Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '11

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Ruhumun Daraltısı

Ruhumun Daraltısı
 

Güzel bir sabah… Güneşli ama serin… Ve o erken saatte bir sakinlik, bir dinginlik hakim her yana. Tiril tiril, pürüzsüz, masmavi bir gökyüzü… Gün güzel görünüyor gözüme…

Sabahın erken vaktinde yatağımdan uyandığımda canım mercimek çorbası içmek istedi. Sabahları giyim kuşam hazırlığı ve kişisel bakım mevzuuları en fazla rahatsız olduğum gündelik işlerdendir. Lakin olmuyor işte, gereği neyse yapmak icab ediyor. Hızla hazırlanıp evden çıktım ve iki adet gazete alarak iş yerime doğru yoluma devam ettim. Yeni açılmış olan bir çorbacı… “Arap Nazmi”, ille de orada içeceğim mercimek çorbasını. Ve sonrasında birkaç adet demli çay içerken, gazeteleri bir bir karıştıracağım. İnternet olsa da, ben vazgeçmem basılı gazete alıp okumaktan. Haberin tadı bile bir başka oluyor. Kokusunu hissediyorsunuz haberin. Eh pek tabii ki yazarlarında ruhunun farkına varıyorsunuz! Sormayın “Nasıldır?” diye. İşte öyle bir şey… Yani demem o ki ben bu işi sürdüreceğim. Her sabah gazete bayisinden gazetelerimi alıp, o gazetelerin yapraklarını çevirerek okumaya devam edeceğim.

Bir an için gazete okuma sevdasından vazgeçtim. Evet… Ben bu sevdada vazgeçtim… Çorbacıya girdim ama gazeteleri almadım yanıma… Arabamda öylece bıraktım o gazeteleri ve indim… Ağır ağır yürüyerek lokantanın içerisine girdim, mercimek çorbasının siparişini verdim ve bir masaya oturdum…

Neden mi?

Yıl 1987…

İstanbul/ Bakırköy…

Memleket ahvali bir alış veriş merkezinin açılışına tanıklık ediyor. “Galeria”. Yıl hususunu yanlış hatırlamıyorum. Evet… Yıl 1987 ve Başbakan Turgut Özal… Açılışı yapmak için Bakırköy’e gelmişti. Etrafında dalkavukları, ardından ve önünden basın emekçileri… Yerlere kapanarak fotoğraf çekmeye çalışanlar, soru sormak için bir birini çiğnemeler, falanlar filanlar. Muhterem hayli görkemli bir açılışın baş figürüydü. Ve ilk kez yurdum toprakları Amerikan vari bir alış veriş merkezi ile tanışıyordu. Sonraki günlerde zaman zaman yolum düşerdi oralara. Onlarca fast food salonu, onlarca marka mağazalar…

İlk kez Galeria ile başladı alış veriş merkezi furyası. Daha sonra ardı arkası kesilmeksizin AVM’ler memleketin gündeminde en önemi yeri işgal eder oldu. Kentlerin en rantabl noktalarına devasa boyutlarda binalar dikip, adına alış veriş merkezi dediler. Ve bütün bir yaşamsal kültürü de kökten allak bullak edip, bıraktılar. İnsanlar sokaklarda yürümek, kentin nefes alanlarına kaçmak yerine, alış veriş merkezi dolaşmaya yöneldi. Feci bir tüketim ortamı ve feci bir kabalık evet yanlış anlamadınız kabalık ortamı yarattı AVM’ler. Yemek yenen alanlarına girdiğimde, yemek yemekten nefret ettim. İnsanların kıtlıktan çıkarcasına saldırdığı o hazır yiyecekler midemi bulandırır hale geldi. O yenen yemekte ne zarafet vardı, ne bir görgü… Saldırgan ve bencilce… Mağazaların içerisi mi? Sormayın… İçeride adım atmak ne mümkün. Hele hele o AVM giriş kapıları… Ardı sıra oluşan kuyruklar, güvenlik kontrolünden geçmeler…

Antalya’ya ilk geldiğim yıllarda AVM adına hiçbir şey olmayan bir kentti Antalya. Atatürk Caddesi’nde dolaşmaya çıkardık. Oradan Karaalioğlu Parkı’na gider, Akdeniz’e tepeden bakar ve biraz deniz havası aldıktan sonra gerisin geri geldiğimiz yöne dönerdik. Kaç yıl oldu o caddede yürümeyeli bilemiyorum. Çok uzun zaman oldu Kaleiçi civarında dolaşmayalı. Hoş Antalya kent merkezini fazla sevmiyor olsam da, yine de bir şekilde ilgi çekici yerlerinin olduğunu düşünüyorum.

Antalya’da bahsettiğimiz AVM türü yapı ilk olarak MİGROS adı altında açılan AVM oldu. Aynen işte o ilk Galeria benzeri bir AVM. Marka mağazalar, fast food salonları, sinema salonları… Sonrasında outlet merkezi olarak açılan Deepo’da bir alış veriş merkeziydi. İçerisinde yine onlarca marka mağazann olduğu, geniş koridorların, yüzlerce araçlık otoparkın olduğu bir alış veriş merkezi. İnsanlar akın akın buralara gitmeye, bu mekânlarda tatil günlerini geçirmeye başladı. Tuhaf bir kültürdü tabii. Bahar aylarının güzel günlerinde deniz, piknik, orman ve saire yaşama yönelmesi gerekirken yurdum insanı, AVM denen o devasa mekânlara kendilerini attılar. AVM’ler bir biri ardına açılıyor ve her bir AVM adeta dolup taşıyordu. En son olarak Özdilek Alış Veriş Merkezi açıldı. Şimdiye kadar açılmış olanların en büyüğü olarak Antalya AVM dünyasının liderliğini eline geçirdi. Bu denli devasa büyüklükte bir AVM’nin içerisi de tıklım tıklım dolu oluyordu. Zaman zaman gitmek zorunda olduğum bu AVM’de, her gidişimde inanılmaz bir müşteri yoğunluğu ile karşılaşıyordum. Her gidişimde bir an önce oradan kurtulmak, bir an önce kendimi dağa, bayıra vurmak güdülerim harekete geçiyordu. Ve her o mekânlara girişimin ardından, feci bir yorgunluk, feci bir ağırlık üzerime çöküyordu. Nefes alamıyorum, ruhum daralıyor ve sıkıntılarım ikiye katlanıyordu. Neyse ki sık sık gitmek zorunda olduğum mekânlar değildi bu yerler.

Her bir AVM’nin faaliyete geçmesi ile birlikte, o bölgede başka bir dizi sorunlarda ortaya çıkmaya başladı. Trafik keşmekeşi alabildiğine, küçük esnafın işlerinin kesilmesi, insan kalabalığı ve çarpık yapılaşma, hepsi üst üste binen sorunlar olarak karşımıza çıkıyordu.

Bunların hepsi bilinen şeyler aslında. Bir kez de ben yazayım istedim. Tabii durup dururken gündemi me oturmadı bu mevzuu…

Henüz daha faaliyete geçmemiş olan bir AVM var ve bu AVM Antalya’nın tam merkezinde, eski otogarın olduğu yere yapılmış olan devasa bir yapı… Bu yapı faaliyete geçtiği n de, o bölgedeki trafik sorununu düşünmek dahi istemiyorum, zira yol yok. Var olan yollar şu andaki ulaşım ihtiyacını dahi karşılayamıyor. Malumunuz bir de tam oradan geçen bir hafif raylı sistem ucubesi var ki, o noktanın trafiğini felce uğratmış durumda. Şayet bu yapı faaliyete geçerse, işte o zaman vay haline Antalya’nın. Tabii bu AVM faaliyete geçerse diyoruz. Eninde sonunda faaliyete geçecek ve benim gelmek istediğim esas mevzuu bu değil. Bizim Beran Uzer’in yeni manzarası benim mevzuum aslında.

Blog yazarlarımızdan Beran Uzer Hanfendinin evinin tam karşısına yapılmakta olan AVM. Sanırım tüm zamanların en büyük AVM’si olmaya aday. İşte ben sabah sabah bu yapımı sürmekte olan AVM’nin önünden geçerek çorbacıya gitmiştim ve ne yalan söyleyeyim bu yapı gözüme ilişince hayli moralim bozuldu. İnşaat çok hızlı ilerliyor ve yakın zamanda faaliyete geçecek bu yapı. Lakin bu yapı faaliyete geçerse, vay haline Barınaklar’ın. “Barınaklar” semtin adı. Tam bir km mesafede yine devasa bir yapı olan Medicak Park Hastanesi ve hemen onun sağ başında Small denen bir AVM bulunuyor ve bir başka AVM’de hemen sol yanında bulunan Laura denen AVM… Trafiğin şeytan çatlatır cinsinden olduğu bu bölgede şu anda yapımı sürmekte olan AVM’de faaliyete geçerse, varın siz tahmin edin ortaya çıkacak curcunayı. Beran Hanım’da her gün o curcunayı o güzel kahkahalarını atarak izler.

Neyse efendim… Çorba mı içtim ve “mevzuum bu olsun” diyerekten iş yerimin yolunu tutup, bu yazıyı yazmaya başladım sabahın şu kör vaktinde.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..