Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '07

 
Kategori
Mortgage
 

Pembe'mi, mor'mu?

Pembe'mi, mor'mu?
 

Ahmet’mi, Hans’mı..?

Tesadüf bu ya, Ahmet Türkiye’de yaşıyor, Hans Almanya’da yaşıyor, ikisi de yetişkinliğe adım atmak üzere iken, ikisinin de yakınları vefat ettiğinden son vefat ile hatırı sayılır bir servetin de sahibi oluyorlar...

Oluyorlar olmasına da, kalan servetle ilgili bir sürü çelişkili fikir, öneri, yönlendirme, sat-al, al-sat, kirala işlettir ve sair, tecrübe de yok, bir ona bir buna eyvallah deyip yönetmeye çalışıyorlar serveti...

Tesadüf demiştik ya, bu kadar olur..!

Farklı şehirlerde 10 daire

Farklı şehirlerde 10 arsa

Farklı şehirlerde 10 iş yeri/ büro/ dükkan

Farklı şehirlerde 10 işletme/ şirket

Farklı bankalarda nakit mevduat

Farklı bankalarda hisse senedi

Farklı bankalarda hazine bonosu

Oturdukları malikane tipi ev

Farklı marka tipte 10 araç/ araba...

İkisi de aynı dağılımda servet sahibi olmuşlardır...

Bundan sonrasında farklılıklarla gelişen süreci beraber kurgulayalım isterseniz..?

Ahmet daireleri kiraya veriyor, tutan yok, bekliyor...

Hans daireleri satıp mortgage (TUT_SAT) fonuna yatırıyor...

Ahmet gayri menkulde artan stok ve arz fazlası sebebiyle, bankacılık-finans-kredi sistemi desteğinde, kira öder gibi(?), taksit ödeyerek, gayrimenkul sahibi olma idealindeki yeni kitlenin, geçici hevesle buna yöneldiği ve yakın dönemde vazgeçip potansiyel kiracı olacaklarını söylemini dikkate alıp, beklemeye devam ediyor...

Bu arada gelen-beklediği rakamın çok altında- kiralama taleplerini dikkate almıyordu...

Ancak bir yıl boyunca boş tuttuğu dairelerin kira geliri hariç her türlü vergi ve harcını ödüyor, aidatını ödüyor, ödüyor da ödüyor...

Deniyor ki, önemli değil, artan değer kaybın çok çok-enflasyon- üzerinde, kaybın yok, istediğin kirayı ödeyene verirsin, boş ver...

Ama basit bir hesapla, ödediklerini düştükten sonra, kira gelirinden ödeyeceği stopajı da düştüğünüzde, aslında istediği kiranın yarısına verse, bir yıl sonunda istediği kiraya yakın bir geliri zaten elde edecek iken, ondan da olmuştur...

Tecrübesizliğinin, akıl(?) verenlerin kurbanı olmuştur, fark etmemiştir...

Dairelerin yıllık- uzun vadede enflasyon/rant getirisi üzerinden beklentidedir, amortisman, yıpranma, satışta öncelikler listesinde sadece arsa payı üzerinden bir kıymete doğru gidişi vardır, ancak imar planları da bunun olamayacağını söylemektedir.

Ona sunulandan beklenti içerisinde, beklemeyi seçmiştir...

Ahmet arsaları satışa çıkarıyor, satıyor da..

Hans arsaları inceliyor, şehir dışı yerleşim-hizmet-ticari/sanayi özelliği olmayan 5 parça arsa da botanik yatırım yapıyor. Bahçe dekorasyonu(?) amaçlı, kentsel gelişimde getirisi olabilecek, doğayla dost, kerestelik ihtiyaç, meyve üretimine yönelik bir yelpaze oluşturacak şekilde üstelik...

Kalan 5 parça arsasının ikisi kentsel konut alanında, kentsel iş alanında, biri de kentsel sanayi alanında olacak şekilde dağılım sergiliyormuş...

Elindeki arsa portföyünün bu kısmını tut-sat fonunun tavsiye ettiği gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketine sunmuş, proje geliri üzerinden gelir payı almak üzere anlaşmış, önceki yatırımına-ülkesi dışında gayrimenkul yatırım fonunu seçmiş- ilave edecek fon büyümesini tercih etmiş...

Ahmet satıştan elde ettiği hasılat ile hazine bonosu alarak, garantili, enflasyonunda üzerinde bir yıllık kazanç ile akılcı(?) bir yatırım yapmış...

Bu akılcı yatırıma dairelerini de satarak-bakmış kiralama yok, olsa da yok rakama- ilave etmiş, yatırımının boyutunu genişletmiş...

Ahmet işyeri büro dükkan stok’u konusunda, içindeki kiracıların çok sık değişiyor olması, bazen 5-6 aylık kira borcunu ödemeden kaçıyor olmaları, çok sık haciz-icra uygulamasından sebep, bu yorucu, bıkkınlık verici süreçten kurtulmak için satışa çıkarır ve satar da...

Hasılat mı?

Doğru hazine bonosuna!

Ama YTL ama Euro ama USA dola ve sair...

Hans konut satışı sebebiyle tanıştığı tut-sat fonu, onların vesilesi ile tanıştığı gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketine konuyu açmış, bu stoğun yönetimi ile uğraşmak istemediğini, kendisine bu yönde bir çözüm üretmelerini talebini iletmiş...

Onlar da stok konusu gayri menkulleri incelemiş, kıymet tespiti sonrası satın alma teklifinde bulunmuşlar, bir süre pazarlık edip iki tarafın da evet dediği rakama anlaşmışlar...

Hans bu stok satışından elde ettiği hasılatın yarısını tut-sat fonuna, yarısını da arsalarında proje geliştiren gayrimenkul yatırım ortaklığı firmasının borsada kote edilmiş hisselerinden alarak değerlendirme yolunu seçmiş...

Tut-sat fonunda tercihini yurt içi değil yurt dışı tercihli projelerde kullanma yolunu benimsiyormuş...

Ahmet işletme ve şirket özelliği taşıyan stok konusunda uzun bir dönem kararsız kalmış, söz konusu işletmeler/şirketlerin iş konusu ve yönetimi hakkında bilgi/eğitim/tecrübe sahibi olmadığı için kararsızlığı kabus halini almış...

Bu arada maliye sosyal güvenlik belediye sendikalar falan derken önce mevcut yönetim kadrosu ve çalışanları ile devam ettirme kararı aldığı işletme/şirketlerin getiriden çok götürü yönünde faal olduğuna ikna olmuş, zira herşey yasal çerçevede, kayıtlı olarak yapılıyormuş...

Demişler ki; kadroyu değiştir, piyasadan farklı profesyoneller alalım, %50 kayıtlı %50 kayıtsız çalıştıralım, sorun çözülür...

Peki demiş, dönüşüm tamamlanmış, yasal çıkışlar söylendiği gibi son derece gerilemiş ama bu seferde gayri yasal ödemeler patlamış, hatta yasal ödemeleri de geçer hale gelmiş, geriye dönülmez olmuş...

Demişler ki; burası Türkiye, en iyisi ya kiraya verelim yada satalım. Hasılatla hazine bonosu, borsada hisse senedi alırız, uğraşmayız...

Peki demiş, kirayı denemiş, bakmış ki kıymet deforme oluyor, satayım demiş, satmış, hasılatı ile %50 hazine bonosu, %50 de borsaya yatırmış, stoktan çıkmış, borsayı takibe başlamış...

Hans ticari işletme/şirketleri bağımsız bir mali kuruluşa denetlettirmiş, sonucuna bakmış, farklı bir mali kuruluşa denetlettirmiş, ikisinin birbirine yakın çıkan analizleri üzerinden, kararını verip uygulamış...

Kârda olanları, ileriye dönük teknoloji, ağır yatırım gerektirmeyen, kendi amortisman kaybını bütçesinden revize edebilen işletme/şirketleri elde tutup, bunları yönetimine müdahale etmeden, tek çatı kontrol/denetim altında toplayıp, bağımsız denetlemeye ve yıllık bilanço takibi ile bütçe disiplinine uymalarına göre kontrol altına alma yolunu seçmiş...

Bu özelliğin dışında kalanları, aktif-pasif tespiti yapıp, resmi borçlar, ayni haklar, sosyal haklar ve sair tasfiyesini yaparak kapatma yolunu seçmiş...

Elinde tuttuklarından gelenle, tasfiye sonrası gelenleri tek bir hesapta toplayıp, menkul kıymetler borsasında, sanayi-hizmet endeksindeki şirketlerin hisse senetlerinin satın alınmasında kullanılması yönünde mali danışmanlarına talimat vermiştir...

Ahmet farklı bankalarda hesaplarındaki nakit-hisse senedi, hazine bonosu için ödediği veraset vergisi sonrası kalanla diğer gayri menkuller ve işlemler için yaptığı resmi-gayrı resmi, uzman kadro ödemeleri sebebiyle el ele baş başa bir durumdadır...

Öncesinde, satışlardan elde ettiği nakitten dönen, mirasın satılabilirliği için harcanmış, satılan mirasta harcanılanı yeniden yerine koymuştur hepsi bu...

Hans ülkesindeki yasalar çerçevesinde % 15 gibi bir kayba uğrasa da, nakit-hisse senedi-hazine bonosundan oluşan yelpazeyi, aldığı kararlarla koruyup, geliştirmiştir..

Ahmet malikane tipi evi satarak, şehirde pent-house dedikleri çatı tipi bir daireyi satın almıştır..

Hans malikaneyi gayrimenkul danışmanına kiralaması için vermiştir. İleride bir aile sahibi olup bu ölçekte bir eve ihtiyacı olduğunda oturmayı planlamaktadır, satmamıştır...

Buradan gelen kira ile şehir merkezinde bir pent-house kiralamıştır...

Ahmet arabaların hepsini satışa çıkarıp, satmış, bir ferrari, bir 4*4, bir de yat alıp marinaya bağlamış, mavi tura çıkmaya hazırlanmaktaymış...

Hans araçların 1 yaşında olması, halen kullanılabilir özelliğini dikkate alıp içlerinden en hoşuna gideni seçip diğerlerini kendi rent a car şirketine vererek sermayesine katkı, gelirine de artış yaratacak bir yol seçmiştir...

Yaz gelmiş, bunca yoğun çalışma temposunun arkasından, ikisi de iyi bir tatili hak ettiklerine inanmakta ve ne yapsam diye düşünmekteymiş...

Ahmet kaptanına talimat verip, Bodrum’a gitmek üzere hazırlık yapmasını söylemiş, sekreterlerine, Bodrum’da 5 yıldızlı bir otelin en iyi odasını da ayırttırmayı ihmal etmemiş, yola çıkmış...

Hans, seyahat acentesini aramış, kendisine bir tatil paketi önermelerini istemiş, onlarda uçakla bodrum, 5 yıldızlı bir otelde standart oda şu/ suite oda şu/kral dairesi ve sair şu fiyat, her şey dahil, bir hafta, ilave olarak da 15 günlük mavi turla İstanbul, uçakla Almanya dönüş şeklinde rüya gibi bir tatil önermişler...

Hans bunu kız arkadaşına önermiş, bayılmış, ayılmış, hazırlanmışlar, yola çıkmışlar...

Ahmet mavi tura çıkarken etrafında eğlenceli bulduğu eş dost yanına alarak hareket etmiş, turu vur patlasın, çal oynasın şeklinde tamamlayıp Bodrum’a ulaşmışlar...

Hans’da kız arkadaşı ile beraber uçakla Bodrum’a inip, işlemlerini yaptırıp, yer hizmetleri ile oteline gitmiş, girişini yaptırmış, otele yerleşmiş, bir duş, üst baş derken, yemeğe geçmişler...

Ahmet cümbür cemaat, Hans hatun kişisi ile yemekteler, kakara, kikiri, dans, sohbet, merhaba, hoş geldiniz, hoş bulduk derken tanışıp arkadaş olmuşlar...

Ahmet Hans’ı teknesine davet etmiş, ertesi gün davete katılan Hans, şatafatı görünce şaşırmış, “çok zengin olmalısınız, tekne falan...”, Ahmet “evet, iyi bir servet miras kaldı, güzel(!) de yönetince, sonucunda böyle bir hayatı yaşamak da kaçınılmaz oluyor” demiş...

Hans “hı, hıı” deyip, keyfine bakmış...

Zaman ilerlemiş, Hans kız arkadaşı ile tatil programına göre kendilerini mavi tura götürecek tekneye gitmek üzere iken, Ahmet ile karşılaşmış...

Ahmet “arkadaş, dönüyorsunuz herhalde” demiş...

Hans “evet, tur programında tekne ile mavi tur yaparak İstanbul’a gitmek de vardı. Tekneye gidiyoruz, oradan geze geze İstanbul, şehir turu, uçak, hoop Almanya” demiş...

Ahmet “bende tekneyle İstanbul’dan geze geze geldim, gene gezerek döneceğim, davet ederdim ama siz program yapmışsınız, bozmayayım” der...

Hans “nazik davetiniz için teşekkür ederim ama dediğiniz gibi program yapılmış durumda, parasını ödediğim bir şeyin karşılığını almak isterim, belki başka bir zaman, teşekkür ederiz” demiş...

Ahmet “sakıncası yoksa, bu tur size kaça mal oldu, söyler misiniz” demiş...

Hans “....Euro “demiş

Ahmet “ciddi misiniz” demiş...

Hans “evet” demiş..

Ahmet “ ben sizi tutmayayım, iyi yolculuklar” demiş..

Hans “hoşçakalın” demiş...

İkisi de tatillerini bitirip tekrar işlerinin başına dönmüşler...

Ahmet tatil dönüşü beraber karar aldığı, seyahate çıktığı insanlarla toplantıda iken bu konuda sohbet açmış...

Hani şu tatilde tanıştığımız Hans var ya

Eveet

Bizden önce ayrılmıştı..

Eveet

Ayrılırken de tekneyle mavi tur yaparak İstanbul’a gidecekti...

Eveet

Sordum kaça mal oldu diye..

Eveeet

Tekne parası, masrafları, liman kirası osu busu hepsini bir tarafa bırak, benim otele ödediğim para var ya...

Eveet

Hans o paraya, Almanya’dan Bodrum’a, otelde bir hafta, mavi tur 15 gün, İstanbul a, şehir turu, uçak, Almanya...

Eveeeet

Onunda yarısına mal etmiş arkadaş...??

Yaaaa! Bak uyanık almana sen..!?!

Ama ahmet bey, işte o bütün sene it gibi çalışıp, ikramiye gibi bir turla çıkmış, uçak kendinin(?) değil, otel keza(?), tekne hiç değil, neymiş gezmiş, sizinkiyle aynı olabilir mi...?

Ahmet “o da doğru” deyip, durumun vahametini biraz biraz anlar gibi olmuş...

Hans tatil dönüşü beraber karar aldığı insanlarla toplantıda iken bu konuda sohbet açmış...

Biliyorsunuz tatilde idim...

Evet

Tatilde, Türkiye’ye gittim, uçakla, Bodruma...

Ne hoş...!

Orda ben yaşta bir Türk ile tanıştım, Ahmet

Hıı

İstanbul’da oturuyormuş, özel teknesi ile mavi tura çıkmış, geze geze Bodrum’a gelmiş..

Hıı

Otelde tanıştık, arkadaş olduk, falan derken ayrılacağımız gün karşılaştık..

Hıı

Tur programındaki mavi tur teknesine gittiğimi söyledim, bilseydim davet ederdim, benimle gelirdiniz gibi bir teklifi oldu...

Heh heh...

Ben kibarca reddettim, ancak tatilimi kaça mal ettiğimi sordu, .... Euro dedim, şaşırdı, hoşça kal dedi...

Heh Heh, heh

Niçin tebessüm ettiniz...?

Sayın Hans, sizin aynı tatili, üstelikte keyif alarak, kendisinin mal ettiği fiyatın çok altında yapmış olduğunuzu anlamış, ona gülüyoruz...

Doğru...

Anlaşılan ya miras yedi yada servetinin hesabını bilmeyen bir zengin evladı...

O da doğru..

Aranızdaki fark burada işte!

Bundan mutlu mu olmalıyım..?

Bakın bu mutlu olup-olmama meselesi değil! İnsanın öncelikle sorumluluklarının ne olduğunu bilmesi, koruyup, geliştirmesi gerekir.

Siz bunu yapıyorsunuz, biz de bu yönde size profesyonel destek veriyoruz.Bu aynı zamanda yaşadığımız ülkenin bir vatandaşı olarak, yaşadığımız ülkeye katkı sağlamamız gerektiği anlamını da taşır...

Yani..?

Sizin oluşturduğunuz nakitle satın aldığınız tut-sat fonunun yurtdışı fonladığı ülke Türkiye!

Gelir paylaşım anlaşmalı ortak olduğunuz gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketinin hem Almanya’da hem de Türkiye’de yatırımları var...

Yani hem fon hem de gayrimenkul yatırım ortaklığı sebebiyle Türkiye’den kazanç elde ediyorsunuz, gayrimenkul sahipliğinde ortak oluyorsunuz.

Menkul kıymetlerde fonladığınız hisse senetleri sahibi şirketler biraz önce söylediğimiz yapıya mal ve hizmet üretiyor, kazanıyor, dolaysı ile siz kazanıyorsunuz.

Miras öncesinde kalan nakit hisse senedi, hazine bonosunu muhafaza ederek, nemaları ile mali piyasalara, farklı sektörlere de katkıda bulunuyorsunuz..

Gereksiz bir hacme sahip bir malikaneyi kiraya verdiniz, yeterli gördüğünüz bir meskeni tercih ettiniz, beğendiğiniz bir aracı kendiniz kullanıp, kalanları da rent a car firmanıza yönlendirdiniz.

Yani düzen de köklü sapmalara gitmeden, kendinizi mutsuz edecek bir uygulamaya da evet demeden, süreci taşır haldesiniz...

Aslında, bana kalan mirası iyi yönetiyorum, ülkemde sattığım-yabancı aldı/Türk aldı- malın karşılayanını oradan almış ve getirisini ülkeme sokuyorum, mali piyasalara verdiğim -servetim nispetinde- destek aslında ortak olduğum işlere hizmet eden sektörlere ait olduğu için yine kazanıyorum, sisteme içte-dışta katkıda bulunduğum için kendi bütçe disiplinimde de , devlet bütçesinin disiplininde de sorun oluşmasını, genel fakirleşmeyi önlüyorum mu oluyor..?

Daha sı da var...?

Nasıl...?

Siz, sizden sonraki nesillere sadece menkul, gayrimenkul devri yapmıyorsunuz, mirasınızdan kalan arsalarda yaptığınız botanik yatırım sebebiyle ekolojik dengeye de katkı sağlıyorsunuz, üstelik ticari getirisi de cabası...

Peki, Ahmet..?

Öncelikle kendisini bu hayata yönlendirenlerden tavizsiz bir kararla uzaklaşması lazım

Sonra?

Sayın Hans, bir konuda 10 doğru olmaz, doğruları görmeli, yolunu mevcut durumun gereklerini iyice analiz ettikten sonra yeniden belirlemeli..!

Acı bir durum..?!

Bakın Ahmet’in ülkesindeki bazı finans cambazları parasını buraya Almanya’ya getiriyor..

O da güzel..?

Sonra bu parayı teminat yapıp, kredi alıyor, Alman yatırımcı gibi Türkiye’ye sokuyor, hazine bonosu alıyor, yıllık net %20 € bazında kazanç elde ediyor...

Çüşşş...

Pardon, sayın Hans, o ne demek..?

Ahmet öğretmişti, neyse, şaşkınlık kelimesi...

Hatta hazine bonosunu orada teminat gösterip, bir de borsada satın alma yapıp, endexi yukarı vurdurup, satıp, oradan da bir % 20 daha kazanıyor...

Ohaaaa....

Pardon, sayın Hans bu başka bir şaşkınlık ve yine Ahmet bey mi öğretti..?

Evet!

Bunu yapan Almanlar da var!

Hatta dünyadaki bir çok ülke bunu yapıyor, nasıl bir ülke ise bu Türkiye, bir türlü yıkılmıyor, biz de anlamıyoruz..?

Bence, Ahmet bir yıkıntıda yaşadığının farkında değil, söyleyeni de yok, ya da dinlemiyor, anladığım ise işi zor, hem de çok zor...

Final:

Tut-sat fonunun alt yapısı, Amerika’da ve sair ülkelerde, sigorta sisteminin uzun vadeli poliçe hasılatı ve neması üzerinden toplanan büyük fonlarla, bu fonların tut-sat fonlarına aktardığı kaynakla, tespit edilmiş politikalarda siyasi yalnızlığa terk edilemeyecek kadar önemsenen, son dönemde ki yaklaşımın da, bu konuya gösterilen önemin şiddetini iyice belirginleştirdiğini kabul edersek, olumsuz sonuçlarının, kara pazartesiyi aratacak, “üçüncüsünü bilmem ama dördüncüsü kesin taş ve sopalarla olacak” öz deyişine, sonuçları itibari ile ön paragraf cümlesi olabilecek bir konudur...

Ülkemiz, sigorta sektörü açısından, tut-sat fon yönetimine hakim olabilecek ne geçmişe, ne güne, ne de geleceğe sahip değildir...

Amerika’da her bir kişinin ortalama üç sigorta poliçesi bulunurken, Türkiye’de 30 kişiye bir sigorta poliçesi, hem de tüm branşlar dahil düşmektedir...

Yani, Türkiye’de, bu sistemin bağımsız yapılanabilmesi, teslimiyetçi politikalara evet denilmeden oluşabilmesi için, öncelikle her kesimden her kesin, en azından, hayatı boyunca bir sigorta poliçesi sahibi olması, primlerini düzenli olarak ödemesi, poliçe hasılatını yönetenlerin, hasılatla bu sisteme kaynak desteği vermesi gibi bir zincirleme reaksiyona ihtiyaç vardır!

Aslında bunun olabilmesi için bir başlangıca ve tabi ki reaksiyonun tamamlanması için gereken aşamaların ihtiyacı olan zamana da ihtiyaç vardır!

Şahsi kanaatim, doğmamış çocuğa don biçilmekle kalınmamıştır, çocuk başkasının, hamile kalıp kalınmadığı belli değil, baba ben bilmem anne söylesin diyor, bizim tarafta, çocuğa puset mi alsak, beşikte lazım olur, büyüyecek adam olacak, vatanı kurtaracak histerisi bir hal almış, nüfus idaresi, pasaport şubesi araştırılıyor..?

Allah aşkı için beklentiler denizinde boğulmaktan vaz geçin, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanıp, arının..!

Sözün özü: Bu gidişin sonu Mor!

 
Toplam blog
: 72
: 1708
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

"Beklentiler denizinde boğulmaktansa, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanarak arınmayı tercih..