Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '08

 
Kategori
Anneler Günü
 

Sadece (Annem’e)…

Sadece (Annem’e)…
 

Daha annemin karnında yerimi aldığım ilk anda başladı bu büyük sevda. Bir yağmur tanesi kadar küçüktüm annemin bedeni içerisinde; ama sevdam dünyalara bedeldi.

Biraz büyüdüm zamanla… Ellerim ve ayaklarım belirginleşmeye başladı. Ve kalbim… Annemin karnında atmaya başladı ilk defa. Annem, kendi içerisinde hem kendi kalbini çalıştırıyordu, hem de benim kalbimi… Nasıl olabilirdi ki böyle bir şey, bir bedende iki kalp; ama tek yürek…

Artık iyice büyümüştüm. Tam sekiz aydan beri, annemin karnındaydım. Yerim çok rahattı. Çıkmak istemiyordum; çünkü annemden ayrılamazdım.

Ve bir bahar günü dünyaya gözlerimi açtım. Doğumum zamanından önce gerçekleştiği için, doğum hazırlıkları tamamlanmamıştı. Zaten annemde hastaneye kontrol amaçlı gitmişti; beni doğurmak için değil. Doğumun ardından hastane görevlileri, beni bir taşın üstüne bırakıp gitmişlerdi; üşüyordum. Annemin şefkatli kollarına ulaşamamıştım ve ağlıyordum. Bir süre orada bekledikten sonra nihayet annemin kolları arasına kavuştum. Ama çok üşümüştüm. Annemin vicdanın yüzde birine bile sahip olamayan hastane görevlileri yüzünden hasta olmuştum. Artık annemden uzak, adeta bir uzay mekiğine benzeyen, cam bir fanusun içerisindeydim. Annemi özlüyordum ve anneme kavuşacağım günü iple çekiyordum…


Büyümüş, kocaman adam olmuştum. Artık beş yaşındaydım. Bademcilerimden sürekli rahatsızlandığım için, ailem beni ameliyat ettirip bademciklerimi aldırmayı planlıyordu. Gün, gelip çatmıştı. Ameliyata girmek istemiyordum. Annemin kolları arasında hastaneye gittim. Babam ve ağabeyim de oradaydılar; ama ben annemden ayrılamıyordum. Hemşireler beni annemden zorla ayırdılar; ama ben annemi istiyordum. Beni zorla ameliyathaneye soktuklarını ve bir yatağa yatırdıklarını hatırlıyorum. Gerisi ise… Uyandığımda ayaklarım tutmuyordu. Yani yürüyemiyordum ve tuvaletimi tutamıyordum. Vücudumun narkoza karşı alerjisi olduğundan ve doktorumun ihmalkârlığından dolayı ölümden dönmüştüm. Tam dokuz ay yürüyemedim ve sürekli altıma pisledim. Annem ise, bıkmadan, usanmadan ve hiçbir zaman beni suçlamadan, benimle sürekli ilgilendi. Tüm ihtiyaçlarımı giderdi.

İlkokula başladığım ilk gün annem yine yanımdaydı. Siyah önlüğümü giydirmiş, saçlarımı taramıştı. Okulun ilk günü beraber oturduk, o küçücük ilkokul sırasına…

Bir akşam annem rahatsızlandı. Sürekli midesi bulanıyordu. Doktora götürdük; ancak annem kısmi felç olmuştu. Tam bir yıl, annemin vücudunun sağ tarafı işlevini yerine getirmedi. Sağ kolu ve sağ bacağı tutmuyordu. Artık annem için fedakârlık yapma zamanı gelmişti. Yaklaşık dokuz ay beni karnında taşıyan, beni doğurduktan sonra gece-gündüz demeden benimle sürekli ilgilenen insana karşı bir şeyler yapma günü gelmişti. On üç yaşımdaydım artık ve ortaokula gidiyordum. Annemle daha fazla ilgilenebilmek için, okulumu değiştirdik ve evimize çok yakın olan okula kayıt oldum. Annemin bu çilesi yaklaşık bir yıl sürdü. Nihayet iyileşmişti…

Bu olaydan bir yıl sonra, kalp yetmezliğinden dolayı, annem kalp kapakçığından ameliyat olmuştu. Geçen defa olduğu gibi olmamış; bu defa anneme çok da fazla yardım edememiştim. Fakat annem bu zorluğu da aşmasını bildi…

Tarih 17 Ağustos 1999. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği Marmara depremi sırasında Yalova’da ikamet ediyorduk. Deprem olmuştu ve evimiz yıkılmıştı. O esnada, ağabeyim, annem ve ben vardık evde; babam şehir dışındaydı. Depremin ardından ilk olarak annemi aradı gözlerim. Anneme seslendim; ağabeyimin feryadı ise çok derinlerden geliyordu. Annemle birlikte dışarı çıkmıştık; ağabeyim ise yıkılan evin altında kalmıştı. Artık sesi de gelmiyordu. Annemin kafasından aşağıya doğru kanlar süzülüyordu ve annem hala kalp hastasıydı. Hemen annemi hastaneye götürdüm; ilk müdahaleyi yaptılar. Annem iyiydi; ancak canının bir yarısı, göçüğün altında kalmıştı. Yaklaşık yedi saat göçük altında kalan ağabeyim, nihayet gün ışığına çıkarılmıştı, yaşıyordu. O ana kadar annemin gülmeyen yüzü, yeniden gülmeye başlamıştı…

Annem… Kendi hayatını hiçe sayıp, canıma can katan kadın… Daha ben bebekken, sabahlara kadar beni ayaklarında sallayan, ninniler söyleyen kadın… Zor zamanlarda sığınacağım en güvenli liman… Ve bu dünya üzerinde mutlu olmayı en fazla hak eden insan… Sadece bugünü değil, bu dünya üzerinde var olacağım her günü sana armağan ediyorum. İyi ki varsın, iyi ki her zaman yanımda olacaksın. Ömrümün sonuna dek ve hangi şartta olursa olsun, Seni Hep Seveceğim Annem…

 
Toplam blog
: 44
: 1133
Kayıt tarihi
: 10.12.07
 
 

Karadeniz Teknik Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümü 4. sınıf öğrencisiyim. Kitap okumayı, yazı yaz..