- Kategori
- Kültür - Sanat
Portre / Condoleezza Rice
Amerikalı erkeklerin akşam yemeğine davet etmek istediği 14 tanınmış kadından biri. İspanyol kadınlar ise onun saç modelini örnek almaya başlayınca kuaförler ‘condi flip’ tarzını geliştirdiler. İki yıl önce Ankara’ya geldiğinde muhalif bazı sendika, meslek örgütü ve siyasi partiler tarafından ‘Türkiye’den defol’ pankartlarıyla protesto edilmişti. Geçen ay PKK’dan <ı>“Türkiye ile Kürdistan arasındaki sınırda faaliyet gösteren bir terör örgütü’ı> diye söz edince hükümetin de tepkisini aldı.
<ı>“Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Ortadoğu’da 22 devletin değiştirileceğini”ı> pervasızca dikte edecek kadar cüretli bir kadından, ‘savaş prensesi’ ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’dan bahsediyoruz.
Filmlerini ‘Spike Lee Joint’ (Spike Lee Uyuşturucusu) ibaresiyle başlatan ve kendini Siyah Amerika'nın sözcüsü olarak gören yönetmen Spike Lee’nin, ‘Four Little Girls’ (Dört Küçük Kız) adıyla bir belgesel filmi vardır. O filmde ırkçı beyazlar tarafından bombalı saldırıya uğrayan Baptist Kilisesi’nde bulunan 4 kız çocuğunun hayatını kaybedişi anlatılır. Bu kilise aynı zamanda, baba John Rice’ın vaaz verdiği, Alabama’nın bir zamanlar Martin Luther King’in başını çektiği, siyahlara özgürlük eylemlerinde merkez olarak kullanılan en büyük kilisedir.
Film, 1963 deki acı bir olaya dayanmaktadır. Bombalamadan ancak 39 yıl sonra yakalanacak olan dört Ku Klux Klan üyesi, Birmingham’daki 16. cadde Baptist Kilisesi’nin temeline ondokuz dinamit lokumu yerleştirmiştir. 9 yaşındaki küçük Condoleezza Rice’ın da tanık olduğu o günkü Pazar ayininde ‘The Love That Forgives’ (Bağışlayan Sevgi) seromonisinden hemen sonra dinamitler patlar ve biri Rice’ın okul arkadaşı olmak üzere dört küçük kız hayatını kaybeder.
Rice 14 kasım 1954’de doğduğunda, Güney Amerika’daki Birmingham Alabama, siyah-beyaz ayrımının işte böylesine yaşandığı, öte yandan ırkçılık karşıtı eylemlere sahne olan hararetli yerlerden biridir. Fen, müzik ve hitabet öğretmeni anne Angelena’nın yegane dileği, evin tek çocuğu Condoleezza’nın “<ı>beyazlardan iki kat fazla çalışıp başarılı olmasıı>”dır. Bu yüzdendir ki 10 yaşındaki Rice, ailece Washington’u geziyorken, gözlerini dışardan gördüğü Beyaz Saray’a çoktan dikmiştir.
Adını, İtalyanca ‘Con dolcezza’ olan ve ‘tatlılıkla’ anlamına gelen müzik teriminden alan Rice; birinci ve yedinci sınıfları atlayarak henüz 15 yaşında 1969'da üniversiteye girer ve beş yıl sonra Denver Üniversitesi’nden ‘Siyaset Bilimi’ üzerine lisansını alır. Ertesi yıl Notre Dame Üniversitesi’nden masterını, 1981’de de Denver Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Lisans Üstü Eğitim Birimi’nden doktorasını alır. 26 yaşına geldiğinde Stanford Üniversitesi Güvenlik ve Silah Kontrolü Merkezi’nde profesör olmuştur.
Azimli öğrenciliğine, anadilinin yanısıra çok iyi Rusça ve çeşitli derecelerde Almanca, Fransızca ve İspanyolca dillerini sıkıştırmıştır. Bu arada siyahları ve azınlığı savunan Demokratlardan yana olan Rice, 1982’den sonra babasının da etkisiyle muhafazakar çizgiye kayar ve Cumhuriyetçi olur. Böylece muhalif kimlikten arınan Condi’nin önü ‘tamamen açılmıştır’. Kimilerine göre bu, ‘Tom Amca’nın Kulübesi’ romanındaki, beyaz efendisinin hizmetindeki iyi yürekli sadık ‘Chole Teyze’ nin durumuna benzetilir.
Medyada görünürlük ve ekonomiyi yönlendirme gibi kriterleri göz önünde tutarak dünyanın en güçlü kadınlarını sıralayan Forbes dergisinin, Condoleezza Rice’ı iki yıl üst üste lider ilan etmesinin ardında parlak bir kariyer yatar. 1993'te ABD'nin en genç, ilk kadın ve ilk siyahi dekanı olmuştur. Baba Bush döneminde henüz 34 yaşındayken ilk siyah Ulusal Güvenlik Konseyi danışmanıdır. Adını tankere yazdırtacak kadar başarılı olduğu petrol şirketi Chevron'da ilk siyah kadın yönetim kurulu üyesidir. Ulusal Güvenlik Konseyi'nin ilk siyah kadın başkanıdır. Ve nihayet ABD tarihinin ilk siyah kadın Dışişleri Bakanıdır. Tuhaftır, Şahinler’in en etkili üyesi Rice basamakları çıkarken ‘uzlaşma’ benzeşiminden oldukça yararlanmıştır. Akademik eğitim aldığı Standford yıllarında, altı ay her hafta sonu Kudüs Baptist Kilisesi’nde ücretsiz piyano çalmak suretiyle, annesinin müzisyenliği ile babasının dindarlığını bir anlamda buluşturan Rice, yine bu yüzden dindar Bush ailesi ile kolay ilişki kurabilmiştir.
Başkan George W. Bush ile tanışmaları 1998 yılında gerçekleşir. Bush, baba Bush’un Dışişleri Bakanı George Shultz tarafından, Stanford Üniversitesi Hoover Enstitüsü’ne özel bir kahvaltı için çağrıldığında, Rice da oradadır. Bush, kahvaltıdakileri daha sonra Teksas Austin’e özel bir davet için buyur ettiğinde Shultz, Rice’ı da yanına alır. Cheney ve Wolwofitz’in de hazır bulunduğu bu toplantıda, Bush’un seçim kampanyası sorumlusu Karl Rove, çıtayı yükselttiklerini ve amaçlarının valilik değil, ABD’ye başkan adayı olmak olduğunu açıklar.
Toplantıdan hemen sonra Baba Bush, Rice’ı Crawford’taki özel çiftliğine davet eder. Dindar oluşları, futbol ve beyzbola duydukları ortak ilgi ve petrolcü kökenleri sayesinde Rice ve oğul Bush, çiftlikte daha da yakınlaşıp uyum sağlarlar. Birlikte bisiklete binerler, maçları izlerler ve uluslararası konularda konuşurlar. Rice’a bir süre sonra Şahinler’in akıl hocası Wolfowitz de katılır. İkili daha sonra, seçim boyunca Bush’a uluslararası konularda destek sağlayacak ve Yunan mitolojisinde “Volkan/Ateş Tanrısı” anlamına gelen ‘Vulcans’ adını verdikleri 8 kişilik bir ekip oluştururlar. Grubun koordinatörü Rice olur. Bush seçimlerden Al Gore karşısında galip çıkınca, Rice’ı Dışişleri Bakanlığı koltuğuna taşıyan süreç başlamış olur.
Şık giyimli, ayakkabı delisi, bazıları için güzel bacaklı, çocuksuz, konuşurken gülümseyen ama yırtıcı bakışlarından vazgeçmeyen ve de hala bekar olan bu hırslı kadının özel ilişkileri yaşam tarzıyla örtüşür gibidir. Denver’da doktora öğrencisiyken çıktığı ve oyun tarzını beğendiği Amerikan futbolcusu Rick Upchurch dışında hiç birlikteliği olmamıştır. Upchurch’un, amacından sapmadan, kontrolu elinde tutan saldırgan bir oyun tarzı vardır. Futbol coach’u babasının etkisiyle dört yaşından itibaren kendisini ateşli bir futbol erbabı olarak yetiştiren Rice’ın duygusallığı sanki futbol ile Upchurch arasında bölünmüştür. Futbol, özellikle stratejik olarak savaşa benzerliğiyle Rice’ı büyüler, <ı> “çünkü her ikisinde de arazi kontrolu ve havadan-karadan atak vardır.”ı> Analistler de zaten Amerikan futbolunu, ‘içinde ölüm olmayan savaş’ olarak niteler.
Beyazların ve erkeklerin dünyasında sayısız toplum liderinin elini sıkmış Condoleezza Rice’ın geçen Eylül ayında Kanada’ya yaptığı ziyaret sırasında meslektaşı MacKay ile beraberliği söylentisi ise fantastik olamayacak bir dedikodu olarak kalmıştır. Asıl bomba ondan üç ay önce Globe gazetesinin manşete çıkardığı, “Başkan George W. Bush ile eşi Laura’nın ayrıldığı ve Bush’un Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile aşk yaşadığı” kurgusudur. Güya Demokrat Parti içindeki etkili bir isim, Bush’un Rice ile aşk ilişkisine girdiğini ve bu durumun Washington’un acımasız siyaset arenasında depreme neden olduğu haberini sızdırmıştır. Her ne kadar Rice daha önceleri bir yemekte gazetecilere açıklama yaparken dili sürçerek, <ı>"Kocam... Pardon Başkan Bush'a söylediğim gibi"ı> demiş olsa da bütün bunlar Condi’nin romantik yüzünü beyhude görme çabasından ileri gidemez. Ayrıca olan bitenler, geçen Kasım ayı başında yapılan Kongre ara seçiminde, Demokrat Partinin Cumhuriyetçilere fark atarak çoğunluğu elde etmesini önleme provasının parçası olarak değerlendirilebilir.
ABD’nin dış ilişkilerinde barışçı bir politikadan yanaymış gibi görünen Rice, “içinde ölüm olan” uluslararası sorunların/oyunların askeri olmayan yöntemlerle, ‘uzlaşarak’ çözülmesini savunuyor. Henüz tansiyon azaltıcı güzel sözlerden öte gitmeyen bu diplomasi olsa olsa ABD’nin sözde küresel liderlik rolünü, kelimelerin gücünü kullanarak güçlendirmeye yarıyor olmalı.
Kasım 2008 seçimlerinde Demokrat Parti’nin Hillary Clinton’ı başkan adayı gösterme olasılığına karşılık Cumhuriyetçi’lerin de Condi’yi öne sürmeleri siyasî çevrelerde konuşulmakta. Bu demektir ki tarihinde ilk kez bir ‘zenci’nin Amerikan Başkanlığı koltuğuna oturması söz konusu.. Hazırlanan internet sitesinde ‘Run, Condi, Run !’ (Koş Condi Koş) sloganıyla belirli bir hayran kitlesi toparlanmaya çalışılıyor. İlgilenenler için Rice’ın ‘Condi Bobbleheads’ leri (-genelde araba torpidolarına veya arka camlara yerleştirilen- sallabaş biblolar) aynı sitede nakliye hariç adedi 19.99 dolardan satışta.
Condolezza Rice diplomasideki gücünü, akademik alanda iyi bir eğitim almış olmasına dayandırıyor. Genç yaştaki profesörlüğünden sonra Rektör yardımcılığı yapmış ve bir çok üniversite kendisine fahri doktora ünvanı vermiş. Uzmanlık alanı, Sovyet Rusya, Doğu Avrupa ve silahsızlanma. Stanford'dayken Uluslararası Güvenlik ve Silahlanma Kontrol Merkezi üyeliği, Uluslar arası Çalışmalar Enstitüsü kıdemli üyeliği ve Hoover Enstitüsü üyeliği yaptı. Yazdığı kitaplar; Philip Zelikow ile "Birleşmiş Almanya ve Dönüştürülmüş Avrupa" (1995), Alexander Dallin ile "Gorbaçov Dönemi" (1986) ve "Şüpheli Sadakat: Sovyetler Birliği ve Çekoslovak Ordusu" (1984). Ayrıca, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'nın dışişleri ve savunma politikaları üzerine çok sayıda makale yazdı ve Birleşik Devletler Moskova Büyükelçisi'nin residansından İngiliz Milletler Topluluğuna, 1992 ve 2000'de Cumhuriyetçiler toplantılarına kadar birçok yerde konuşmalar yaptı.
Ünlü müzisyen Yo Yo Ma ile ortak konser verebilecek kadar piyano çalma becerisine sahip olan Rice, hafta sonlarını genellikle Bush ailesiyle birlikte Camp David'de futbol ve beysbol maçları seyrederek ya da puzzle yaparak geçiriyor. “Tanrı'nın kendisine sunduğu yetenekleri bir an dahi ziyan etmeyen” Rice Amerika’da olduğu zamanlar her sabah 05:00'te kalkar, sporunu yapar ve 07:00'den önce ofisinde olur. Öğle yemeğini evden getirir ve genelde akşam saat 22:00'de yatar. Uluslararası diplomaside cazibe ne kadar geçerlidir tartışılır ama giyim-kuşamda dikkat çekmeyi biliyor ve bazen baştan çıkarıcı olacak kadar gücü şıklıkla birleştiriyor. Bir defada sekiz çift Ferragamo ayakkabısı aldığını gizlemiyor. Favori sitilisti Oscar de la Renta.
Geçtiğimiz hafta Kadıköy meydanında olduğu gibi dünya kamuoyu, ABD halkını barışa ikna için mitingler, yürüyüşler, gösteriler yapadursun, Beyaz Saray’ın tepesindeki ‘Şahin’ler, ‘Yeni Dünya Düzeni’ adı altında ABD’nin küresel hegemonya operasyonlarından vazgeçmiyor. Bu arada bolca seyahat edip ‘Beyaz Saray'dan uzak gibi' görünen Rice ise yapılan araştırmalara göre Amerikalıların sevgi ve desteğine Bush’tan daha fazla sahip.
Ne var ki “<ı>Çıplak bir bedenden daha güzel bir şey yoktur. Bir kadının giyinebileceği en güzel giysi sevdiği erkeğin kollarıdır. Ama bu mutluluğu bulma şansı olmamışlar için ben varımı>” diyen Yves Saint Laurent, daha doğrusu onun 10 numaralı ruju YSL-10, Condi’nin vazgeçemediği tek şey olmaya devam ediyor.
BRUNCH Dergisi; 25.Mart.2007; E.Halit Türkyazıcı