesine izin vermek ve geriye çekilmektir. Onların yönünden bir reddetme vardır, çünkü zihinleri ve yürekleri henüz açık değildir. Yüreğinizde huzur ve zihninizde olumluluk olsun, ve belki de zamanla yürekler iyileşecek ve zihinler açılacaktır.

Başkalarını affetmeye gelince - affetmeye hakkim ve yetkim var midir? Dünya aslında yasalara dayanır. Her şey kesinlikle doğru olan bir modele göre hareket eder. Uyumsuzluk ve düzensizlik görebiliriz, bununla birlikte, bu tüm sahnenin bir parçası değildir. Meseleler düzelir ve çözülür, ve adalet, uyum ve düzen durumuna geri döner. Dolayısıyla benim sizi affetmem, gerçekte benim kendimi ve ilişkiyi iyileştirmemdir, fakat aslında sizi affetmeye yetkim ya da gücüm yoktur. Karma yasası mutlaktır, bu nedenle birisi affetse de affetmese de sonuç adil bir şekilde tasnif olacaktır.

Unutmak, geçmişi şimdiki zamana geri taşımak yerine, onun geçmişe ait olmasına izin vermektir. Kendi zihnimde geçmişe bir nokta koymayı öğrenerek, daha iyi bir gelecek yaratmak olasılığı sağlanır. Gitmesine izin vermek, affetmek ve unutmak için güce ihtiyacım vardır. Bu kuvvete odaklanarak ve üzerime çekerek, zihnimi doğru yöne yönlendirebilir ve içimde huzurlu bir durum yaratabilirim.

 
Toplam blog
: 103
: 2248
Kayıt tarihi
: 26.07.06
 
 

 Hacettepe Üniversitesi'nde Psikoloji okudu. İ.Ü. Gazetecilik mezunudur. Öğrencilik yıllarında İn..