Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Özgürlükler Ülkesi

Özgürlükler Ülkesi
 

Kelepçeli özgürlük


Yıllardır mahkemelerde tercümanlık yapıyorum. Kimi zaman gördüklerim beni öylesine etkiliyor ki günlerce zihnimde tekrarladığım oluyor. İnsanlarımızın çoğunun adalet sistemi karşısında acizliğini izlemek acı. John Lennon’un sözü geliyor aklıma ‘ Hayat, siz plan yaparken başınıza gelen şeydir.’ Bazen çok doğru.

Kahramanımız 30 yaşlarında bir öğrenci. Türkiye'de iktisat fakültesini bitirdikten sonra emekli as subay olan babasına Amerika’da dil öğrenimi yapacağını söyleyerek ondan destek alıp Amerika’ya yerleşiyor. Üç yıl boyunca okula giderken çalışıyor ve değişik yerlerde birileri ile oda arkadaşlığı yaparak geçiyor. Neler olduğundan çok emin değilim ama sanırım çalıştığı işlerden çıkıp işsiz kalınca öğrenci vizesini yenileyemiyor ama bu çok önemli de değil onun için çünkü yaşamak için çalışmak zorunda (Amerika sınırları içinde tabii) ve iş bulmaya yoğunlaşıyor. Cebinde beş parasız bir trene binip Atlantic City yönüne doğru yola çıktığında başına gelecek olanlardan bihaber. Daha önce biletsiz bindiği bir trende kondüktör’ün iyi tarafına gelmiş olmalı bir şey demiyorlar ama bizim kahramanımızın bu bindiği trendeki kondüktörün kahraman olma çabalarından da haberi yok. İki istasyon sonra bilet sorulduğunda ve kendisi görevliye biletinin olmadığını söylediğinde onu bırakacağından o kadar emin ki.

‘Biletim yok, param yok, iş aramaya gidiyorum’ dese de nafile

Kondüktör bir sonraki istasyonda bizim vizesi bitmiş iş arayan öğrencimizi indirip polis çağırdığında polis’e

‘ İşaret parmağını önce benim yüzüme doğrulttu, sonra da elinde silah varmış gibi pencereye işaret parmağını ve baş parmağını birleştirerek nişan aldı’ diye ifade vererek Atlantic City yerine indirildiği istasyonun bulunduğu yerel nezarethane’ye gönderiyorlar. 11 Eylül’den sonra herkes kahraman olmak çabasında, hayatı Atlantic City ile Kuzey Jersey arasında geçen bu tren görevlisinin başından geçen en kahramanca olay belki de bu. Belki hala altı kutu bira eşliğinde mangaldaki etlerin pişmesini beklerken onu dinleyen herkese trende yakaladığı teröristi anlatıyordur bugun, kim bilir? Amerika ilk kez kendi topraklarında saldırıya uğradıktan sonra böyle kahramanlarla dolu, kara kaşlı, kara gözlü herkes birer potansiyel terörist böyle cahiller için.

Bu olay olduğunda aylardan Ağustos. Benim nezarethane ve mahkeme’ye çağırıldığım tarih ise Ekim. Bu iki ay zarfında içeride olup bitenlerden emin değiliz çünkü kendisi bize anlatacak durumda değildi. Ben nezarethane’de sorgusunda tercüme yaptığımda gözleri boşluğa dikilmiş sorulara fısıldayarak cevap veriyor ve sorulan soruyu anlamıyor tekrarlamak zorunda kalıyorduk. Uğradığı haksızlığa karşı çıkmış ve kendisine sakinleştirici ilaçlar verilmişti. Parası olmadığı için devletin kendisine atadığı siyahi avukat

'Suclu olduğunu kabul etmezsen seni buradan kimse çıkarmaz, 11 Eylülden sonra bunu herkes unutsun ve devletin acımasızlığını da benden iyi kimse biemez' diyor

Aynı gün çıkarıldığı mahkemede prosedür çok basit. Hakım soruları soracak o da avukatın tembihlediği gibi evet suçluyum diyecek ve tutuksuz yargılanmak üzere bırakılacak. Hakim

'Suçlu musun, suçsuz mu?' diye sorduğunda bizim kahramanımız

' Ben trene binmiştim, param yoktu....' diye anlatmaya başladığında hakim gerisini duymak istemeyip tekrar hapishaneye götürmelerini ve bir sonraki mahkeme tarihine kadar orada olmasını söyleyerek davayı bitirdi. Çevresinde olup bitenlerin farkında bile değil.

Ekim ayından Nisan ayına kadar içeriden çıkması için herkes uğraştı. Mahkemeye çıktığında devletin atadığı avukatın talimatlarını yerine getirene kadar. Bir kez de tutuklu olduğu hapishane’ye gönderildim tercüme için, artık ilaç vermiyorlardı ama hala konuşmaya çekinen biri vardı karşımızda. Nihayet avukatın söylediklerini yerine getirip suçluyum ve kendi ülkeme döneceğim dedi çünkü öğrenci vizesi bittiği için zaten sınırdışı edilmek ile karşı karşıya kalmıştı. Tam taşlar yerine oturmuşken New York eyaletinde başka bir suçu çıktı ortaya. New York’ta bir MacDonalds restoranında bir çalışanla tartışmış ve bu siyahi vatandaşa ‘nigger’ demiş, çocuk ta suç duyurusunda bulunmuştu. Siyahilere segregasyon döneminde beyazlar tarafından takılan isimler ‘negro, nigger’ gibi kanunen yasak ve suç sayılıyor. Mac Donaldsta çalışan çocuğun tek istediği ondan özür dilenmesi. Amerika rüyasına yollara düşüp te geldiği ülkenin kurallarından bihaber olan kahramanımız özür dilemeyi reddetmiş. New Jersey’de terörist! Davasının görülmesi, New Yorkta olan davanın çözülmesi, göçmenlik durumunun belirlenmesi Ağustos ayından Nisan ayına kadar sürdü. Koca bir sekiz ay. Sekiz ayda neler yapamazdı ki. En azından Amerika’da kalma inadını sürdürmeyip Türkiye’ye dönseydi, İktisat Diplomasını değerlendirip yeni bir düzene başlasaydı belki de sekiz ay içinde her şey istediğinden daha iyi olabilirdi. Bu dönemde beni Türkiye’den arayan ve oğlundan haber almaya çalışan babası ile sık sık görüştük. Oğlu geri döndüğünde hemen bir psikiyatrik tedaviye başlatacağını söyleyen emekli baba oğluna kavuştuktan iki ay sonra beni bir kez daha aradı. Ben oğlunun tedaviye başladığını müjdelemesini beklerken sorduğu soru hem şaşırtıcı hem de ürkütücüydü

‘ Bizim oğlan yine Amerika’ya gelmek istiyor, var mı bir yolu? Nasıl gelebilir? Ne yapabiliriz?’

Rüzgarın bir şekilde savurduğu bizler buradayız ama ben Amerika’da yaşamanın bir ayrıcalık olduğuna inanmıyorum. Burada kalmak uğruna verilen bu mücadeleleri anlamadığım gibi anlamaya da çalışmıyorum. Özgürlükler Ülkesi diyerek geldikleri ülkede özgürlüklerinin kısıtlanmasından sonra dahi hala o ülkede kalma ve buraya geri dönme çabalarını hiç anlamıyorum. Nedir Amerikayı bu kadar çekici yapan insanlar için?

 
Toplam blog
: 20
: 1291
Kayıt tarihi
: 04.10.10
 
 

Bin yildir Turkiye'den uzak yasamis olmanin vermis oldugu olumlu ve olumsuz deneyimleri, cevremdeki ..