Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '12

 
Kategori
Gelenekler
 

Pileki Ekmeğinin tadı

Pileki Ekmeğinin tadı
 

Nerde o tatlar?


 Zaman makinesini durduran, hepimizin yaşamında çok etkili derin izler bırakan kokular, duyular vardır. Yediğimiz bir yemeğin tadı, kokusu, çocukluğumuzda ilk defa öptüğümüz karşı cinsin dudağının verdiği his belleğimizden silinmez hiçbir zaman. Mutluluk içinde yaşayan insanların sadece naturel, organik, temiz ilişkilerle iletişim kurduğu çocukluğumun yılları.

Tip proje şeklinde 3,5 kattan oluşmuş, ortadan ahşapla ikiye bölünmüş, bitişik nizam, üç kuşak aile bireylerinin barındığı kerpiç evlerde yaşıyoruz. Kapı eşiği kalın lapara taşlarla döşenmiş ve eşikle birlikte kapı kasasının oturduğu kenarları yontularak düzeltilmiş kalın düzgün taş bir basamakla salona girilen ve salonun tamamının toprak zemine oturduğu evler. Ana giriş kapısının hemen sağında salonun aydınlatılmasına yönelik açılmış kasası ahşaptan dışı demir korkuluklu küçük boyutta bir pencere. Giriş kapısı içeriden olan dışarıdan binaya yapıştırılmış bir şekilde tamamen ahşaptan yapılmış, temeli bağımsız ve fosseptiği açıktaki tuvalet. Tuvaletin hemen yanından oluşturulan koridorla zemin kattaki ahşap odalara geçilmekte, koridorun sonundaki ahşap kapı ile çıkılan tüm binanın eni boyunca ahşap konsol üzerine oturtulmuş hayat (balkon). Koridorun başlangıcında topuğu hemen başlatılan, her çıkıldığında garç gurç sesler çıkaran ahşap merdiven ve merdivenin hemen çıkışında kiler ve ters yönde yatak odaları ve ebeveyn yatak odasının balkonu. Salonun hemen altında ahşap bir kapak ve bu kapakla çok sert geçen kışlarda ham bağına merdiven ile inilerek, ordaki hayvan yiyecekleri ile en alttaki ahırda hayvanların doyurulması rituelinin yaşandığı zemin kotunun altındaki mekanlar.

Belki de bu kerpiç evin en önemli yaşam, beslenme alanı, salonun hemen dış duvarı yüzeyi ve tüm bina boyunca taştan örülerek imal edilmiş kalın duvarlı ve birinci kat kotunda demir köşebente ateşe doğru zincirin asıldığı, çatıda bacası olan ateşlik (günümüz deyimi ile şömine) sürekli olarak yanmaktaydı. Bu ateş o evin canlılığının varlığının yaşama katıldığının habercisi gibi idi. Aynı zamanda ısınmayı ve aydınlatmayı sağlayan doğal bir sistemdi. Sürekli olarak yanan ateşin üzerindeki zincirde asılı duran ısınmaya ihtiyaç ya hayvan veya insan yiyeceği vardı. Ateşliğin önünde dinlenmek ve sohbet amacı ile bulunan kormiler veya iskemleler raumun parçalarıydı. Ateşliğin içi boyunca asılı isten simsiyah olduğu halde bana hepimize temizmiş hissi veren zincir ve zincirin ucundaki eşyayı taşıyan çapa dekorasyonun önemli parçlarındandı.

Kuzineler kullanılmadan önce ekmek pişirmede kullanılan ve ateşliğin kenarında sürekli olarak bulunan, Türklerin Orta Asya’da külde veya közde ekmek pişirme yönteminin Anadolu’daki uzantısı gibi görünen, ekmek, hamsi ve hamsili ekmek pişirme taşı olarak bizimde çocukluğumuzda İkizdere vadisinde yoğun olarak kullandığımız pilekiler, yaşamsal öneme sahiptiler. Pileki, “Düz taş, ocakta kullanılan ve mısır ekmeği pişirilen taş.” demektir.
 Ateşe dayanıklı, işlemesi kolay, damarı ve eki olmayan düzgün kara taştan yapılan,  Artvin ve çevresinde pileki taşlarının kesildiği özel taş ocakları bulunmaktaydı. Tepsi biçiminde yapılanlarda ekmek pişirilir, yassı biçimde yapılanları da bulunurdu. Yassı pilekilerde hamsi pişirilir ve buna hamsi pilekisi denilirdi, hamsi pilekilerinin altında hamsinin suyunun akması için bir de delik açılırdı.

Annemin ekmek pişirmek için pilekiyi canlı yanan ateşin içine yerleştirdiğini gördüğümü düşlüyorum. Hamuru ısınmış pilekinin içerisine koyar ve üzerini sac ile kapatırdı. Sacın üzerine de ateş yakar, Pilekinin sıcaklığı ve sacdan yansıyan sıcaklıkla ekmeği yavaş yavaş pişirirdi. Bu biçimde pişen ekmeğin lezzetine doyum olmazdı. İkinci bir pileki pişirme biçimi daha vardı. Ateşe dayanıklı, damarı ve çatlağı bulunmayan yuvarlak pileki taşı ateşte külün içerisine gömülür, iyice kızdırılır. Taş iyice kızdıktan, ısındıktan sonra üzerindeki kül kenara çekilir, hamur kızgın taşın üzerine bazlanır, Hamurun üzeri ceviz veya kestane yaprağı ile kapatılırdı. Kenarlardaki kül hamurun üzerine çekilir. Afiyetle yemek için pişinceye kadar beklenirdi.

Yerini modern sobalar aldığı için pilekiler tarihin karanlıklarına gömülmek üzeredir. Bahçe şömineleri olduğu halde; yapılması oldukça zor olan pilekilerin günümüzde kullanımı çok azalmıştır. Ancak; vadi yaşamımızda unutamadığımız tadlardan biri de pileki ekmeğinin tadı olsa gerek. Damak tadımımız mı bozuldu? Yoksa yiyeceklerin tadımı? Ama bildiğim pileki ekmeği tadında bir daha ekmek yiyemediğimdir.

Ekmeğimiz, tüm yiyeceklerimiz ve yaşamımız pileki tadında olsun, damak tadımız bozulmasın. Esen kalın.

Nizamettin BİBER
Uzman İnşaat Mühendisi  

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..