Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '17

 
Kategori
Siyaset
 

Referanduma doğru...

REFERANDUM süreci yaklaştıkça siyasetçilerimizin stres ve gerginlik katsayısı da “tavan” yapmakta.

Her şeyden önce, ülke sorunları ele alınırken, daha soğukkanlı davranılmalıdır. Son günlerde kamuoyumuzun dikkati, daha çok dış politikadan kaynaklanan müttefik diyebileceğimiz ülkelerle yaşadığımız “krize” odaklanmakta.

Almanya ve Hollanda ile bir sürtüşme yaşadık… Bir ülkede yaşanacak bir siyasal deneyim, bir başka ülkenin ilgisine mazhar olmamalıdır. Ülkemizde 16 Nisan tarihinde bir referandum gerçekleştirilecek. Ve, parlamenter demokratik rejimden, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş, oylanacak.

Türkiye Devleti, demokratik bir cumhuriyettir. Ülkemizde Anayasamız en üstte olmak kaydıyla bir yasalar hiyerarşisi vardır; ve devletin ilgilileri ve kurumları, bu hiyerarşik norm skalasına uymak “Mecburiyetindedir”.

Gerçekleştirilecek husus, muhteviyatından saptırılarak farklı bir biçimde ele alındığında, yapılmak istenen işlemden bencileyin “Optimal” sonuç alınamaz. Referandum oylaması, bir iç siyaset konusudur; ve dış siyasayla eklemlenerek, buradan bir girdi elde etmek hiçbir durumda “Etik” olmayacaktır.

Belki, iç siyaset konusu olan referandum oylamasından, kısa vadede dış siyasaya gark olarak bir “getiri” sağlanabilir… Ama, orta ve uzun vadede müttefik diyebileceğin ülkelerle papaz olmak, rasyonel bir davranış mıdır?

16 Nisanda, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” için referandum oylamasına gideceğiz. Bu bağlamda meclis içinde AK Parti ve MHP ortak bir çalışma düzenledi; anayasal değişiklik istikametinde. Anayasamızın bazı maddelerinde değişiklik yapılmak suretiyle ülkemizde, bir “Rejim” değişikliği mi gerçekleştirilecek; veya yönetim metodu mu değiştirilecek, göreceğiz...

Türkiye’de hâlihazırda sorunlar var:

Ülkemizin siyasal çerçevede en önemli çıkmazı veya sıkıntısı, bir kesimin diğer bir kesimi “kabullenememesidir”. Demokrasi, sadece aritmetik bir işlem değildir. Demokrasi, meclis içinde sadece çoğunluğu elde etmek de değildir. Demokrasi, bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanılamaz. Demokrasi ve kabul edilen rejim büyük bir ahenk içinde “çalıştırıldığında”, topluma mutluluk ve saadet getirebilir. Türkiye, laik, demokratik bir CUMHURİYETTİR.

Toplumumuzdaki referandum münakaşalarına baktığımızda, sağlıklı bir altyapının olduğunu görememekteyiz. Medya organlarının referandum sürecini ölçmek ve tartmak amacıyla yaptıkları yayınlara baktığımızda, toplumun büyük bir çoğunluğunun 16 Nisanda neye “Evet/Hayır” diyeceklerini rasyonel bir süzgeçten geçirmeden karar vereceklerini görebilmekteyiz. “Evet” diyecek bloğun büyük bir çoğunluğu, sırf Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan faktöründen ötürü böyle bir karar vereceğini ifade ederken; muhalif diyebileceğimiz bloğun da sırf Erdoğan’ın “Başkan/Tekadam” olmaması yönünde irade beyanında bulunacakları gözlemlenebilmekte.

Gerçekten de bu bağlamda toplumumuzun büyük bir çoğunluğu, neye göre karar vereceğini bilememekte. Aslında siyasal partilerin web sitelerine girip getirilmek istenen değişikliğe yönelik parti çalışmalarını okusalar, irdeleseler, daha sağlıklı bir düşünsel havza elde edilebilir.

Daha önce belki zikretmiş olabilirim: Türkiye’nin sorunu ne rejimdir ne de sistemdir. Türkiye’de sorun demokratik olgunluk ve parlamenter demokratik siyasal yönetimin “Birlikte Yönetişim” aşamasına geçememesidir.

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..