Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '09

 
Kategori
Kitap
 

Şairini arayan mektuplar

Şairini arayan mektuplar
 

Mektup sözcüğünün Arapça “ke-te-be<ı>” eyleminden türediğini eskiler bilirler. Yazılmış, yazılı, yazılan anlamlarını taşıyan bu sözcük, dilimize de bir girmiş tam girmiş ve yerleşmiş. Osmanlı döneminde Farsça’dan geçen name sözcüğü de kullanılmış, ancak mektup egemen olmuş dilimize. Ataç usta özellikle kitap karşılığı olarak betik’i sıkça kullanmış, yaygınlaşması için çaba harcamış, ne ki maya tutmamış.

Mektup bir yazın türü mü değil mi tartışmaları da süregelmiştir bugüne dek. Kuşkusuz insanlar arasında yazılı iletişimin başladığı günlerden beri, önemli bir mektup dili ve duyarlılığının oluştuğunu söylemek abartı olmaz sanırım. İşte bu dil ve duyarlılık, mektuba her zaman, diğer yazın türlerinden daha sıcak ve daha etkili bir içerik ve özellik kazandırmıştır.

Geçmiş dönemlerde, bu tür yazınsal mektuplar, Mektûbât ( Mektuplar) adı altında toplanır ve geniş kitlelerin de okuyabilmesi için yayımlanırmış. Düşünce ve yazın alanındaki görüşleri sergilemeleri bağlamında, mektupları yayımlanan yazar ve şairlerimizden Namık Kemal’in Hususî Mektupları, Abdülhak Hamid Tarhan’ın Mektuplar’ı , Muallim Naci’nin Mektuplarım’ı, Ziya Gökalp’in Limni ve Malta Mektupları, Cahit Sıtkı Tarancı’nın Ziya’ya Mektupları , Yaşar Nabi’nin Dost Mektupları, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mektupları, Nazım Hikmet’in Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektupları ve Piraye'ye Mektuplar, Cemal Süreya'nın On Üç Günün Mektupları, Enis Batur’un Gönderen; Enis Batur, Ataol Behramoğlu ile İsmet Özel'in mektuplaşmalarının yer aldığı Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Maktuplar'ını sayabiliriz. Örnekleri çoğaltmak olası.

Sevdiğiniz, tutkuyla bağlandığınız, yapıtlarıyla sevdalandığınız yazarların, şairlerin mektupları her zaman sıcak, içten, özel anlamlar taşır. Onların aydınlık seslerini duyarsınız sanki. Şiirsel metinlerdir, öykülerdir, günceler, anılar, anlatılardır onlar.

Yaşar Nabi, “Dost Mektuplar”adlı kitabını yayınlama amacını şu tümcelerle açıklar: “Bir çoğu yok o dostların şimdi. Yitip gitmişler, er veya geç, ömürlerini tamamlayarak.Bir yığın heyecan dolu, tutku dolu söz yığını kalmış ardlarında. İşte Güntekin, Hisar, Ataç. İşte Tanrıöver, Tanpınar, Tecer… İşte Bekir Sıtkı, Sabahattin Ali, Sait Faik Abasıyanık… İşte Siyavuşgil, Saba, Orhan Kemal…”

Kuşkusuz bu ve buna benzer mektupları dergilerde, kitaplarda okumak, yazanların iç dünyalarının da yansıması anlamına gelmiyor mu? Ben kendi adıma bu yazınsal mektupları her zaman önemsemişimdir, okurken merak, heyecan duymuşumdur. Bir şairi, yazarı doğal haliyle ancak mektuplarında bulur insan. Genç şairlerimizden Erol Özyiğit belki de bu duyarlıktan yola çıkarak, bugün yaşamayan ama şiir dünyamızda iz bırakan, saygın, sevgi dolu şairlerimize, yaşayan şairlerimizden mektuplar yazmasını istemiş. Tam 76 şair öte yakaya göç eden 76 şaire mektup yazıp göndermiş Özyiğit’e. Bir güzel derlenip toparlanmış bu yazılar, Şairini Arayan Mektuplar (*) adıyla kitaba dönüşmüş.

Kitabın ilk mektubunu Altay Ömer Erdoğan A.Kadir’e yazmış; kaygı, yakınma, ve şikâyet içeren bir mektup. Kitaptaki son mektubu ise Hüseyin Alemdar genç yaşta intihar eden Zafer Erkin Karabay’a göndermiş. İntihar eden Nilgün Marmara’ya Özgür Özmeral’den gitmiş. Yaşamına kendi isteği ile son veren Slvia Plath’a ise yazılan mektup Azad Ziya Eren’den. Kitapta Türk yazar ve şairlerinden Ahmet Muhip Dıranas, A. Kadir, İlhan Berk, Ahmed Arif, Ahmet Hamdi Tanpınar, Attilâ İlhan, Aşık Veysel, Cemal Süreya, Bedrettin Cömert, Behçet Necatigil, Cahit Külebi, Can Yücel, Cahit Sıtkı Tarancı… gibi çok sayıda şaire yazılmış duygu dolu, özlem ve saygı içeren mektuplar gözümüze çarpıyor.

Yabancı şairlerden Louis Aragon, Emily Dickinson, Aprin Cor Tigin, İmr-ul Kays, Osip Mandelştam, Anne Sexton Sylvia Plat, Nadia Anjoman’a yazılan mektuplar da seçkide bulunuyor.

“Şairler yaşarlar. Yapıtlarıyla, bir tek şiirleriyle, bir tek dizeleriyle bile.” Böyle yazmış kitabın arka kapağına Erol Özyiğit. Gerçekten şairler yaşarlar; sözcük sözcük, dize dize. İmgeleriyle uçarlar gök yüzüne; kelebeklerle dokunurlar sevgiye, çiçeklerle doğanın ayrımına varırlar, hüzünlerin ezgisini yansıtırlar bize, özge yalnızlıklarla buluştururlar içimizi. Bir mektup gibidir yazdıkları. Mektupları şiir. Şairini Arayan Mektuplar’da yazılan her metin, öte yakaya göçen şairlere ince bir sesle ulaşmış sanki. Şair duyarlığı bu işte.

“Evet, karamsarım, şaşkınım, asiyim, ama yaşama deli-divane aşığım… Hala kızabiliyorum, hala sevebiliyuorum, hala aşka inanıyorum, şiir yanımda hala…” Arife Kalender Ahmet Arif’e böyle sesleniyor (s.19) mektubunun bir yerlerinde. Eren Aysan’ın, Ahmet Muhip Dıranas’a sormak, öğrenmek, yanıtını almak istedikleri var mektubunda: “Sizin de Baudlaire’i anlamak için Fransızca öğrendiğinizi duymuştum. Sonra da lirizmin atardamarı Fransız şiirinin büyük üstadlarının şiirlerini su içer gibi ezberlediğnizi… Rimbaod’yu, Verlaine’i, Rene Char’i… Ne kadar doğrudur hepsi, bilmiyorum. Çilingir sofrasında otururken bunları konuşmak isterdim” (s.26)

Seyhan Erözçelik Aprin Çor Tigin’e şiirli bir mektupla seslenmiş. Kenan Yücel’in Arkadaş Z.Özger’e yazdığı mektubu farklı duygular, hüzünler içinde okudum. 25 yaşında bu dünyadan kopartılan (!) Arkadaş Z. Özger’le son yıllarında dostluğum olmuştu. Hacıbayram Camiinde kılınan cenaze namazında, toprağa verilişinde bir kaç şair arkadaşla birlikte yolcu etmiştik onu; Sina Akyol, Şevket Apalak ve ben. Kimi dost toplantılarında söylediği “Açık bırak pencereni şarkısı’nı da unutmadım. Kenan Yücel de Arkadaş’a gönderdiği mektubunda bu şarkıyı anmadan edemiyor: “Senin o hiç duymadığım incecik, kırılgan sesin yankılanyor içimin sokaklarında. O çok sevdiğin şarkıyı söylüyorsun yine: ’açık bırak pencereyi’. Pencereyi açıyorum, içimde yüzlerce pencere açılıyor bir anda” (s.36) Onur Behramoğlu da sevgili kaptanı Attila İlhan’a yazdığı mektubunu şiir gibi bir sözle bitiriyor: “İki güvercin uçursan, nerede olduğumuzu bilsek…”

Özellikle genç şair arkadaşların yazdıkları mektupları da ilgiyle, merakla, sevinçle okudum. Onlar görmedikleri; ama tutkuyla sevdikleri şairlerini özlemişlerdi, keşke karşılaşabilseydik diye başlamışlar mektuplarına. Bunlardan biri de İrfan Yıldız’a ait. Cahit Külebi’ye “Keşke, seninle tanışma olanağı bulabilseydim!.. Sen, group konuşmak istediğim şairler içinde önde gelenlerdensin.. sen dediğim için bağışla… saygısızlıktan değil, içtenlikle konuştuğumdan böyle diyorum; yakınlıktan!”

Kimi mektuplar Sevgili diye başlıyor, kimisi abi, ağabey, bey, baba, dede seslenişiyle şairlerini esenliyorlar. Metin Cengiz Tevfik Fikret’e yazdığı mektubuna “Değerli üstat” diye başlamış. Yavuz Özdem de Fuzuli’ye “üstadım Fuzuli”, Sinan Özdemir Şeyh Galip’e “Galip dede”, Kaan Koç Can Yücel’e “Sevgili Can baba”, Onur Caymaz Edip Cansever’e “Edip bey”, Murathan Çarboğa Enver Gökçe’ye “Sevgili yoldaş”, Ataman Avdan “sayın bay Oktay Rıfat” diyerek gönüllerini açmışlar.

Sevgili Erol Özyiğit’ten çağrı alınca, ben de Necati Cumalı’ya yazdığım mektupla bu kitapta yer aldım.

Şairini Arayan Mektuplar’ı okuyunca, özlediğiniz şairlerle sanal ortamda bir kez daha buluşmuş olacaksınız.

(*) Şairini Arayan Mektuplar, Yayına Hazırlayan: Erol Özyiğit, Dönence Yayınları, İstanbul Ekim 2008, 312 sayfa

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..