Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '13

 
Kategori
Sinema
 

Pi'nin Yaşamı (Life of Pi)

Pi'nin Yaşamı (Life of Pi)
 

Pi'nin Yaşamı_Afiş


2013'e girdiğimizden beri, sinemadaki ikinci filmimi izledim. İlki üzerine tek kelime bile yazılamayacak kadar kötü bir filmken, ikincisi burada bahsedeceğim "Pi'nin Yaşamı" filmiydi.

Aslında başka bir filme gitmeyi planlarken, tamamen tesadüf, hatta biraz da aksilikler sonucu Pi'nin Yaşamı'nı izlemek durumunda kaldım. Ama itiraf edeyim ki, bu aksilikleri iyiki yaşamışım. Belki de, bu tesadüf olmasa, bu filmi görmeyi düşünmeyecektim bile.

Aslında, filmin yönetmeninin Ang Lee olması, filmi yeterince ilginç yapıyor. Her ne kadar ben bir Ang Lee hayranı olmasam da, izlediğim bir kaç filminin ardından hiç bir zaman hüsrana uğramadım.

Filmin en başından sonunu biliyoruz aslında, yazar hikayesini dinlemek üzere Pi ile buluşuyor ve Pi ona daha çocukken geçirdiği deniz kazasını anlatıyor. Fakat hikayenin inanılmazlığı ve filmin sunduğu imgesel anlatımın güzelliği, izleyiciyi başından sonu belli olan hikayeyi merakla dinlemeye/izlemeye sürüklüyor.

Asıl adı Piscine Monitor Partel olan ve bu ismi Paris'teki bir yüzme havuzundan alan Pi, Hindistanda ailesi ile bir hayvanat bahçesinde yaşamaktadır. Aslında filmin bu ilk bölümü bize Pi'nin ruh hali ve karakteri üzerine bilmemiz gereken tüm ip uçlarınız veriyor. Bu bilgiler ile hikayenin devamı ve inanılmazlığı daha ikna edici ve büyüleyici hale geliyor.

Hikaye çok kısa olarak; geçirdiği deniz kazasının ardından, Pi'nin can kurtarma botunu 227 gün boyunca bir Bengal kaplanı ile paylaşması üzerine. Yönetmen filmini, hikayenin anlatıcısı ve dinleyicisi tarzında sunuyor. Yönetmenin başarısı tam da burada yatıyor. Bu basit formda, hikayeyi o kadar büyüleyici bir dil ve görsellikte aktarıyorki, filmin ardından dinleyicide/izleyicide çocukken dinlenen masalların etkilerini bırakıyor.

Aslında filmin konusu gerçeklik ve masalsılık arasında gidip geliyor, ama her iki çizgiye de tam da olması gerektiği kadar yaklaşıyor.

Filmin en hoşuma giden taraflarından biri de, filmin kahramanının gündelik sorunlarına bulduğu zekice ve çocukça çözümler. Özellikle günümüzde her alanda karşımıza çıkan farklılık yada ayrıncılıklar üzerine, belki de hepimizin ihtiyacı olan şey biraz çocuksuluk, fakat zekadan yoksun olmayan bir çocuksuluk.

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 17
: 1687
Kayıt tarihi
: 23.05.06
 
 

Kendisini halen 10'lu yaşların ruh halinden kurtaramamış olan yazar kişi, 30'lu yaşlarına gelmede..