Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Pişman ve yalnız erkekler..

Pişman ve yalnız erkekler..
 

K dergisinin bu haftaki sayısında yayınlanan bir mektubu okuduğumda bir erkeğin konumu ne olursa olsun yaşamaya mahkum olduğu bir gerçeği tekrar anımsadım.

Şiirde sürrealizmin en önemli temsilcilerinden Paul Eluard'ın tanışmalarının üzerinden uzun süre geçmesine rağmen hala deli gibi sevdiğini söylediği Hélène Dimitrovnia'ya yazdığı bir mektup aslında aşkın gücünü ve bir erkeği nasıl mahkum edebildiğinin çok iyi bir örneği.

19 yaşındayken tanıdığı bu genç hanımla evlenmiş, boşanmış bir başkasıyla evlenmiş ama aradan geçen zamana rağmen sevgisi hiç bitmemişti.

Gala adını verdiği bu kadın onu Salvador Dali için terkettiğinde bile sevgisini sürdürmeyi başarmıştı.

***

Beni etkileyen bu büyük aşk hikayesi değildi elbette.

Bir erkeğin çaresizliğini, korkusunu yansıtan mektup şöyle başlıyor:

''Küçük sevgili kızım, öncelikle sana şunu söylemeliyim: Seni çıplak görmeyi, seni kollarıma almayı, seni kucaklamayı, seninle sevişmeyi bilsen ne çok istiyorum. Ama ayrırız, ayrı yaşıyoruz ve seni yanımda tutabilme konusunda artık pek umudum kalmadı. Gördüğün gibi, bağımsız La Pomme'un (İkinci eşi) çevresiyleyim şimdilik. Senin yanına gelmek için onu bırakırsam, seni ne kadar zaman yanımda tutabilirim ki?

O vakit yine tek başıma kalacağım ve sıkılmak için, kendimi umutsuzca yitip gitmiş hissetmek için bol bol zamanım olacak.''

Eşleriyle ufak sebepten ayrılan ya da aldatan erkeklerin çok sık yaşadığı bir şey değil midir bu?

Bir anlık heyecana kapılıp başka kadınların peşine düşen ama sonra esas yanlarında olmaları gereken kadınları özleyen erkeklerin düştüğü ikilem değil midir?

Eşlerini özleyen ama ''ya terkederse'' diye korkan, ne yapacağını bilemeyen erkeklerin ne kadar sefil durumlara düştüğünü görüyoruz.

Paul Eluard'ın yazdığı, ''Ne kadar yanımda tutabilirim ki?'' sorusu aslında ''Ne yapabilirim ki?'' sorusunun başka bir hali.

Kadınlar konusunda az çok tecrübe sahibi herkes bilir ki kararını vermiş, defterini kapamış bir kadını hiçbir şey geri döndüremez.

Bir şeyler koptuysa geçmişte, tekrar dikilmesi de imkansızdır.

Nasıl ki kırılan bir vazo ne kadar yapıştırılırsa yapıştırılsın eski halini almaz, bir dönem biten aşklar da ilk halini alamaz.

Eluard bu gerçeği bildiği için şanslıydı.

***

Aldatan erkek önce diğer kadından darbeyi yiyor ardından da eşi/sevgilisi resti çekip gidiyor ve o bir başına kalarak yalnızlığın acı tadını keşfediyor.

Bunu yaşayan erkeklerin sayısı hiç de az değil.

Bazen sokakta böyle erkeklere de rastlıyorum, yüzünden anlıyorum yaşadıklarını.

Pişmanlıkla, yalnızlık karışımı bir ifade oturuyor yüzlerinde.

Ordan oraya savrulan bir halleri oluyor.

Şimdiki akılları olsa belki yapmayacaklar geçmişteki hatalarını, ellerindekin kıymetini daha iyi bilecekler ama o şans verilmiyor.

Hayat o tek şansı layık görmüyor onlara..

***

Eluard'ın mektubunda yine erkeklerin iç dünyalarını keşfetmeye yarayacak bir anekdotu daha paylaşacağım sizlerle.

''Sen, şimdiye kadar sevdiğim tek varlıksın. Bir tek senin imgeni seviyor, bir tek ona inanıyorum ...

La Pomme kendisini hemen böyle çabucak bırakabileceğimin farkına değil. Hala zamanı var. Ve belki daha sonra ona bu kadar kolaylıkla sahip olamayacağım.''

Birlikte olduğu kadını kolay bırakabileceğini ama gideceği kadından da bir süre sonra darbe yiyeceğini bilen bir erkeğin konumu nedir hayatta?

İşte beni ürküten nokta da bu.

Her erkek bunu yaşamaya mahkum mu?

Yoksa hayat satrancında doğru hamleleri atmakla mı ilgili herşey?

Hamleniz yanlışsa hayatın hamlesi sizin uzuvlarınızı yutuyor.

Bu ya sevdiğiniz kadın oluyor ya da başka bir şey...

***

Bu örnekleri görünce insan aldatırken bir kez daha düşünmesi gerekiyor sanırım.

Sonuçlarını da hesaba katmak gerekiyor.

Hayatın bir etki-tepki olduğunu düşünürsek galip gelen daima hayatın tepkisi oluyor.

Bunu anlayanlar mutluluğun da yollarını buluyor, anlamayanlarsa mutsuzluk labirentinde kendine çıkış yolları aramakla geçiriyor yıllarını.

Özgün Kaplama

 
Toplam blog
: 278
: 1369
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Küçük bir kız çocuğu masumiyetidir yazmak, her satırı her cümleyi her kelimeyi tekrar tekrar gözden ..