Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Papatyaca Hanımın Çiftliği

Papatyaca Hanımın Çiftliği
 

"RESİM:ALINTI" "Düş müsün, gerçek mi? Rüya mı kâbus mu? Ayırt etmede zorlanıyorum an oluyor."


BEN BÖYLE HEZEYANLAR YAŞAMAK İÇİN ÇOK YORGUNUM

Tatlı uykumdan uyandırdın bu gecede. Bıkmadın, usanmadın Behiye.

Düş müsün, gerçek mi? Rüya mı kâbus mu? Ayırt etmede zorlanıyorum an oluyor.

Siluetin gitmiyor gözlerimin önünden. Hep o acı sanrılar. Pervane gibi dönüyor başucumda. Bakışlarım odaklanıyor bir noktaya. Ne yöne dönsem oradasın. Gece misin gündüz mü? Var mısın yok mu?

O görüntüler… Küvetin içinde hiç kıpırdamdan yatan cansız bedenin. Sular örtmüş yüzünü. İlk defa şeffaf, renksiz değil su birikintisi. Kan kırmızı. Ölüm kokuyor. Yalnızlık soluyor ölümün moru. Dudakların dolu dolu. Kim bilir neler söylemek istiyor da kıpırdayamıyor. Ellerin uzanmıyor. Açılmıyor gözlerin. Saçların yayılmış suyun içinde. Solmuş çehren. Bir haller olmuş sana. Ne oldu kadınım, ne oldu sana?

Uyumaya bile korkar oldum inan. Hemen her yerdesin. Lakin çok yakın bir o kadar da uzaksın benden. Gidişin… Ah gidişin. Ölmeden mezara koyuşun beni. Talihsiz bir kazaydı seni benden ayıran.

Özlüyorum seni. Tahmin edemeyeceğin kadar koyu hasretim. Burnumda tütüyorsun. Görmek başka da dokunamamak, sarılamamak, sıcaklığını hissedememek, karşılıklı oturup da iki çift laf edememek… Çok acı.

Bir görünüp bir yok oluyorsun. Bakışların acımasız, isyankâr, hınç çıkarmak ister gibi. Belki de beni suçluyorsun ebediyete intikalinden. Elimden gelse canına can katmaz mıyım? Kolay mı sanıyorsun benim için gidişinle katlanmak zorunda kaldığım onca şeyi. Nasıl bir yük omuzlarımda taşıdığım bilemezsin. Hiç yaşamadın ki.

Seni bu kadar çok görmek istememe karşın gelişlerin her seferinde nasıl da canımı yakıyor, nasıl da bu kadar dağlıyor yüreğimi. Uykusuz geceler yoldaşım oldu sen gideli. İlaçlarla gelmeye çalışıyorum üstesinden ama fayda etmiyorlar.

Seninle, sensizim soğuk yatağımda. Sanrılar… Hayaller… Birbirine karışan gerçekler ve düşler. Şüphedeyim hangisi doğru olan.

Belki de… Belki de bu ev beni böylesine boğan. Her köşesine sinen kokun. Halıların üzerinde kalan ayak izlerin. Tenimde dolaşan parmakların. Dudağımdaki izleri dudağının. Senden izler… İzler ki izin vermiyorlar bir an olsun aklımdan çıkmana. Hoş çıkmanı istediğim falan da yok zaten. Hep benimle ol istiyorum.

Yokluğun hırçın, öfkeli, merhametten yoksun bir adam yaptı beni. Öyle zamanlar oluyor ki ben bile tanıyamıyorum kendimi. Daha bu sabah masum bir kuzuyu sırf topraklarıma girdi diye çekip de tüfeğimi vurdum. Hem de gözümü kırpmadan. Ardından da hırsımı alamayıp neler yaptım, duymak istemeyeceksin, biliyorum.

Sen, yanımda olsaydın, engellerdin beni. Ama yoksun. Çok yalnızım Behiyem, çok.

Sensizlik… Sessizlik…

Daha sık gel ama ne olur tatlı tatlı gel. Bana bunu yapma. Kâbusum olma. Öncesi gibi sev beni, anla ne olur. Buna öyle ihtiyacım var ki. Çok yorgunum, çok. Ben böyle heyecanlar yaşamak için yorgunum Behiyem.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..