Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Rus kadını ile Türk öküzü

Rus kadını ile Türk öküzü
 

Bodrum’un beş yıldızlı otellerinden birinde konaklamaktayız. Her milletten insan mevcut, müşteriler arasında.


Otel çok büyük ve tam dolu olmadığından olsa gerek daha ilk günden, tüm müşterilerle göz aşinalığı gerçekleşiyor, hatta bazıları ile selamlaşmaya, merhabalaşmaya dahi başlıyoruz.


Havuz başında yediğimiz ilk akşam yemeğimizde, masamıza davetsiz bir misafir konuk oluyor. Aslında konuk olmuyor da, tam anlamıyla damdan düşercesine oturuveriyor boş olan dördüncü koltuğa.


Misafirimiz üç-dört yaşlarında bir erkek çocuğu. Yaramazlığını gözümüze sokarcasına tescil eden yara-bere izleri var suratında. Bir göz şişmiş, dudak patlamış, yanaklarda sıyrıklar, çene etlerinde çürümeler var. Unvan maçında fena halde dayak yemiş zavallı bir profesyonel boksör görüntüsü mevcut kendisinde. Suratına bakınca içim parçalanıyor ve iştahım kaçıyor tabi.


Kısa sürede masanın asayişi bozuluyor. Eşim, çocuğu sevmeye, canım cicim demeye uğraşıyor. Bizim oğlan, durumdan feci şekilde rahatsız. Ben ise ne zaman, acaba annesi-babası gelip oğullarını buradan alacak diye etrafıma bakınıyorum.


Bir dakika kadar sonra, orta boylu, esmer, kirli sakallı, gece vakti sokakta karşınızdan gelse yolunuzu değiştireceğiniz tipte bir adam yaklaşıyor masamıza. Bize hiçbir şey demeden, çocuğu koltuk altlarından tutup kaldırıyor ve yanımızdan uzaklaşıyor.


Biz gayri ihtiyari bir özür, bir kusura bakmayın rahatsız etti galiba falan cinsinden, asgari görgü kuralları tepkisi beklediğimiz için biraz afallıyoruz. Neyse, tatlı tatlı esen harika bir Bodrum akşamında, havuz başındaki yemeğimizi zehir etmeye hiç niyetimiz yok. Devam ediyoruz.


Beş-on dakika sonra, tip olarak, biraz önce gelen yontulmamış kalasa zerrece benzemeyen, sarışın, beyaz tenli, masmavi gözlü ama dağılmış suratlı minik misafirimiz yine masamıza teşrif ediyor. Sorgusuz, sualsiz çıkıyor sandalyeye ve masadakilere dalıyor. Bu ara koltuktan, beton zemine düşme tehlikesi de geçiriyor, eşim yapışıyor kolundan, çekip oturtuyor. Kafasının kalan kısmını da dağıtmaya niyetli.


Bu sefer daha kısa bir sürede, fizik olarak çocuğa çok benzeyen bir kadın yaklaşıyor masamıza. Kırık Türkçe’si ile bizimle konuşmaya çalışıyor. İyi akşamlar, afiyet olsun diyor. Çocuğun yaramazlıklarından dolayı üst üste birkaç defa özür diliyor.


Durum anlaşılıyor kısa sohbetimizden sonra. Kadın Rus, adam ise Türk. Çocuklarının ismi Richard. Ve çocuk tam bir yaramazlık abidesi. Bu, “<ı>Evde Tek Başına” da oynayan modellerden. Hatta birkaç gömlek de üstün.


Daha sonraki günlerde defalarca karşılaşıyoruz, Türk-Rus ortak yapımı bu aile ile. Kadın her karşılaşmamızda hal hatır soruyor, yarım Türkçe’si ile günaydın, iyi akşamlar, afiyet olsun diyor; adam ise her seferinde burnunu dikip transit geçiyor.


İşte bu yazının başlığı da “<ı>Rus Kadını ile Türk Öküzü” olup çıkıveriyor kayıtlardan. Üzüldüğüm nokta ise Türk insanı, Türk toplumu; bunun gibi öküzler yüzünden çok zorluk çekip, sürekli dışlanıyor ve aşağılanıyor dünya arenasında.


@Geçen sene bugün "İdrar Torbasıyla Olimpiyat Lokantası'na Kaçış": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=52511

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..