Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '14

 
Kategori
Güncel
 

Sakat kalayım, öleyim ama işimden olmayayım

Sakat kalayım, öleyim ama işimden olmayayım
 

Eskiden “bir ülkede kaldırımlar ne kadar yüksekse o ülke o kadar geri kalmış demektir” diye bir ölçütü vardı geri kalmışlığın. Ancak yüksek kaldırımla arabaların çıkıp park etmesine engel olunabilirdi. Kaldırıma park etmemek bir medeniyet ölçüsüydü.

Ne yaptılar, tuttular kaldırımları standart ölçüye getirdiler ama baktılar olmuyor, kaldırımların üstü araba dolu, bu sefer kaldırımların kenarlarına bir dizi  beton mantarlar, iskele babaları falan koymaya başladılar. Kaldırımlar iyice ucubeleşti.

Bu defa geri kalmışlık ölçütü “iş kazaları”. Bu konuda rekorlar elimizde, Avrupa’da birinci, dünyada üçüncüyüz. Her gün 172 insan iş kazasından ölüyormuş! Bir ülke düşünün mezarlıklar doldu taştı, hep genç ölülerle. Bir batında 301 işçi öldü Soma’da…yıllarca sürer mahkemeleri, bir sonuca da ulaşmaz. Ailelere biraz tazminat ödenir, iş yeri sahipleri kıytırık cezalar alır…sonra? Sonrası yok, ölen öldüğüyle kalır.

10 işçi asansör kazasında can verdi…ilgililer, yetkililer birbirini suçluyor, işçiler iş sahibini suçluyor, medya günah keçisi arıyor, aileler feryat figan…sonra? Bunun da sonrası yok, bundan öncekiler gibi.

Burası ucuz ölümler diyarı Türkiye! 

Halbuki bu konuda baya bir yasa, yönetmelik var, hatta bazı konularda Avrupa’dakilerden bile katı yaptırımlar söz konusu. Ama sadece yasayı yazıp ortaya koymakla olmuyor bu işler işte. Bizde kim takar yaptırımı, yasayı mantığı var, atın ölümü arpadan olsun gibi ata sözlerimiz var.

İş vereni rant peşinde, az maliyetle ne kadar çok kazanırım diye ciddi bir iş güvenliği uygulamasına yanaşmıyor. İşçinin kafasına vur, çalıştır! Koşullar şuymuş buymuş umurunda bile değil.

Halkın yüzde yetmişine iş güvenliği nedir, ne için gereklidir diye sorsa Pakize Suda, alacağı yanıt Somali, Avrupa’dadır gibi olurdu herhalde. Böyle bi haberiz.  

İşçi de diyor ki “sakat kalayım, öleyim ama işimden olmayayım.” İşsizlik belası işte..

Üstüne de yaptırımları uygulamaktan sorumlu devletin memurunun, müfettişinin umursamazlığı, bas imzayı gitsin mantığı yok mu, işte böylece iş güvensizliği halkası tamamlanmış oluyor. Dönen rüşvetler, kayırmalar, siyasi menfaatler için yapılan rezillikler de cabası.        

Vicdan işi bu vicdan, hani elini vicdanına koy derler ya, insanların can güvenliğini sağlamak yasalardan ziyade bir vicdan ve kültür işi. Ne vicdanın mevzuatı olur ne de vicdan sahibinin mevzuata ihtiyacı olur.

Türkiye’de ne siyasetin, ne işverenin ne de işçinin kafa yapısı bu işleri anlamaya müsait değil. 

Bedelini de her zaman ki gibi gariban ödüyor, canıyla! 

 

 

 
Toplam blog
: 476
: 2331
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

Çok eskidendi ..