Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '07

 
Kategori
Felsefe
 

Quo Vadis (Nereye?)

Quo Vadis (Nereye?)
 

Bir Katolik efsanesinde "Nereye?" sorusu öne çıkar. Hristiyanlığın ilk yıllarında Neron'un zulmünden ve yangınından kurtulmak için Roma'dan kaçmaya çalışan Havari Petrus, Appienne yolunda Roma'ya ve yangına doğru gitmekte olan ışık buketi içindeki Hz. İsa'yla karşılaşır.

Aziz Petrus hayretten ne diyeceğini şaşırarak: İsa'ya "Quo vadis, Domine? (Nereye Hazret)" diye sorar.

İsa'nın cevabı şöyledir: "Sen aydınlatılmayı bekleyen kuzucuklarımı (insanları) bırakıp uzaklaştığın için ben tekrar çarmıha gerilmek ve acı çekmek üzere Roma'ya gidiyorum."

“Quo vadis”, Türkçeye "Nereye gidiyorsun?" olarak çevrilen Latince bir cümledir. "Nereye" sorusuna aradığımız yanıt, hem sondur, hem de başlangıçtır. "Nereden" ve "Nereye" soruları bizi sonsuz bir yolculuğa çıkarır. Zaten "Felsefe yolda olmaktır" denir. Yaşam ise bir yolculuktur. Yaşamın hakkını verenler için bir aydınlanma ve kendini yenebilme yoludur.

Nietzche şöyle der: "Hayat, bana şu sırrı verdi: Bak dedi bana, ben her zaman kendi kendini aşması gereken şeyim.”

“Quo Vadis” sorusu günümüzde gerek insanlık gerekse birey bazında sorulduğunda; cevaplar çoğunlukla olumsuz yönde olacaktır. Oysaki en zor ve kötü koşullarda dahi umut hep vardır. Yeni girdiğimiz binyılda çevremizde rastladığımız olumsuzlukların yanında; görmek isteyen gözlerle bakabilmeyi başarabilirsek aydınlanmayı arayan, çabalayan, insan gibi insan sayısında da ciddi bir artış olduğunu görebiliriz. İnsanlar, insanımsı büyük kitleleri derin uykularından uyandırmaya çalışacaktır. Çoğunluk o basit, “al gülüm ver gülüm” şeklindeki sanal hayatlarını seçeceklerdir, ancak amaç içlerindeki bataklığın yüzeyine yakın nadir olan tohumlara ulaşmaktır. Zamanı gelene yeni bir şey öğretmek ya da aydınlatmak değildir amaç, sadece hatırlatmaktır.

Sokrates, 2500 yıl önce idam edilmeden, savunmasında şunları söyler:

"Yavaş olan ve dürtülmesi gereken bir atı andıran insanlığı yerinden oynatmak için Tanrı'nın tebelleş ettiği bir at sineğini kolay kolay bulamazsınız. Ben Tanrı'nın devletin başına tebelleş ettiği bir at sineğiyim.

Her gün her yerde dürtüyor, uyarıyor, azarlıyorum, ardınızı bırakmıyorum. Benim gibi birini bulamayacaksınız yargıçlar. Onun için beni esirgemenizi, Tanrı, size acıyıp, benim yerime başka bir at sineği gönderinceye kadar, kendinizi benden yoksun bırakmamanızı salık veririm. Yaşamınızın geri kalan bölümünde uykuya dalarsınız yine!"

Tarih, Sokrates gibi, Hallacı Mansur gibi Hz. İsa gibi onlarca yol göstericinin acı içerisinde ölümünü kayıt etmiştir. İnsanlık, onlar için canını feda edenleri yüzyıllar sonra fark etmiş ve geç de olsa değerlerini verip, ölümsüzleştirmiştir. “Nereye?” sorusuna yanıt arayıp, herkes gibi olmayan ve kendi gibi olmayı seçen akil insanlara düşenler şunlardır...

Nereden yola çıktığınızı ve nereye gittiğinizi düşünün.

Düşünün, sorgulayın ve sonra eyleme dönüştürün.

Bilinçle yola koyulun.

Bir adım atın, gerisi gelecektir.

Yeter ki durmayın, durmak gerilemektir.

Zorluklardan yılmayın ve kolayı seçmeyin.

Kestirme yol sadece günü kurtarır.

Bu dünyadaki amacımız günü kurtarmak değil, hayatı yüceltmektir.

Doğuştan gelen, genlerinize yazılan ön kabulleriniz varsa hepsini yırtıp atın.

Kan bağının değil, ilke ve ülkü bağının önemini tüm hücrelerinize ve beyninize kazıyın.

Aşın kendinizi ve “Öz” ile birleşin.

Tanrıya, onun o, yüce aşkı ile ulaşabilirsin.

Bir hedef yoktur, sadece sürekli bir gidiş vardır.

Sevgin sözde kalmasın, yüreğinden taşsın, evrene yayılsın.

O, her yerdedir; Tanrıyı içinizde bir ürperti ile hissedin.

Geldiğiniz yeri bilin, bugün itibarı ile yarattığınız farkı idrak edin.

Bugün bulunduğunuz yeri objektif değerlendirin.

Yarınları, eksiklerinize göre çalışmak üzere planlayın.

Yaşarken, dönüşün, yenilenin ve mutlaka sürüden ayrılın!

Yetinmeyin, çalışın, daima yolda olun, vazgeçmeyin ve Yaratın!

İbn-i Arabî şöyle der: “ Senin Tanrın senin aynandır ve sen O’nun aynasısın. Ben sendeyim ve sen de bendesin. Benim kalbimin formu her şeyi kapsar, o Hristiyanın manastırı, putperestin mabedi, gazellerin çayırı, hacıların Kabesi, Musa’nın kanununun altarı, sadıkların Kur’anıdır. Aşk benim imanımdır. ”

Ve Buda aydınlanma yolundaki engelleri hatırlatırken şöyle bitirir:

"Eğer aydınlanma ile arana “Buda” girerse; Buda'yı da öldür!"

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..