Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '08

 
Kategori
Mizah
 

Portakalları kim yedi?

İşyerinin dış kapısından çıkarken yan taraftaki güvenlik kulübesinin önünde üç tane sandık gördüm. Yan yana konmuştu. Ağızları daha kapanmamıştı. Merak ettim. Sandıkların yanında bekleyen görevliye:

- Hayrola, dağıtıyorsun galiba, birkaç tane ver de eve götüreyim, dedim.

Dudak büktü, burun kıvırdı, istemeyerek cevap verdi;

- Git işine kardeşim, kaşınma akşam akşam, dedi.

Çok ciddiydi, şaka yapar bir hal yoktu suratında. Biraz bozulur gibi oldum ama belli etmemeye çalışarak, uzaklaştım.

Ertesi gün işe geldiğimde ilk olarak akşam yaşadığım olayı anlattım arkadaşlara.

- Pinti adam, üç sandık dolusu gülden bir tane vermedi. Her halde bizden daha değerli olanlara gidiyordu güller, dedim.

Arkadaşlar birbirlerinin gözüne bakıp, bıyık altından gülerken, biri;

Adam gülü versin de işinden olsun değil mi? Vallahi tuttuğu gibi kolundan atar, dedi.

- Kim atar, güller kimin ki? diye biraz şaşkın, biraz da onlara göre aptalca bir soru sordumortaya.

Benimle konuşan;

- Kimin olacak oğlum. Salak salak konuşma da işine bak. Öğrenirsin bir gün, dedi.

Aradan zaman geçti, öğle vakti içerde sıkıldım, biraz hava alayım dedim. Binanın arkasına doğru yürüdüm. Arka tarafta portakal, limon ağaçları vardı. Ağaçların arasında iki tane bekçi köpeği dolaşıyordu, dev gibi..

Bahçıvana selam verdim. Sararmaya başlamış portakalları gösterip,

- Verirsin artık iki tane, dedim.

Adam yüzüme baktı. Sanki, ‘Nerden çıktı bu kazma’ der gibi, başını salladı.

- Belanı mı arıyorsun kardeşim? Uzaklaş buradan, dedi.

Yine bozulmuştum. ‘Allah, Allah ne biçim insan bunlar’ dedim, içimden. Biri bir gül vermez, öteki ki portakalı çok görür.

Birkaç gün sonra da gül sandıklarını gördüğüm kulübenin önünde üst üste dizilmiş portakal sandıkları gördüm. Tabi dersimi önceden aldığım için isteyebilir miyim bir daha…

Sonunda dayanamadım, benden çok önceleri işe giren bir arkadaşıma bunların nedenini sordum.

- Arkadaş, nasıl iştir bu? Her taraf gül bahçesi, bırak bir tane koparmayı, koklamaya bile izin vermiyorlar. Arka taraf portakal bahçesi daha iki tane getirip, ‘yiyin’ demediler. Ama görüyorum ki sandık sandık bir yerlere gidiyor. Ayıp yani, göz hakkı diye bir şey vardır…

Arkadaşım sinsi sinsi güldü.

- Bak aslanım, dedi. Bu güllerden bir tane koparanın işine son verirler, portakaldan koparanı

kapının önüne koyarlar. Çünkü onların hepsi önemli yerlere gider. Biz kimiz ki, gül koklayalım, portakal yiyelim.

Meraklanmıştım.

'Büyük yerler neresi ki?' diye soracaktım, arkadaşım düşüncemi okumuş gibi,
- Büyük yerler İstanbul’da oğlum, İstanbul’da. Bu güller, portakallar toplanır, ambalajlanıp, onlara gönderilir, dedi.

- Haaaa!

- Haa! Yaa… Ne saf adamsın sen yahu? Bir de gazeteci olacaksın. İlerde sen de öğrenirsin bu işleri... Yoksa adamı tutarlar mı burada inek…

Hiç sesimi çıkarmadım. Bir daha da ne güllere yaklaştım, ne de portakallara.

Hala merak ederim bin kilometre öteden gönderilen gülleri kim kokladı, portakalları kim yedi diye…

 
Toplam blog
: 121
: 1472
Kayıt tarihi
: 23.08.07
 
 

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum. 28 yıllık g..