Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '11

 
Kategori
Siyaset
 

PKK Sebep midir, Sonuç mudur?

PKK Sebep midir, Sonuç mudur?
 

Ne tuhaftırki, “İnsan Hakları” ve “Demokrasi” gibi iki ulvi kavramı diline dolayan insanların, yüzyılımızın şu günlerinde “Etnik Irkçı” diye tarif edilmesi hakikaten komedinin dik alası olmaya adaydır.

Sorun pek tabi ki “Kürt Sorunu” ve “PKK”.

Bu gün Türkiye’nin bu iki sorundan daha önemli olan bir başka sorunu var mıdır?

Bunca insanın canına mal olan ve olmaya devam eden bu iki sorunun çözümüne ilişkin birbirinden çarpıcı önerileri bol miktarda okumaktayız. Hele hele bu önerilerin “Devlet Kutsiyetine” ilişkin ve “Ulusal Bütünlüğe” ilişkin bölümlerinde ortaya çıkan söylemleri irdelediğimizde karşımıza çıkan yegâne gerçeğin “Biz daha çok bekleriz bu sorunların çözümünü” dedirtiyor insana.

Pek tabi ki şahsım “İnsan Hakları” ve “Demokrasi” kavramlarına ilgi duyan bir kişiliktir. Bu iki kavramı baz alarak var olan “Kürt Sorunu” ve “PKK” sorununu irdelediğimde, Kürtlerin ileriye sürmüş oldukları taleplerde bu iki kavrama aykırı düşen hiçbir şey yoktur. Kürtlerin taleplerine ilişkin “Müzakere” kavramıda bana hayli tuhaf gelmekte. Neyin müzakeresi? Hakları gaspedilen insanların en tabii insan hakları talebinin müzakeresi diye bir şey söz konusu olabilir mi? Olamaz ama bizde bu gibi kavramların kullanılmasını normal gören sayıca hayli bol insan var. İşte buraya da not olarak düşelim; Önümüzdeki on yıllık zaman dilimi içerisinde bu gün Kürtler neleri talep ediyorsa devlet o talepleri bir bir verecektir. Neden mi bu denli iddialı bir şekilde bu noktaya parmak basıyorum? Sadece geçmişe bakmak bile yeterlidir. Bu ülkede Kürtçe yayın yapan bir televizyon kanalı var mıydı? Veya geçmiş yıllarda Kürtçe yayın yapma talebi doğrultusunda bir televizyon kanalı kurulması gündeme gelse verilen ilk tepki “Ülkeyi bölmeye mi niyetlisiniz?” olmaz mıydı? Kaldı ki 1990’lı yıllara kadar bu ülkede Kürtçe kaset dahi çıkarmak yasaktı. Oysa bu gün durum tam aksi bir noktadadır. Geçmişten bu güne gelinen noktada Kürterin en tabi kimi talepleri bir şekilde hayata geçmiş ve kimilerinin iddia ettiği gibi bu ülke, bu hayata geçen en tabi haklardan dolayıda bölünme emareleri göstermemiştir. Oysa ki bölünme emarelerinin ortaya çıktığı dönemlere bakalm, daha çok özgürlük kısıtlamalarının söz konusu olduğu, insan hakları ihlallerinin diz boyu olduğu dönemlerde ortaya çıkmıştır. İşte tam da bu noktada PKK gerçeğine vurgu yapmak gerekiyor.

PKK bir sebep midir, yoksa sonuç mudur?

Koca bir 30 yıllık zamanı devlet, PKK’yı ortadan kaldırılmaya, yok etmeye adamıştı. Söylem dili ise gayet netti “Son terörist” edebiyatı… Sonuç ortada. Ne o son terörist bitti, nede PKK’nın büyümesinin önüne geçilebildi. Yani anlayacağınız bu güne kadar devlet Kürt Sorunu ve PKK hadisesinde ne yaptıysa hep ters tepti. Ama bu güne kadar yapılanlardan ders almayan bir devlet yapımızın olduğuda doğrusunu isterseniz kabak gibi önümüzde durmakta. Halen PKK’yı bir sebep gibi gören bu zihin dünyası, PKK’yı ortaya çıkaran nedenleri ortadan kaldırmak yerine, PKK’yı topla, tüfekle bitireceğini sanıyor. Var sayalım PKK bu yöntemlerle bitirildi, peki devlet bu topluma PKK’nın yerine bir başka benzer örgütün çıkmayacağı garantisini verebiliyor mu? Zira sorunlar ortada durduğu sürece Kürt Sorunu dediğimiz sorun her zaman bu gibi örgütlerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Sorunun çözümü gayet basit… Kürtler insani olmayan her hangi bir talepde şu ana kadar bulunmuş değiller. Bu insani taleplerinden ötürü kimi kendini bilmezler Kürtlerin bu taleplerinden hareket ederek, bu talepleri dile getiren çevreleri “Etnik Irkçı” yaftalamasıyla tarif ediyor. Pek tabi ki bu kimseler bir hayli gülünç de oluyorlar. Bir talebin ırkçılık çerçevesinde değerlendirilebilmesi için talebi dile getiren çevrelerin bir başka milleti tahakkümü altına alması gibi temel bir gerçeğin, somut bir göstergenin ortada olması lazım. Ana dilde eğitim talebinin Etnik Irkçılıkla ne alakası var, doğrusu ben bu durumu hiç anlamadım. Böyle bir iddiada bulunmak Sosyoloji bilimiyle alay etmektir.

12 Haziran seçimleri öncesinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, “Kürtlük sizin karnınızı mı doyuracak?” mealinde bir laf etmişti ve bu laf sonrasında memleketin akil insanları Devlet Bahçeli’ye bir hayli gülmüştü. İnsanların etnik kimliği karın doyurmuyorsa Devlet Bahçeli neden siyasetini Türk Milliyetçiliği üzerine inşaa etmiş olan bir siyasal partide başkanlık yapıyor? Tabi bu söylemlerin ciddiye alınabilir nitelikte yanları yok. Kimlerin neye nasıl ilgi göstereceği ve neyi yaşamında öne çıkaracağına dair telkinlerde bulunmak kimsenin haddine değil. Bu ülkede Kürtlerin her şey olabildiği, Kürtlerin her yerde diğer insanlar gibi iş bulabildiği ve Kürtlüklerinden dolayı kimsenin dışlanmadığı argümanları ise başlı başına Kürt Sorununa ilişkin yaklaşımlarda sorunlu bir hal almıştır. Kürtlerin bu ülkede her şey olabildiği ama bir tek Kürt olamadığı gerçeğide önümüzde alenen durmakta.

Her ne hal ise…

Şayet “Etnik Irkçılık” gibi argümanlar etrafında Kürt Sorunu veya PKK ‘yı tanımlayarak geliştirilen ve bu güne kadar denenmiş siyasal ve politik yöntemlerle bu sorunları çözme eğiliminde olanların elini kimse tutmuyor. Buyursunlar çözsünler. Ama bu zihniyet dünyasına sahip insanlara söyleyeceğimiz şey Alber Einsteın'ın o ünlü sözü olacaktır.

“Aynı şeyi ikinci kez deneyip farklı bir sonuç beklemek aptallığın dik alasıdır”

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..