Şafak Pavey'in Başbakana mektubu amacına ulaşır mı?

Bu günkü gazetede baş sayfada Sayın Başbakanın gazetecilerle yaptığı söyleşi  yer alırken, yazarlardan Mehveş Evin de CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey in Başbakana yazdığı  mektubu köşesine taşımıştı.

Milletvekilinin Başbakan dan bir isteği vardı. Kendisine  yazılan son derece ayrımcı ve nefret dolu söylemli tweeti yazan  kişinin partideki görevinden alınmasını istiyordu.

Ön sayfadaki Başbakanın gazetecilerle sohbeti ve sorulan sorulara verdiği yanıtları okuduktan sonra bir de  Mehveş Evin in köşesindeki mektubu okuyarak iki konunun ne kadar bir biri ile örtüştüğünü (örtüşmediğini) anlayabilirsiniz.

Gazetecilerin ODTÜ  olayları ile ilgili olarak sordukları sorulara Başbakan ın  verdiği cevaplar bu inancımı dahada güçlendiriyor.

İlgili tweet sadece kişisel bir hakaret değil  toplumsal açıdan gerek kadınlara gerek engellilere gerekse farklı düşünceden olan insanlara bakış açısının ne kadar inanılamaz olumsuzlukta olduğunun bir işareti sayılabilir.

Şafak Pavey in dileği ve arzusu sanırım sadece bir istekten öteye geçmeyecektir. Bu ve buna benzer ayrımcı kin ve nefret dolu söylemi yapanlar ve yazanlar Başbakanın parti mensubu oldukları sürece bu söylemden itibar kazanmakta bu gittikçe artan bir boyuta ulaşmaktadır.

Keşke aksini düşünebilseydim. Bu düşünce doğasına aykırı sanırım. Çünkü Başbakan eğer böyle bir söylemin değil, barış kardeşlik  ve hoşgörü ile yoğrulan bir söylemin partisi olduklarını sözde değil özde uygulasaydı  ilgili tweeti yazan kişi ne partide yer alabilir nede görevini sürdürebilirdi. Belki kendisi de ancak bu şekilde bir ayrılık ve gruplaşma veya kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret ve aşağılama ile partide bir mevkiye gelme umudu ile bunu yapıyor olabilir.

Öyle ise Başbakan onu görevden alabilirmi.? Başbakan dan önce o partinin  il yönetiminin bunu yapması gerekmezmi? Muhtemelen kendisine destek veriliyordur. Asıl sorun da budur.

Konuya insani açıdan bakmak son derece zor. Çünkü insani duyguların zerre işareti yok. Dini açıdan hiç bakamıyoruz. Çünkü İnsani olmayan bir şey dinin içerisinde olabilir mi? Biz işte bu noktaya maalesef bu ayrımcılık ve nefret ile geldik.

Hani siz yaratılanı yaradan dan ötürü seviyordunuz.?

Söylediklerinizi hissetmiyorsanız, söyledikleriniz ile yaptıklarınız aynı değil ise bu iki yüzlülük ve bir aldatmaca değil midir?

Bu konunun basında yer almasından sonra ilgili konuya muhatap olan parti üyesi belki bizzat sayın vekii arayarak özür dileyebilir. Bu  çok daha olumlu bir davranışta olabilir. Belkide partideki görevinden kendisi istifa edebilir.

Hepimiz ülkemizin çok daha yaşanabilir bir ülke olmasını düşleriz. Barış ve hoşgörünün  hiç bir zaman unutulmaması ve bir yaşam biçimi olmasını isteriz. Farklı düşüncelerimiz ve bunu gerçekleştirecek programlarımız ideallerimiz  olsa da en temel insani değerlemizinden bizi hiç bir şey uzaklaştırmamalı.

Yanlış olana yanlış diyebilmeli eksik olanı tamamlayabilmeliyiz. Hatalı olana hatasını söylemeliyiz. Hata yapan da bundan ders çıkararak hatasını  kabul etmeli. İnsani olan budur. Maddi ve kişisel menfaatler uğruna en önemli değerlerimizi çiğnersek bu değerleri bir daha asla geri getiremeyiz.

Dilerim ilgili mektup Başbakan tarafından insani şekilde değerlendirilir. Parti ve görüş farklılığı açısından değerlendirilirse hiç bir değişiklik olmayacağından endişe ederim.

ODTÜ öğrenci ve Öğretim Üyelerine ilgili sözleri söyleyen bir Başbakanın, bu ayrımcı kin  nefret ve aynı zamanda hakaret dolu söyleme kendi parti grubundan olması nedeniyle bir yaptırım uygulatması oldukça zor görünüyor.

İşte tam da bu nedenle Başbakan Türkiyenin özde başbakanı olamıyor. Yüzlerce koruma ve polis ile birlikte ancak açılış ve toplantılara gidebiliyor. Bu nedenle birleştirici değil ayrıştırıcı olabiliyor.

Bir hoşgörü sembolü olan Hz. Mevlana törenlerinde bile küslük ve ayrımcılık  sergileyen Başbakan dan beklentimiz çok yüksek.

Yanılmak  istiyorum.